KALBİNE KÖR OLMAK

608 72 233
                                    

Bölüm şarkısı; Perdenin Ardındakiler-Kendime

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm şarkısı; Perdenin Ardındakiler-Kendime.

Alaz'dan.

-Geçmiş- 

Çatalımdaki sıcak kumpiri ağzımı yaka yaka yerken verandaya düşen sulu kar tanelerini izledim. Adana'da kar, sık rastlanılan bir hava olayı değildi. Üç dört yılda bir ancak yağıyordu. O da, daha yere düşmeden eriyen cinstendi. İç bölgelerde herkes karda yuvarlanıp kızaklarla kayarken biz sadece kuru ayazını hissediyorduk.

Gelecek yıl üniversite sınavını atlatır atlatmaz ilk işim, kışı doya doya yaşayabileceğim şehirleri listelemek olacaktı. Sonra da valizlerimi topladığım gibi uçağa atlayıp kaçacaktım. Yoksa yazın çöl sıcağıyla, kışın kutup soğuğuyla baş etmekten başka çarem yoktu. Babama henüz bu planımdan bahsetmemiştim. Açıkçası hoşuna gideceğini de sanmıyordum ama o zamana kadar ikna kabiliyetimi geliştireceğime dair inancım tamdı.

"Babamlar gecikti," dedim dalgınca. Şerife Abla mutfağın camından eğilip dışarı baktı. "Trafiğe takılmışlardır, gelirler şimdi." Recep Amca yorgunca iç geçirdi ve yarı kapalı gözlerle çayını içmeyi sürdürdü. Mesaisi bitmesine rağmen canım çektiği için bana kumpir yapmıştı ve bu, tüm iflahını kesmiş görünüyordu. Aslında ısrar etmemiştim, bir an boş bulunup "Bu havada kumpir ne güzel gider," deyivermiştim. O da hemen patatesleri fırına atmıştı. Kumpir cidden şahaneydi ama dilimi tutamadığım için azıcık pişmandım.

Gerçi Recep Amca sadece bugün değil, son zamanlarda hep yorgundu. Hatta geçen yıl emekliliğini istemişti ama babam, emektar aşçımızdan vazgeçemiyordu. Bu yüzden ona yardımcı olması için Şerife Abla'yı işe almıştı. Yaşlı adamın omzuna dokunup "Seni odana götürmemi ister misin?" diye sordum. Temasımla birlikte irkildi ve "Hıh?" dedi sersemce. Resmen oturduğu yerde uyuklamaya başlamıştı.

"Onu ben götürürüm," dedi Şerife Abla.

"Sen yemeğini ye, zaten çıkmam lazım. Yoksa hastaneye geç kalacağım."

Başımı sallayıp onayladım. Şerife Abla'nın kocası uzun bir süredir hastaneydi ve oğluyla vardiyalı olarak ona refakatçilik ediyorlardı. Babamdan duyduğuma göre durumu giderek kötüleşiyordu. İlk zamanlar Şerife Abla'yı teselli etmeye çalışıyordum ama laf kalabalıklarının, hiçbir işe yaramadığını anladığımda bundan vazgeçmiştim. "Çocuk muyum ben?" diye çıkıştı Recep Amca. Sandalyesini gürültüyle itip ayağa kalktı. Kapıya doğru ilerlerken "Daha yattığım yeri bulamayacak kadar bunamadım," diye söylendi ve koridorun karanlığında kayboldu. Tutuk tutuk yürümesine rağmen şaşılacak derecede hızlıydı. Şerife Abla'yla aynı şeyi düşünmüş olmalıyız ki, birbirimize bakıp güldük. O da, aceleyle üzerini giyindi ve atkısını boynuna dolarken "Sabah yeni tetkikler yapılacak," dedi.

"Biraz gecikeceğim. Babana iletirsin değil mi kuzum?"

"Tabi ki."

Başımı aşağı yukarı salladım. Çantasını alıp çıkmadan önce sevecen bir şekilde çenemi sıktı. Şerife Abla'ya imreniyordum. Çocuklarından birini kaybetmişti ve şimdi de kocası ölümcül bir hastalıkla boğuşuyordu. Buna rağmen gülümseyebilecek kadar güçlü bir kadındı ve kadere karşı tek başına savaş açıyordu. Bu yüzden ona sonsuza kadar saygı duyacaktım.

KELEBEK UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin