Merhabalar. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Tekrardan burada olmak çok güzel.
Yeni bölüm geldi.😊
Hadi hemen okuyun 💜🐍••••••••••••
Son dersin de bittiğini gösteren zil çalınca derin bir nefes verip geriye yaslandım. Kaçırılmamın üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti. O günden sonra herhangi bir hareketlilik olmadı. Her an tetikte beklesem bile sakin ama yoğun geçiyordu günlerim.
Gün içinde dersler bittikten sonra ekiple beraber o pisliği bulmak için toplanıyorduk. Sanki yürümeyi yeni öğrenmiş bir bebeğin adımlaması gibiydi çalışmalar. Bir şeyler yapıyoruz ama asla bir yere varmıyor.
Oturduğum sıradan kalktım ve yine her zamanki gibi ekip toplantısına gitmek için sınıftan çıkıp merdivenlere ilerledim. Son bir haftadır Barlas ile çok az görüşebiliyoruz hatta toplantıdan toplantıya görüyorum yüzünü bile diyebilirim.
Sanırım o pisliği bulup işini bitirmeden hayatım hiçbir anlamda düzene ve huzura erişemeyecek. Ve bunu düşünmek onun benden çaldıkları ve çalmaya devam ettiklerini hatırlattığı için hem daha da öfke ve nefretle doluyor içim hem de dikkatimi ona yönlendirdiğim için etrafımdaki insanlardan uzaklaşmama sebep oluyordu bu. Zaten etrafımdaki insan sayısı bir elin parmağını geçmezken onları da kaybetmek istemiyorum.
Önünde durduğum kapıyı açarak içeri girdim. Bir çok kişi çoktan gelmişti. İçeri girmemle herkes bana baksada artık sürekli gözler üstümde değildi. Sanırım bana alışmaya başladılar. Etrafta göz gezdirip Barlas'ı ararken belime sarılan bir elle ufak bir kahkaha attım.
"Hoşgeldin güzelim."
İki elini de belime koyup burnunu saçlarımın arasına gömdü. Derin bir nefes aldıktan sonra "Kokunu özledim. Daha sık yan yana gelmeliyiz yoksa bu kokunun özlemiyle delirebilirim." diyerek güldü. Ellerini tutup ona döndüğüm de bileklerimi tutarak ellerimin arkada kalmasını sağladı. Parmaklarımın ucunda hafifçe yaklaşarak yanağına uzun bir öpücük bıraktım.
"Ben de seni özledim. Elimden geldiğince yanına gelmeye çalışıyorum ama biliyorsun çok yoğun geçiyor günler. Benim boş vaktim olsa senin olmuyor zaten."
"Haklısın güzelim ama özlüyorum işte. Mesela şu an bu kadar savunmasızken sen, o güzel dudaklarına yapışmamak için zor tutuyorum kendimi. Şu an burda kimse olmasa yapmak istediklerimi öğrensen eminim arkana bakmadan kaçardın."
Konuşurken boğuk bir hale bürünen ses tonu ve dudaklarımda olan gözleri işi daha da zorlaştırıyordu. Ama geri çekilmek veya kaçmak olmazdı.
"Hmm. Aklında ne var mesela?"
Kışkırtmak için özel olarak kullandığım ses tonum işe yaramış gibi görünüyordu. Sert bir şekilde hareket eden adem elmasına bakarak zaferle gülümsedim. Arkaya dönüp bakan var mı diye kontrol ettikten sonra herkesin farklı bir şeyle meşgul olduğunu görünce dönüp boynuna doğru yaklaştım.
Onunla oynamak eğlenceliydi. Heyecanlanması beni de heyecanlandırıyordu. Sıcak nefesimi boynuna üfleyip burnumun ucunu boynunda gezdirdikten sonra küçük ama ıslak bir öpücük bıraktım. Gerildiğini ama bileklerimdeki baskının azaldığını hissedince elinden kurtularak geriye çekildim. Yüzümdeki gülümsemeyle dudağımın kenarını ısırdıktan sonra diğerlerinin yanına gitmek için yeltensem de aniden elime uzanan eliyle duraksadım.
Bir kaç nefesten sonra "Ateşle oynuyorsun Alesta." demesiyle gülümsemem yüzüme yayıldı.
"Haklısın ateşle oynuyorum ama unutma, ben ateşin kendisiyim Barlas."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐘ı𝐥𝐚𝐧𝐥𝐚𝐫ı𝐧 𝐀𝐜ı 𝐃𝐢𝐥𝐢
FantasyBir başka Medusa efsanesi... Yaklaştım ve aynanın tam karşısına geçtim. Bana ait olmayan yansımama baktım ve gördüğüm şeyle bir kaç adım geriledim. Şuan hayal mi görüyorum yoksa rüyada mıyım? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey karşımdaki yansıma ben değ...