13 (m)

1.7K 123 135
                                    

Bölüm cinsel içerik barındırmaktadır. Rahatsız olacak okurlar atlayabilir.

Başı arkasındaki ağaca yaslı, gözleri önündeki eşsiz manzaraya inat boşluğa dalmış, akşam yeli pelerinini ağır ağır uçuşturuyorken kulağına ilişen seslerin ehemmiyetini umursamıyordu. Dibi görünmeyen bir kuyuya düşmüş gibiydi. Üstelik elini uzatıp yardım istemeye de mecali kalmamıştı artık. Neden kimse görmüyordu kamburlaşmış sırtını? Omuzlarından dökülen safir rengi pelerin onu olduğundan güçlü kıldığı için miydi bütün bu muamele?

"Prensim." Minseok'un askerlerinden üçü art arda, gölün karşısına geçmeden evvel kendisine selam verirken bile gözünü diktiği boşluktan ayırmadı. Sesler bir uğultu gibi arka plandan geliyordu ona.

"Veliaht Prensim!"

"Doğrulun hele beyler." Minseok göz ucuyla göl başında duran küçük kardeşinin vaziyetini kontrol edip kurulun başına geçti. Sarayın dört bir yanı gözlendiğinden orman olarak belirliyordu içtima yerlerini.

"Kral Yemon'un Noktis'e gönderdiği elçi hakkında malumat edinebildiniz mi?"

Asla baba dememişti. Zira küçüklükten beri öğretilen, dayatılan buydu. Kral baba olmazdı, kral daima kraldı.

"Hayır efendim." dedi rütbelilerden biri. "Lakin şöyle bir mevzu var ki kuşku uyandırıyor."

"Nedir o?"

"Anlaşıldığı üzere elçi eli boş dönmemiş ülkesine. Bir takas yapılmış gibi duruyor, Noktis topraklarına karşılık ne olduğu meçhul bir hediye." Konuşan Komutan Do'ydu. Veliaht Prensin sağ kolu aynı zamanda can dostu.

Minseok'un aklından bin bir düşünce geçse de emin değildi bir türlü. Kral ne vaat etmişti de kabul etmişti elçi?

"Kyungsoo." dedi kararlılıkla. "Tez vakitte Nokitis'e birini gönder. Şayet emellerinde bir değişim mevcutsa bizim de o doğrultuda hareket etmemiz icap eder."

"Derhal Prensim." diyerek keskin adımlarla bahçeden ayrıldı Komutan. Askerleri de izin isteyerek peşinden giderken Veliaht Prens hala göl başından ayrılmayan kardeşini izledi bir süre uzaktan. Ölümü göze alarak çıktığı bu yolda istemediği yegane şey onun zarar görmesiydi lakin başaramamıştı.

Kralın ansızın sefere çıkması elbette tesadüf değildi, sezgileri kuvvetli bir adamdı Yemon ve tahtının sallandığının pek ala farkındaydı. Çok sevdiği makamı için herkesi ezeceğini biliyordu Minseok. İşte bu sebepten ilk hedefinin Baekhyun olacağını da biliyordu. Zira bir omega olan en küçük Prens'e sarayın karanlık yüzünü her seferinde göstermiş, hayatı ona zindan etmekten geri kalmamıştı. Gerekçesi ise gücü tatmış ve vazgeçememiş olmasıydı. Pek sevgili babalarına göre Küçük Prens yeterli değildi. Doğanın ona bahşettiği özellikler zarafetten öteye gitmiyordu, bu özelliklerle kılıç tutup kralı için savaşması imkansızdı. Üstelik topraklarını genişletmek için onu izdivaç ettirmek istediği lordu ise reddetmişti. Hiçbir halta yaramıyordu.

Bütün bu zehirli tutumlardan ve düşüncelerden haberdar olan Minseok onu sarayda tek bırakmak istememiş ve bütün planlarını anlattığı küçük kardeşini herkesten habersiz yanında götürmüştü. Her türlü yardıma koşacağını söyleyen Baekhyun ise gitmek için dünden hevesliydi. Tanrı biliyor ya, düzenin değişmesini onun kadar isteyen başka biri yoktu.

Baekhyun günlerce savaş meydanında bir çadırda gizlenmiş, kafasını dahi dışarı çıkarmamıştı. Minseok'un kesin talimatıyla başında duran er buna müsaade vermiyordu. Lakin hayatta engellenemeyecek şeyler vardı ve sağ omzunu sıyıran hançerin hedefi olmaktan kurtulamamıştı. Çadıra pusu kuran öz babasının askerleri o gün oracıkta nefesini çalacaklardı Küçük Prens'in. Kimliği açığa çıkmasın diye giydiği yamalı kıyafetler yüzünden kim olduğunu bilmeden, kendisini düşman belleyerek gerçekleştireceklerdi bu eylemi. Karşı koymuştu ancak Kraldan gizli gizli aldığı kılıç eğitimlerinin sonunda bir faydası olsa da bedeni onlar kadar kuvvetli değildi. Omzundan aşağı sızan kan da hiç yardımcı olmuyordu. Gözlerini kapatmış ölümcül hamleyi beklerken önce kılıç çarpma sesini duymuş sonrasında da yüzüne sıçrayan kanı hissetmişti ve hayır, kılıç onun boynuna saplanmamıştı. Gözünü açtığı anda karşısında gördüğü esmer askeri tanımıyordu. Diğerleriyle aynı kıyafetlere sahip olan adam belindeki kuşağı çözüp iki adımda yanına gelmiş ve tek kelime etmeden omzuna dolamıştı kuşağı. Şoktan gözünü kırpamayan Baekhyun'un dilini çözen şey ise kurtarıcısı olan esmer askerin çadırdan çıkmadan evvel söyledikleriydi.

Yes My Prince!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin