Küçük Bey'immm . .

73 4 0
                                    

Prizde unutulmuş telefonum , çorabımın teki yorganımın arasında kaybolmuş , dağınık topuzuma ve gece lambama merhabaaaa.
Bu sabah çok enerjik uyandım ve çok keyifliyim. Herkes uyuyor. Ve ben hemen mutfağa ışınlanıyorum. Yüzümü mutfakta yıkayıp. Omlet yapmaya koyuluyorum. Salatalık , domatesleri de yıkayalım. Peynir , zeytin , sosisi de çıkaralım. Ekmekleri de dilimleyelim. Aa çayı koyalım hemen. Ve masaya çatalları , bardakları dizelim. Tamam. Herşeyi bir güzel masaya dizdikten sonra sıra bizimkileri uyandırma zamanı.
1 2 3 ve uyanma zamanı çekirdek ailem.
Kalkın kalkın öğlen oldu. Haydi koca bebekler. Fadimeee ya kalkasana. Anneme , çok mutlu olduğum anlarda ismiyle  hitap etmeyi çok seviyorum. Oo kalkın ama haydi çay soğucak ya. Yasoo , ergen sıpası , baba hadi hadi. Öğlen oldu diyorum ya. Derken mutfaktan sesler geliyor. Ayy ocakta ki çayı unuttum. Hay benim gibi becerikli bir kıza ya.
"Kızım iyi misin sen" derken elini alnıma koyup ateşimi ölçüyor annem ya.
"Sen erkenden uyandın , kalktın ve bize kalvaltı hazırladın öyle mi ? Ramazan senin bu kızına bi haller oluyor demedi deme"
"Yaa anne ayıp ediyorsun ama ya. Ben her zaman yapıyorum ki. Sen göremiyorsun."
"Rüyanda mı kızım ? Ya da üvey annen mi var senin. Hani niye ben yaptığını göremiyorum der demez babam annemin konuşmanıza devam ediyordu. " Seni bu hale getiren hergele de kim" diyen babamın salatalığı ağzına götürürken bana yandan bakması yok mu ? Kızını nasıl da iyi tanıyordu bak ya. "18 senedir bir kere bile erkenden kalkmayan kızım erken uyanıyor ve bize kahvaltı hazırlıyor öyle mi ?" diyen imalı bakışları hala devam ederken hemen ceketimi ve telefonumu alarak annemle babamın yanaklarından öpüp "Ben Alime'ye gidiyorum. Geç kalmadan gelirim. Telefonum açık. Merak etmeyin." diyerek oradan uzaklaşıyorum. Alime'nin yanına giderek bugün Hasanla birlikte olucağımı söyleyip hem de onu görmüş oluyorum. Küçük Bey'im mesaj atmaya başladığına göre uyanmış. Ve hızlı adımlarla bisiklet kiralamaya gidiyorum. 2 tane bisiklet kiraladıktan sonra Hasan'ımı arayıp buraya gelmesini söylüyorum. O gelene kadar kilim , çekirdek , kola vs. abur cubur alıyım. Biraz abartmış olabilirim ki ellerim morardı poşetleri taşımaktan.
"Günaydın güzeller güzeli hayatım. Ver aşkım poşetleri ben taşıyım da. Neden bana söylemedin ben alırdım ne alıncaksa." diye başlamadan hemen yanağına öpücük kondurarak susturdum. Oy kuzuma hele.
Bisikletleri işaret ederek oraya doğru ilerledik. Arka sepete poşetleri koyduktan sonra "nereye aşkım bunları da nerden buldun sen" diyen Hasan'ıma gülerek " sürpriz çocuk sürpriz haydi beni takip et" dedikten sonra bisiketlerimize binip Sille'nin yolunu tuttuk. Bisiklet sürmeyi bir hayli sevdiğimden yolun ortasından bir sağa bir sola sürerken Hasan'ın da benim yaptıklarımı yapmasına gülüyorum. Eşek sıpası ya çok tatlı. Ay nefes nefese kaldım. Sonunda gelebildik Sille'ye. Oy Küçük Bey'ime melül melül nasılda bakar bana. Şu ağacın altında ki kamelyaya oturalım hayde.
"Aşkım sen buraları falan nerden biliyorsun he. Tek başına gelmedin demi buralara."
"Yok sıpa ya arkadaşlarla geldik hep. Bizim kızlarla."
"Hah tamam o zaman hayatım. Bura benim yerim. Ben hep buraya getiririm bizim çocukları " derken bakakaldık birbirimize. Çünkü bizde hep kızlarla burda otururuz. Çok şaşırmıştım. Oraya oturduk sonra gözlerimi kapattı yine. Bak ya ne oluyor yine.
"Hayatım masanın ortasına bak" diyerek ellerini gözlerimden yavaşca çekti.
"o1.o8.2oo9 Asie Hasan" yazıyordu. Ohaa. Ne ara bunu yazdın ki sen sıpa.
Oy kurban olurum sana ben ya. Kilimleri getirip altımıza serdik. Sonra aldığımız abur cuburları da bir güzel masaya dizdikten sonra hafiften hava esmeye başladı. Ceketini omzuma atarak sarıldı. Kokusuna , bakışına aşık olduğum adam. Suda ki ördeklere bakarak konuşmaya başladık. Onun konuşmasını artık bastıra biliyordum. Sürekli gülüyorduk ve ilk hallerimi anlatmasıyla kahkahaya dönüşüyordu. Saçımı elleriyle arka atmasıyla gözlerine bakmasına dayanamıyorum. İlk defa uzun uzun gözlerine bakıyordum. Ve bir an da göz bebeği kocaman olmuştu. Çok şaşırdım. Bir an da insanın göz bebeği büyür mü ya. İrkildim. Biraz korktum. Farketti. Ve başımı kaldırıp "Noldu hayatım neden gözlerini gözlerinden kaçırdın"
"Bir an da göz bebeğin büyüdü hem de bi anlık büyüme oldu. Korkttum"
Gülmeye başladı sıpa. Niye gülüyorsa anlamadım. Bak ya hala devam ediyor.
"Eve gidince internetten araştır bi hayatım. Sevdiğinin gözüne bakınca neden göz bebeği büyür diye tamam mı aşk böcüküm" dedi.
Allah Allah ne demek ki bu. Bak ya sıpa yine merakta bıraktı beni.
Hava serinlemeye başladığından eve doğru yol olmaya başladık.
"Uhuuuu uçuruyorum bak Hasan. Resmen uçuyoruuuum uhuuuu.
" Aşkım şu ellerini indir. Düşüceksin şimdi ya. Direksiyonu iki elinle tutsana aşkım."
"Çocuk bana birşey olmaaaaz. Korkmaz see.." demeye kalmadan yere kapaklandım resmen. Şoma ağızlı çocuksun ya. Sen demesen düşmicektim. Of ayağım kanıyor ya. "
"Hayatım iyi misin ya ben sana dedim ama demi iki elinle tut diye. Çabuk mikrop kapmadan şu peçeteyi ayağına bastıralım. Ben ne dicem Fadime anneme ya. Bi kızıma bakamadın dicek."
"Ayy çocuk ben burada ne haldeyim sen neyin peşindesin ya."
"Aşkım benim ya gel ben en iyisi seni arkamda eve götüreyim. Gel gel. Bisiklet burada dursun biz akşam arabayla gelince alırız."
Kucağına alışına ya sıpam benim. Beline de sarılayım da ikinci ayağıma da birşey olmasın.
"Vıınnn vıın. Haydi çocuk hızlı sür. Uçur bizi Böcü"
"Kurban olurum seni Yaratan'a ben hayatım ya. Çocuk sevgilim benim."
Yoruldum. Omzuna kafamı koydum. Az dinleneyim. Huzur bulduğum adam. İyi ki varsın diyip sıkıca sarıldım. O da arkasına dönerek başıma öpcük kondurdu. Yaratan'a kurban.

Küçük BeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin