15.Bölüm / Part2

494 89 87
                                    

Yeni bölüm geldii.
Hadi hemen okuyun 💜🐍🔥

•••••••••••••

Gözlerimi yavaşça araladım. Başım ağrıyor ve gözlerimi açmakta zorlanıyorum. Demir bir sandalyede oturuyorum ve ellerim ve ayaklarım kelepçeler ile demir sandalyeye bağlıydı. Hareket edemiyordum.

Etraf karanlık olduğu için bir şey görmesem de yavaşça alışan gözlerim ile etrafa göz gezdirdim.

Ama hiçbir şey yoktu. Bir sorgu odasına benziyordu. Küçük bir odaydı ve karşıda kendimi gördüğüm bir ayna vardı. Kesinlikle bir sorgu odasındaydım.

Birden odada bulunan tüm ışıkların açılması ile karanlığa alışan gözlerim acıdı. Gözlerimi sıkıca kapattım ve biraz bekledikten sonra açtım. Aynanın yanında olan demir kapıdan ses gelince gözlerim endişe ile kapıyı izlemeye başladı. Kapı açıldı ve içeri beni bayıltan kişi girdi.

Daha önceden beni kaçıran o kadın..

O gün Barlasların elinden kaçmıştı. Demek ki yakalayamadılar. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile yanıma yaklaştı.

"Alesta Liyan Ateş." Güldü ve "Bizden sonsuza kadar kaçabileceğini mi sandın?"

Cevap vermek yerine kafamı eğdim ve derin bir nefes aldım. Hızlı bir şekilde çenemden kavradı ve sertçe yüzümü kendine çevirdi.

"Bana cevap vereceksin. Anladın mı? Şu an hayatın benim ellerimde. Ben ne zaman istersem o zaman öleceksin." dedi.

Cevap vermemi bekleyen yüzüme bakmasına rağmen ağzımı açmadım. Çenemdeki eli sıkılaşınca kafamı sertçe çektim ve yapabileceğim tek şeyi yapıp yüzüne tükürdüm. Yüzündeki gülümseme silindi. Elini kaldırıp yanağıma bir tokat attı. "Bunun bedelini ödeyeceksin." dedi ve demir kapıyı açıp çıktı.

Demir kapının kilitlenme sesi ile derin bir nefes aldım. Buradan çıkmanın yolunu nasıl bulacaktım. Ya da beni bulabilecekler miydi?

Biraz sonra ışıklar da kapandı ve yine karanlıkta kaldım. Karanlıktan nefret eden ben her seferinde karanlığa mahkum ediliyordum.

•••••••

Aradan kaç saat geçtiğini bilmiyorum. Ama başım önüme eğik bir şekilde uyuya kaldığım için boynum ağrıyordu. Omurgamı dikleştirip boynumu sağa sola yatırdım.

Kaç saat olmuştu? Neden kimse gelmemişti? Ya da neden öldürülmemiştim hâlâ? Hani benden o kadar çok korkuyorlardı da beni hemen öldürmek istiyorlardı. Şu anda amaçları ne acaba?

Ben bunları düşünürken karanlık oda bir kez daha aydınlandı ve demir kapı açıldı.
Aynı kadın içeri girdi ve yanıma geldi.

Arkasından gelen askerlerden birinin koyduğu sandalyeye oturdu. Ellerini göğsünün altında birleştirip "Şimdi, ben sana ne sorarsam cevaplayacaksın ? Anladın mı? Aksi takdirde canın yanar."

Ettiği tehditleri umursamadan yüzüne baktım. "Anladığını umuyorum. O zaman başlayalım."

"Neler yapabiliyorsun?" Cevap vermedim.

"Medusa ile konuşmaya başladın mı?" Cevap vermedim.

Ellerini çözdü ve bana doğru eğildi. "Bana cevap ver yoksa o cevapları almanın bir yolunu bulurum. Medusa'nın anlattığı her şeyi anlat." Öylece yüzüne bakmaya devam ettim. Yüzümde oluşan sırıtma ile yüzündeki gülümseme soldu.

Derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı. "Getirin şunu peşimden. " dedi ve demir kapıdan çıktı. İki asker gelip beni sandyeden çözdü ve bir kelepçeyi ellerime bağladılar. Kollarımdan sıkıca tutup o pisliğin peşinden sürüklediler.

𝐘ı𝐥𝐚𝐧𝐥𝐚𝐫ı𝐧 𝐀𝐜ı 𝐃𝐢𝐥𝐢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin