Bölüm Şarkısı; Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı.
"İyi insan yoktur," der babam.
"Kötüler ve iyi rol yapanlar vardır."
Hayatım boyunca onu aksine inandırmaya çalıştım. İşlerini hallederken başvurduğu acımasız yöntemleri bırakmasını istedim ve sıradan bir aile olursak mutlu yaşayacağımızı görmesi için çırpınıp durdum. Bu, bir korsanı denizden koparmaya çalışmak kadar nafile bir çabaydı. Hele ki babam, ruhunu o zift rengi dalgalarla yıkamışken. Kötülük; hırçın ve karanlık bir denizdi. Sinsi bir mürekkep gibi dallanıp budaklanıyor, yayıldığı her yerde kendi izini bırakıyordu. Bense bu koca deryanın ortasında küçük bir deniz salyangozuydum. Kabuğum var diye dalgalar beni yutmaz sandım. Onlara kafa tuttum. Koca bir denizi sırtlayabiliyorsam eğer, onu yenebilirdim de.
Sonra ne mi oldu?
Kuvvetli bir kasırga geldi ve beni kabuğumdan kopardı. Suları asıl sırtlayanın, ben değil; o, olduğunu anladım. Hırpalandım, yara aldım, yenebileceğimi sandığım dalgaların dişleri arasında ezildim. Fırtına, kabuğumu alıp uzaklara götürdü. O günden beri savunmasız ve yalnızım. Fakat sorun şu ki, onu geri istemiyorum. Çünkü dalgalar yutmadan önce o, benim zırhımdı ama şimdi... Böylesine kanarken yaralarımı derinleştirmekten başka bir işe yaramaz.
Hem artık benim parlak kabuğum değil, diğerleri gibi o da katrana boyandı. Ya da babam haklı. Belki de en başından beri hiç parlak olmamıştı. Sadece ben, sırtımı göremiyordum o kadar.
O kasırgadan sonra babama iyilikle ilgili tek bir kelime dahi etmedim. İçimdeki saf kız çocuğu at gözlüklerini çıkardı ve yüzleştiği gerçek dünya karşısında dehşete kapılarak kuytu bir köşeye sindi. Hala ruhumun derinlerinde bir yerlerde hıçkırıklarını duyuyorum. Dizlerindeki yaralar canımı yakıyor ve arada bir korkuyla titrediğini hissediyorum. Kalbim sancıyor derinlerden, yumruğumu göğsüme bastırıp "Geçti," diyorum. Geçmiyor. "İyileştim," diyorum, tuzlu sular tekrar kesiyor etimi. Bu yüzden dalgalarla savaşmayı bıraktım, artık onlardan biriyim. Hissiz, yıkıcı ve karanlık. Küçük bir deniz salyangozu, okyanusun efendisi olmaz elbette ama sağlam bir kabuğu parçalayabilir.
Direksiyonu sıkmaktan rengi atmış parmak boğumlarımı izlemeye son verip yokuşun sonundaki demir kapılara baktım. Ağaçların arasından kamera ışıklarının yanıp sönen cılız parlaklığını görebiliyordum. Doradem. Dışarıdan bakıldığında basit bir at çiftliğiydi ama içerisi? Oraya hiç girmemiş olmama rağmen haysiyetsiz iş adamlarının eğlence yuvası olduğuna emindim. Ne de olsa çiftliğin patronu, kirli oyunlar ve onursuzluk konusunda bir markaydı. Müşterilerinin temiz insanlar olmasını bekleyemezdim.
Belimdeki silahı çıkartıp tepe ışığının altına tuttum. İçinde sadece bir kurşun vardı. Beş yıldır orada duruyor ve ateşlenmek için sahibini bekliyordu. Ona bugüne kadar hiç dokunmamıştım ama babam, benim için çekmecesinde saklarken defalarca kez gidip kontrol etmiştim. İntikam sahiden de soğuk yenen bir yemekti ve benimki neredeyse buz tutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK UYKUSU
Romance"Sana bir teklif sundum," dedim keyifsizce. "Hayatımı açık senet olarak önüne sermedim." Vefa Deniz ellerini pantolonunun ceplerine sokup çitten ayrıldı ve kayıtsızca omuz silkti. "Karar senin. Kabul edersen kalırsın, etmezsen gidersin."