7. Şartlar

3.4K 370 279
                                    


Berbatım.

Kelimenin tam anlamıyla berbatım.  Banyoda yere çökmüş, sadece kusuyorum. Midem boştu ve ben yine kusuyorum. Doğrusu öğürmekle kalıyorum.

Ciddi anlamda tüm gücüm çekilmiş halde fayanslara yaslanmış, ağlıyorum. Neden ağlıyorum onu bile bilmiyorum. İstemsizce ağlıyorum.

Çünkü canım yanıyor. Neden bu halde olduğumu biliyorum. Erken teşhis koyulmasına rağmen ucunda ölüm riski olan hastalığım var sonuçta.

2. evrenin başlarındayım. Doktor daha organlarıma yayılmadığını söyleyerek hâlâ umutlu olduğunu söyleyip duruyordu. Fakat benim için bu umut kırıntıları boşunaydı.

Benden kötü olanlar bile yaşama tutunmaya çalışıyordu. Benimse ölümü kabullenmiş halim vardı. Kendi cenazemi düzenleyecek raddeye gelmiştim.

Beni en çok yoran psikolojik desteğin olmamasıydı. Doktorum en başından saçlarımı kesmemi, tedaviye ailemle gelmemi, psikolojik destek almamı söylemişti.

Ama ben ne saçımı kesmiştim, ne aileme haber vermiştim, ne de destek almayı kabul etmiştim.

Sanki kurtulmak, ölüp gitmek istiyorum. Bunu bir kurtuluş olarak görüyor, ayağıma gelen fırsatı değerlendiriyorum. İntaharımı böyle gerçekleştiriyorum.

Acıyan boğazım yüzünden zar zor yutkunarak ayağa kalktım. Mermere tutunarak musluğu açtım. Gözlüğümü çıkardığımdan olsa gerek tam göremiyordum. Bu yüzden zorlanarak ağzımı çalkalayıp, elimi yüzümü yıkadım.

Aynada kendime baktığımda ilk kez kendimden bu denli korktum. Göz altlarım bile birini korkutmağa yeterdi. Tenimse, ölü gibi bembeyazım.

Bakışlarım saçlarımı bulduğunda yüzümdeki tebessümden korktum. Parmaklarımı saçlarım arasından geçirdiğimde avcumda kalan saç tellerimle yanağım ıslandı.

Ama ben saçlarımı çok seviyorum.

Avuç içlerimde kalan tutamlarıma bakıp hıçkırıklarımı serbest bıraktığımda bir başkasının duyması ihtimalinde ne cevap vereceğimi bilmiyordum.

Saçlarımın gittiğine mi ağlıyorum, yoksa hazin sonumun nasıl olacağını bilmemden mi?

Neyse.

Ayaklarımı sürüyerek banyodan çıktım.
İç çekerek kendimi kontrol etmeye çabaladım. Birazdan üniversiteye gitmem gerekiyordu. Bu yüzden hazırlanmalıyım.

Üstümü giyenerek saçlarımı kapattım. Çantama kitapları ve gerekli bir kaç şeyi yerleştirerek odadan çıktım. Mutfağa doğru adımlarken elimle yüzüme yelpaze yaparak kendime çeki düzen vermeye çalıştım.

İyiyim.

Son kez derin nefes aldıktan sonra mutfağa girdim. Annem çayları süzerken Ji-Eun gülümseyerek "Günaydın ağebey" dediğinde, "Günaydın ağebeyciğim. Size de günaydın" diye karşılık verdim.

"Günaydın tatlım."

"Günaydın."

Birbirine tezat tonda aldığım cevaplara aynı şekilde karşılık verdim. Ji-Hoon hyung'a gülümseyerek, annemese bakmayarak.

"Afiyet olsun. Başlayalım"

Hyung'un komutuyla kahvaltıya başladık. Ji-Eun'un bir kaç kez konuşması ve annemin onu sabırla cevaplaması dışında genellikle sessiz geçti kahvaltımız.

Fakat annem "Baban aramıştı. Yalnız gelecek. Senin bir haftalığına yanında kalmanı istiyor. Ama rahat hissetmeyeceksen gitmene gerek yok " diyerek sessizliği bozdu.

Julian TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin