on yedi

4.3K 532 306
                                    

  Sahne kıyafetlerini günlük kıyafetlerle değiştirip çıkmaya hazırlanan Seungmin çantasını sırtına takarken bir anda belinin tutulmasıyla irkilerek yerinde zıpladı ve arkasına döndü. Gülümseyerek kendisine bakan bedenin elini belinden çekip omzunu ittirdi. "Gerçekten yeter artık." dedi çatılan kaşlarıyla.

"Neden?" dedi Jihoon vücutlarının arasındaki mesafeyi azaltmak için tekrar ona doğru ilerlerken. "Sevgilin rahatsız mı oluyormuş, yoksa beni öğrendi mi?"

Diğer üyeler onu dışarıda bekleyeceğinden yalnız olduğunu bildiği için rahatça konuşmaya başladı mor saçlı genç. "Eğer bir kere daha bana ulaşmaya çalışırsan bu sefer seni gerçekten polise veririm. Mümkün olduğunca çabuk işten ayrıl."

Omuz silkti diğeri. "İstemiyorum."

Ellerini sinirle saçından geçirirken hâlâ ukala bir şekilde kendisine bakan yüze yumruğunu geçirmeyi her şeyden çok isterdi. "Ruh hastasısın sen!"

Kıkırdadı. "Belki de gerçekten öyleyimdir." Seungmin'e bir adım daha yaklaşıp ellerini beline koydu Jihoon. Küçük olan dokunuşundan uzaklaşmak istese de sert ve canını acıtan tutuşu yüzünden bunu yapamamıştı. "Konuştuklarınıza kulak misafiri oldum. Zaten ayrılık haberiniz yayınlanacakmış, neden gerçekten çıkmaya devam edesiniz ki?"

Gözlerindeki tuhaf parıltıdan, korkunç gülümsemesinden ve üzerine bastıra bastıra söylediği her kelimesinde bu adamın gerçekten deli olduğuna daha da emin oluyordu Seungmin. Cevap vermeden, ona Chan'a aşık olduğunu söylemeden önce tahammül edemediği dokunuşları bedeninden çekmek için elini bileklerine koyduğu sırada duyduğu kırılma sesi duraksamasına ve başını o tarafa çevirmesine neden oldu.

Birden gözleri büyüdü, nefesinin tıkandığını hissetti. Chan tuzla buz olduğu için ne olduğunu anlamadığı bir şeyi kırmış, elinden damla damla kan süzülüyordu ama canının acısı umrunda değilmiş gibi gözlerini ikisine dikmişti. Ne zamandır buradaydı? Ne kadarını duymuştu? Yoksa her şeyi yanlış mı anlamıştı? Tanrım! Elinin haline bak! Sonunda belindeki eller çekildiğinde bir anda aklına üşüşen düşüncelerle Chan'a doğru atılıp elini tutmak istedi ancak büyüğü buna izin vermemiş, onu itmişti. Gözlerindeki hayal kırıklığını gördüğünde Seungmin'in de gözleri doldu. Hayır hayır hayır... Her şeyi yanlış anlamıştı. Böyle olmamalıydı, hayır!

Her şey saniyeler içinde gerçekleşti. Seungmin'in kendisine yaklaşmasına izin vermeyen Chan sağlam sağ eliyle Hyunjin'in bahsettiği kişi olduğunu anladığı adamın yüzüne yumruğunu geçirdi. Jihoon geriye doğru sendeleyerek kanamaya başlayan burnunu tuttuğunda daha fazlasını yapmayı her şeyden çok isterdi ama lanet idol hayatı yüzünden bununla sınırlı kalmak zorundaydı.

Ürkmüş gözlerle kendisini izleyen, ağlamamak için dudaklarını birbirine bastıran gence döndü. Jihoon'a karşı aslanken ona kedi kesilerek, sanki bir anda küçülmüş gibi "Bitti." diye mırıldandı.

Bu kelimeden sonra algıları kapanmış gibiydi Seungmin. Hyunjin ve Minho'nun geldiğini, Minho hemen Chan'ın eliyle ilgilenirken Hyunjin'in kendisini oradan uzaklaştırdığını hatırlıyordu sadece.

Şimdi ise yatağında uzanıyor, sesinin duyulmasını istemediği için elini ağzına bastırarak hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Her şeyi mahvetmişti... Her şey onun yüzünden bu hale gelmişti, eğer Jihoon tekrar ona ulaştığı ilk gün bunu Chan'a söyleseydi şimdi bunların hiçbiri olmazdı. Elini ağzından çekip sakinleşebilmek, biraz olsun ağlamasını durdurabilmek için derin derin nefesler aldı. Kendini kontrol etmeye çalıştı ancak olmuyordu. Chan'ın o hâli aklına geldikçe ağlaması şiddetleniyordu sadece.

Sanki karşısında o varmış gibi "Yemin ederim her şeyi anlatacaktım. Yanlış anladın, ben sana aşığım." diye söylendi güçsüzce.

Öyle ne kadar ağladı bilmiyordu ancak sonunda uyuyakalmış olmalıydı ki saçında dolanan rahatlatıcı dokunuşlarla bilincinin yerine geldiğini, göz kapaklarının hafiflediğini hissediyordu. Yanındaki kişinin Chan olması ihtimali vücuduna tatlı bir heyecan dalgası yayarken umutla açtığı gözleri Felix'i görmesiyle yorgunca kısıldı.

Fake || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin