on dokuz

4.9K 470 436
                                    

Bölüm sonunda cinsel içerik bulunuyor, başladığı yere işaret koyacağım.

Yatağının içinde uzanmış, örtüyü başının üzerine kadar çekmiş ve pencereye çarpan yağmur damlaları dışında tek bir sesin bile olmadığı yurtta aklında dolanan düşünceleri dinliyordu Seungmin. Saatin kaç olduğunu merak ettiği için telefonun aydınlanıp karanlığa alışmış gözlerini kamaştıran ekranına baktı. Neredeyse gece yarısını geçmişti... Chan eve dönmüş müydü acaba? Böyle yağmurlu havalarda hep huzursuz hissederdi zaten. Üstüne bir de Chan ile tartışmış olmaları ve şu an nerede olduğunu, ne yaptığını bilmemesi bu hissi daha da çok tetikliyordu.

Bang Chan, Jihoon'un adresini ve telefon numarasını öğrendikten sonra Seungmin'i yurda bırakmış, kendisi ise tekrar dışarı çıkmıştı. Onun her ne kadar aklı selim ve her durumda düzgün kararlar verebilen biri olduğunu bilse de şimdi ne yapacağını kestiremiyordu. Sıcak bastığını ve aldığı nefesin yetersiz geldiğini hissettiğinde örtüyü üzerinden atıp doğruldu, uzanıp masa lambasını açarak odaya loş bir ışığın yayılmasına izin verdi. İçi hiç mi hiç rahat değildi... Onunla kavga mı etti? Ya başına bir şey gelirse? Diğerleri neden bu kadar sessiz?.. Böyle uzayıp giden bir sürü düşünceden kopmasını sağlayan şey önce penceresine yansıyan ışık ardından da yarılırcasına gürleyen gökyüzü oldu.

"Lanet olsun..." Göğsünü terk etmeyen ağırlık çocukluğundan beri duymaktan korktuğu gök gürültüsüyle şiddetlenmişti. Felix ya da Jeongin'in yanına gitmek isterdi ancak ikisinin de bugün fazlasıyla yorulduğundan çoktan uyumuş olduğunu tahmin edebiliyordu, Jisung'un uyanık olma ihtimali olsa da kendisine hâlâ kızgındı. Tekrar duyulan gök gürültüsü aklındaki bir diğer seçeneği daha da belirginleştirdi.

Kararsız bir ifadeyle yataktan kalktı, sessiz adımlarla odasından çıktı ve girişteki portmantodan diğer yurdun anahtarını aldı. Ayakkabılarını giyip merdivenlerden çıkarken Chan'ın yurtta olup olmayacağını düşünüyordu. Yurttaysa kendisini kabul eder miydi emin değildi ama eğer değilse yatağında onun kokusuyla uyumak korkusunu hafifletmek için mükemmel bir fikir gibi görünüyordu.

Bir kat üstlerindeki eve ulaştığında aldığı anahtarla kapıyı açtı, içeri girdi. Ortalıkta kimse görünmüyordu. Yine sessiz olmaya dikkat ederek Chan'ın odasının yolunu tuttu. Kalbi deli gibi atıyordu, öyle ki tek bir çıtın bile çıkmadığı bu ortamda kulaklarını uğuldatıyordu. Sonunda cesaretini toplayabildiğinde bir kaç saniye önünde beklediği kapıyı araladı ve kontrol amaçlı sadece başını içeri soktu, her zerresiyle aşık olduğu adamı gördüğünde titrek bir nefes aldı. Bang Chan gözleri kapalı bir biçimde yatağında uzanırken kulaklıklarını takmıştı.

Yavaşça içeri doğru süzüldüğünde hissetmiş gibi gözlerini açan Chan ile kesişti bakışları. Büyük olan sorgular bir ifadeyle diğerine bakarken dışarıdaki havayı hatırladı, açıklama yapmasına fırsat bırakmadan bileğinden tuttuğu küçüğünü kolları arasına çekti. Sonunda rahatladığını hisseden Seungmin neredeyse üzerine düştüğü adamın yanına çekilerek daha iyi bir pozisyon aldı.

Kulaklıklarını çıkarıp karanlıkta yüzünü zar zor seçebildiği gence çevirdi bakışlarını Chan. "Gök gürültüsünden mi korktun?"

"Evet." Kısık bir sesle mırıldandı ve onun yanına geldiği için bahanelerini sıralamaya başladı Seungmin. "Diğerleri uyuyordu, Jisung-"

Sözünü kesti büyük olan. "Yanıma gelmek için bahaneye ihtiyacın yok Seungmin."

Gülümsemesine engel olamazken büyüğünün karanlığa saklanmış yüzünü daha iyi görebilmek için başını kaldırdı mor saçlı genç. "Bana kızgın değil misin artık?"

Fake || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin