on sekiz

4.2K 524 313
                                    

Sıkı tutunun hanımlar beyler, iki bölümü tek bölümde yazıp upuzun bir yolculuğa çıkarıyorum sizi

Bu bölümü (en azından başlarını) kendinizi Chan'ın yerine koyarak okumanızı öneriyorum

  Kapısının tıklatılmasıyla boş bakışlarını yerden çekip o tarafa doğrulttu mor saçlı genç. "Seungmin, hadi biraz yemek ye güzelim."

"Canım istemiyor." Felix'inkinin aksine oldukça kısık çıkmıştı sesi, öyle ki duyup duymadığından emin değildi ama bunu pek umursadığı da söylenemezdi.

Kapıyı aralayıp sadece başını içeri soktu çilli genç. "En sevdiğin çorbadan yapmıştım, bir kaç kaşık bari içsen olmaz mı?"

Kabul ettiğini belirten yavaş hareketlerle üzerindeki örtüyü itti ve yataktan kalktı Seungmin. Jisung sanki o evde yokmuş gibi davransa da Jeongin ve Felix'in sürekli kendisiyle ilgilenmesi vicdanını rahatsız ediyordu bu yüzden her ne kadar canı istemese de söyledikleri şeyleri fazla karşı çıkmadan yapıyordu.

Öte yandan, üst katlarındaki evde de durum pek farklı değildi.

"Hyung, artık biraz odandan çıkmayı düşünüyor musun?"

Bang Chan, Minho'nun sesi kulaklarını doldurduğunda duymamış gibi yaparak altyapısını oluşturduğu şarkıyla uğraşmaya devam etti ancak konuşmakta ısrarcı Minho kapıyı açmış ve çatık kaşlarına eşlik eden sinirli bakışları gözlerini bir saniye bile dizüstü bilgisayarından ayırmayan büyüğünü bulmuştu.

"Birisi açlık grevi yapıyormuş gibi ağzına gram lokma sokmaz, diğeri işten başka bir şeyle ilgilenmez... Kafayı mı yedirteceksiniz siz bana?!"

Minho normalden de yüksek çıkan sesiyle isyan edercesine bağırdığında tek kulağına takılı olan kulaklığı çıkarıp ona baktı Chan. Seungmin yemek yemiyor muydu? İçten içe onun için endişelense de bunu dışa vurmamaya çalışarak boğazını temizledi ve "Şarkıyı tamamen bitirene kadar rahatsız etmeyin beni lütfen." dedi.

"Oldu paşam başka emrin?"

Çoğu zaman ondan daha az sinirlenen kardeşinin şimdi gözlerinden alevler saçtığını görmek Chan'ı biraz korkutmadı desek yalan olurdu. Konuşmanın uzayacağını fark ettiği için kaydettiğine emin olduğu dosyayı ve laptopu kapattı. "Sadece yalnız kalmak istiyorum."

"Ama ben yalnız kalmanı istemiyorum." Minho hâlâ önünde durduğu kapıyı kapattı ve hyungunun yanına geldi, yatağın ucuna oturdu. "Baştan sona her şeyi anlat."
Olayı az çok anlasalar da ikilinin ağzını bıçak açmadığı, Hyunjin de hiçbir şey bilmiyormuş gibi davrandığı için tam olarak ne olduğundan haberleri yoktu.

Biraz geriye kayıp kendine doğru çektiği bacaklarına sarılırken çenesini dizlerine yasladı, bakışlarını yatak örtüsüne indirdi Chan. Anlatmak istememesi çocuklara güvenmediğinden ya da onlardan rahatsız olduğundan falan değildi tabiki. Nasıl açıklayacağını bilmiyor, kelimelerin ağzından çıkması çok zormuş gibi hissediyordu, belki de sadece aklındakileri dillendirmekten korkuyordu.

"Yurtların ayrımı hakkında konuştuğumuz gece Seungmin'in telefonuna ard arda birkaç mesaj geldi. Gerçekten bakmayacaktım, bakmak istemedim ama merakıma engel olamadım. Kayıtlı olmayan bir numaradandı mesajlar. Benden daha iyi olabileceğini söylüyordu." Chan'ın dudaklarında küçük bir gülüş peydahlandığında Minho da kaşlarını çatmıştı. İşte bunlar hikayenin bilmediği taraflarıydı.

"Hiçbir şey yapmadım, görmemiş gibi davrandım. Seungmin'in olan biteni ben onu zorlamadan anlatmasını bekledim ama o da sessiz kaldı, huzursuzluğumu belli etmeme rağmen benden saklamaya devam etti. Gözlerini telefonundan ayırmıyor, ne zaman çalmaya başlasa benden uzaklaşıyordu. Tanrı aşkına, bu durumda ondan şüphelenmem normal değil mi?"

Fake || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin