27. Gülmek en çok sana yakışıyor

1.8K 258 94
                                    


Bölümü okurken dinlediğiniz şarkı:

Oy sınırı: 200
Yorum sınırı: 400

(Random, rakam, garip şeyler, benim yanıtlarım geçersizdir)








Pek çok hikâye vardır. Sonu güzel biten, insanların hayalini süsleyen. Ölümden farksız, ama hiçbir ölü olmayan. Çok mutlu olan, ama sonunda birinin ruhunu teslim ettiği.

Jungkook masallara inanmazdı. Adı üstünde masal. Fakat her insanın bir hikâyesi olduğunu bilirdi. Birininki masal olurdu, birininki yaşanmışlığın kederini taşıyan gerçek.

Onun hayatı yazılsaydı kesinlikle ikinci olurdu. Jungkook masallardaki gibi yaşam sürmemişti. İşte bu yüzden masallara inanmazdı.

Dönüp arkasında bıraktığı çocukluğuna baktığında sadece buruk tebessüm edebiliyordu. Jungkook'un çalınmış bir çocukluğu vardı.

Ailesi ona çocukluğunu geri vermeliydi.

Ama olmayan bir aileden bunu beklemek sadece aptallık olurdu. Bir çok şeyi bitirmişti içinde. Yoksa yoktu. Zorlamanın anlamı yoktu.

Geriye sadece sevdikleri ve gerçekten onu seven birileri kalmıştı. Jimin vardı, Yoongi hyungu vardı. En çok sevgilisi vardı onun için.

Onun nefes sesi bile bir babanın verdiği güven duygusuna eş değerdi.

Ama Jungkook bir çok şeyin boşluğun yaşıyordu. Hayır, hayır, Taehyung Jungkook için en mükemmel insandı. Hep onun sevgisini ve ilgisini hissediyordu.

Jungkook hissettiği boşluğu kendisinin yarattığı düşünüyordu. Taehyung'a yetemediğini, onunla ilgilenemediğini, diğer sevgililer gibi normal aktiviteler yapamadığını düşünerek kendine eziyet ediyordu.

Jungkook Taehyung'a kullanılmış gibi hissettirmekten deli gibi korkuyordu.

Taehyung ise tüm hücreleriyle Jungkook tarafından kullanılmak istiyordu.

Jungkook sevilmeyi bilmezdi, Taehyung çok sevmişti onu.

Taehyung sevmeyi bilmezdi, Jungkook için nefesini verirdi.

Hep sevmişti Jungkook. Annesini, babasını, üvey babasını, kardeşlerini. Herkesini. Fakat karşılığında genç yaşta çöken bedenini ve psikolojisini almıştı.

Sevilmenin ne olduğunu bilmeyen ruhu aniden birisine karışmıştı. Onu sımsıkı saran ellerle yıldızlara uçmuştu. Bilmemezliktendi bu korku, bu kaygı.

Hep yalan veya gerçek sevilmişti Taehyung. Annesi hep saçlarını okşamıştı. Jimin ile tanıştıktan sonra ölümü unutmuştu. Bir korumanın şefkatine kalmıştı. Hizmetlilerin insafına kanmıştı.

Yalan sevgilerle çevrelenmiş hayatında kimi sevecekti?

Sevmenin ne olduğunu bilmeyen ruhu aniden birisine karışmıştı. Yıldızları bulmuştu. Karşılığını almıştı sevgisinin. Aşık olmuştu bu yalan dünyada.

Birbirine bakmaya kıyamıyordular ki...

Jungkook Taehyung'un kolları arasında huzurunu bulmuşken esmer onun kokusunu solumaya kıyamıyordu.

Nefessiz kaldığını hissediyordu. Bu kokuyla başa çıkamadığını biliyor ve hissi seviyordu. Bir yerleri sıkışıyordu. Fakat bir yerde hep acı vardı.

Nefessiz kalmak ciğerlerimizin sıkışmasıysa neden kalbi bu kadar acıyordu?

"Taehyung..."

Titrek sesi kulağını doldurduğunda gözlerini kapattı. Jungkook yine ağlayacaktı. Taehyung yine paramparça olacaktı.

Julian TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin