Kıyafetin boğaz kısmından tutmuştu.
"Sen ne demek istiyorsun lan?""Vay! Hadi ama! Senin gibi güçsüz birisi, benim gibini-"
"Siz ikinizde kesin şunu!" diye araya girdi Moğol.
Selçuklu havada ki yumruğunu durdurarak ona baktı.
"Sanane,, kardeşim! Bizim kavgamız seni ilgilendirmez."
"Ne yani? Siz misafirlikler her zaman böyle midir?
"Bu konu yeterince uzadı bence." diye ortaya yorumunu kattı İlhanlı.
"Sen de ne zekisin, hä~!" diyerek alaya aldı Çağatay.
"Bu kadarı fazla ama! İlk önce evime benden habersiz geldiniz ve utanmadan benimle tartışıyorsunuz." dedi Selçuklu.
Onların burada olması tabii ki de hoşuna gitmemişti.
"İşte senin bu kabul etmeyen özelliğinden nefret ediyorum."
"Bunu bana şerefsiz olan birsi mi söylüyor?"
Ortam iyice gerilmişti. Ortamın sesizliğini bozan şey, kapının duvara çarpma sesiydi.
.
.
.(5 dakika önce)
"Yahu, bana kim olduğunu artık söyler misiniz?"
Üç kardeşinden de ses çıkmıyordu. Bir kaç dakika böylece beklediler. Ancak hâlâ sorusuna cevap gelmemişti.
"Pekala." dedi ve odaya doğru yürüdü.
Kapının menteşelerinin bulunduğu kısma tekme attı.
2.Germiyan, onu durduramadan kapı karşı duvara yapışıp yere düştü. Odada ki herkes onlara dönmüştü. Ayakta birisi vardı ve yerinde durmuştu.
"Baba? Bunların burada ne işi var?" dedi Aliyye.
"Baba mı?" dedi Karahan.
"Senin çocuğun mu var?""Sen ne yaptığını zannediyorsun, be?" dedi ayakta ki kişi.
"Altın Orda?" diye sordu Aliyye.
"Çıkaramadım?"
"Osmanlı!" diye tanıdık bir ses duydu. Hemen sesin sahibini aramaya başladı. Bir kaç saniye içinde bulmuştu sahibini.
"Timur? Yok artık! Senin burada ne işin var?
En son ölmüştün?""Ne komik şeysin sen öyle,"
"Yeğen, sen onu tanıyor musun?" dedi Altın Orda. Hâ tanıdı tanıyacak!
"Aliyye, kapı kırmakta ne demek?" dedi oturduğu yerden Selçuk.
"Kusura bakma, baba. Sinirlenince abarttım biraz."
"Biraz olduğuna emin misin?" diye sordu İlhan.
"Sende kimdin? Tanıdık geldin ama çıkartamadım." aradan uzun yıllar geçmişti ne de olsa.
"Beni nasıl tanımazsın sen!" diye itiraz etti.
Moğol ayağa kalkmıştı ve bizimkilerinin üzerine yürüyordu. Tam da Osmanlı'nın önünde durdu.
-"Ee~! Biz şey-" diye açıklama yapmaya çalıştı 2.Germiyan.
"Bir sorun mu var?"
"Sen şu Osmanlı dedikleri kişi olmalısı sanırım?"
+"Evet, benim. Ne istersin?"
Onlar konuşana kadar, Karahanlı da yanlarına gelmişti.
"Sorumu sadece bir kez soracağım. Babamdan ne istiyorsunuz?"
"Küçük bir kıza göre fazla id-" sözünü kesen şey yüzüne yediği, Aliyye tarafından atılan yumruktu. Hiddetle yere düştü. Burnu kanamıştı. Zaten bir kaç saniye sonra bilinci kapanmıştı.
"Bence bu bizi hafife almanın cezası. Tekrar soruyorum. BABAMDAN NE İSTİYORSUNUZ?" dedi. Son cümlesinin her kelimesine ayrı ayrı vurgu yapmıştı.
"Sadece ona onun yaşadığını ve orada olduğunu söylüyecektim." dedi Moğol.
Selçuklu'nun gözleri şokla sonuna kadar açıldı.
Söyledikleri gerçek miydi?"Bunu söylediğime göre şimdi ben gidiyorum.
Güzel misafir ağırlamaktı." dedi. Teselli verir gibi kocaman elini Aliyye'nin omuzuna koydu ve odadan çıktı. Daha sonra da herkes teker teker evden çıkmaya başladı.Timur çıkarken;
"Daha sonra görüşelim." dedi.
Osmanlı sadece başıyla onaylamakla yetindi.
Baygın Karahan hariç herkes gitmişti."Bu piçi ne yapalım?" diye sordu 2.Germiyan.
"Onu bana bırakın." dedi Selçuk.
"Baba?" diye sordu Aliyye.
-"Bugün gayet yoruldunuz, buraları toplayın yeter. Hem aferin size.
Hem benim bu itle konuşmam gereken meseleler var. Bu gayet uzun bir konuşma olucak.""Eğer istersen diğerlerini de çağıralım baba." dedi Menteşe.
"Hayır, gerek yok. Hem onunla gayet uzun bir süre eğleniceğim."
"Eğer canın sıkılırsa haber ver, bizde azcık eğlenelim." dedi Germiyan.
"Onun yaşadığını dedikten sonra sen şaşırdın baba, bir şey mi oldu?"
"Uzun zaman önceydi.
Ama şimdi tam tersi olucak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐆𝐞𝐜̧𝐦𝐢𝐬̧ 𝐕𝐞 𝐒̧𝐢𝐦𝐝𝐢 || 𝐂𝐨𝐮𝐧𝐭𝐫𝐲𝐡𝐮𝐦𝐚𝐧𝐬-𝐎𝐧𝐞𝐬𝐡𝐨𝐭𝐬
Fanfiction𝐇𝐞𝐫 𝐛𝗼̈𝐥𝐮̈𝐦 𝐲𝐞𝐧𝐢 𝐛𝐢𝐫 𝐡𝐚𝐭𝛊𝐫𝐚.. 𝐓𝐮̈𝐫𝐤𝐥𝐞𝐫.