İLK KARŞILAŞMA

140 20 14
                                    

Yine sıradan bir sabaha uyandım. Yüzümü yıkamaya her zaman üşenmişimdir, bu yüzden dolabıma gidip formamı askıyla beraber aldım. Odamdan çıkıp salona ilerledim annem ütü yapıyordu. Geldiğimi görünce günaydın, dedi. Bende ona günaydın dedikten sonra yanına gittim.
"Anne formamı ütüler misin?"

"Metin bunu şimdi mi söylüyorsun anneciğim, okula gitmene çok fazla zaman kalmadığının farkında mısın?"
Olumlu anlamda kafamı sallayıp suratımı astım, annem zaten suratımı görünce hemen yumuşadı.
Annemin yanağından öpüp mutfağa gittim, babam yumurta yapıyordu. Geldiğimi görünce başını yemekten kaldırıp bana çevirdi.

"Yüzünü yıkadın mı?"

Sesi sert çıkmıştı. Tabi kaç yıllık babam, beni tanıyor. Yıkamadığımı bildiği için bana ters bir bakış attı.

"Şimdi yıkayacaktım"diyip, mutfaktan -ve konudan- sıyrıldım.Yüzümü yıkadıktan sonra tekrardan mutfağa gittim, babam yumurtayı masaya koymuştu. Oturup yemeğimi yedim, sonrasında annemin bana seslendiğini duydum. Kıyafetimi ütülediğini ve gelip almamı söylüyordu. Bulaşıkları tezgaha koyduktan sonra annemden formamı alıp odama giyinmeye gittim. Odamda çantamı hızlıca hazırlayıp saçıma da hafif şekil verdikten sonra odamdan çıkıp dış kapıya ilerledim. Annemlere görüşürüz dedim ve evden çıktım. Ama ben çıktığım gibi babam arkamdan kapıyı açtı.

"Küçük bey harçlık istemiyorsunuz sanırım"

"Unutmuşum"dedim sırıtarak. Babam elli lira harçlık verdikten sonra enseme hafifçe vurdu ve okula gitmem için beni yönlendirdi. Okulla evimiz arasında sekiz dakikalık mesafe vardı. Okula ulaşınca her zamanki yüz ifademi takınıp üçüncü kattaki '9-E' sınıfına gittim.
Sınıfa girip kendi sırama gittim, çantamı koyduktan sonrada gözlerimi kapatıp kafamı masaya koydum. Kollarımı da başımın altına koydum. Evde aileme karşı nazik olmaya hep özen gösteririm ama okulda çok samimi bir insan değilimdir,
sadece gerektikçe konuşurum. Bir süre sonra sıra arkadaşım Öztuğ geldi. Şerefsizin tekidir kendisi,işi gücü boş yapmak. Hayır bir de sürekli hocaları sinirlendirdiği için ne kadar akıllı olursam olayım yanında oturduğum için ucu bana da dokunuyor. Bir keresinde coğrafya dersi işliyorduk. Ama derste önümüzdekilerle konuştuğunu hoca fark etti
ve onu ayağa kaldırdı.
Hoca ona dünyanın hareketleriyle ilgili bir soru sordu. O da dalga geçercesine -ki zaten dalga geçiyordu- dünya dönmez ki dönseydi hissederdik, dedi. Hoca da ben size haftalardır ne anlatıyorum, yetti artık beni hiç dinlemiyorsunuz gibi şeyler söylemeye başladı. Tabi gerizekalı hiç durur mu? Hocam sizde bir soru bilemedik diye laf ediyorsunuz hemen dedi. E tabi kadında artık sınırına gelmiş elindeki tahta silgisini buna fırlattı ama bu gerizekalı sıyrılmayı başarınca darbeyi yiyen ben oldum. Öztuğ yine boş yaparken hoca geldi. Hepimiz ayağa kalkıp hocayı selamladık sonra hoca oturmamız için komut verdi. Adamın yüzünde ciddi bir ifade vardı. Normalde hep güler yüzlüydü, özellikle de bizim sınıfa karşı. Kendi sınıfı olduğumuz için adam rahat taklılıyordu ama şuan pek de rahat ve mutlu durmuyor.
Öztuğa bakıp konuştum.
"Yine ne yaptın lan, bu adamın bile suratı düşmüş"

"Her boku ben mi yapıyorum lan ne biliyon belki karısıyla tartıştı "

"Salak adam bekar"

"Nasıl lan yakışıklı herif bekar olmasının imkanı yok"

"Bak elinde alyans yok"

"Adam belki takmıyor"

Ya sabır çekip önüme döndüm. Adam konuşmadığı için sınıfta ufak bir tantana çıkmıştı.
En sonunda Yakup hoca konuşmaya başladı.

"Çocuklar sessizlik sizi bir konuda bilgilendirmem gerekiyor"

Hoca bunları dedikten sonra sustular ama aralarında fısırdaşmaya devam ettiler.

"Okulumuz taşınıyor pazartesi günü eğitimimize o okulda devam edeceğiz."

Okulumuz büyük ve güzeldi her imkanımız da vardı. Birden okulun değişmesi haberine doğal olarak şaşırdık. İsmini hatırlamadığım biri ayağa kalkıp hocam niye, diye bağırdı. Hoca oturması için işaret yaptı ardından sorusunu görmezden gelerek derse başladı. İlk üç ders çok sıkıcıydı ama matematik dersinde bir anda bir kadın hoca ve müdür yardımcısı odaya girdi. Birkaç kişi ayağa kalkıp kalkmamak arasında kaldı ama hoca onlara oturmaları için işaret verdi.

"Kontrol yapacağız"

"Aaaaa"
Tüm sınıf hep bir ağızdan bağırıyordu.

"Bir susun lan bizde zevkimizden yapmıyoruz. Sezin hocam siz kızları kontrole başlayın ben de erkekleri kontrole başlıyorum" dedi ve ilk sıraya yöneldi. Sonuncu kişiyi de kontrol ettikten sonra bir şey yok dediler.
Bir şey yok mu? Kaç tane sigara, çakmak, telefon ve bir tane de ruj çıkmıştı. Sezin hoca bunları azarladıktan sonra müdür yardımcısı üzerinde sigara ve telefon çıkanları odasına götürdü. Bunca şeyler olurken ders kaynadı tabi. Teneffüs zili çalınca tuvalete gittim. Elim niyeyse kurşun kalem tozu olmuştu. Muhtemelen Öztuğ kurşun kalemin kalemtıraşla tozunu çıkarıp sıraya döktüğü içindi. Ben elimi yıkarken benden büyük olduğunu anladığım biri yanıma geldi ve ellerini yıkamaya başladı. Koyu kahverengi saçlı ve ela gözlüydü,uzun boyluydu ama bende pek kısa olmadığım için aramızda pek boy farkı yoktu. Nedense çocuk dikkatimi çekmişti. Garip bir havası vardı. Tuvaletten çıkıp sınıfa ilerlerken bir konuşma duydum istemeden.
"Oğlum Kerem ne şanslı herifsin ya yakışıklı bir yüze sahip olmak öyle her yiğidin harcı değildir" diyordu. Göz ucuyla baktığımda tuvalete karşılaştığım çocuğa söylediklerini fark ettim. Daha çok oyalanmadan sınıfa ilerledim, ben sınıfa girerken Yakup hoca da sınıftan çıktı. Neyi kaçırdım acaba diye merak ettim.
Sınıfa girince isminin Gamze olduğunu hatırladığım kızın yanına gittim.

"Gamze, Yakup hoca niye sınıfa geldi ne olmuş"

Kız şaşırmış görünüyordu. Haklı da sayılır daha önce hiç konuşmamıştım onunla.

"Kontrolde çıkanlardan dolayı azarladı sınıfı birde üzerinde telefon çıkanların telefonunu geri verdi öğle arası götürmelerini veya okul bitene kadar kendisine vermelerini söyledi"

"Tamam sağol" diyip gittim, bir şey yokmuş.
Ders zili çalınca herkes yerlerine oturdu. Matematik dersini de işledikten sonra öğle arasına girdik. Evle okul arasında kısa mesafe vardı ama ben öğlenleri okulda kalmayı -daha doğrusu kalmamayı- tercih ediyordum. Kantinden bir iki tane gofret aldıktan sonra her zaman ki gittiğim yere gitmeye karar verdim. Orası önceden işlek bir parkmış ama salıncak, kaydırak falan pek sağlam olmadığı için -sanırım bu yüzden- artık kimse oraya gitmiyormuş. Etrafındaki ağaçlar çoğalınca da parkın varlığı unutulmuş. Bende şans eseri keşfetmiştim. Google haritalardan okulu ararken istemeden oraya girmiştim, sonrada oraya uğramaya başladım. Ağaçların içine girdikten sonra bir konuşmaya kulak misafiri oldum.
"Ya abi biz boşuna mı kaçtık? Hiçbir şey yaptığımız yok." Bir erkek sesiydi.
"Yapacak bir şey varsa söyle." Bu ses diğerine göre biraz daha kalındı.
"Aynen yapacak bir şey yok kii" Bu sefer konuşan bir kızdı.
"Öf ama daha ne kadar bekleyeceğiz Ayaz'a katılıyorum" Bu da bir kızdı ama sesi tanıdıktı sanki bir yerden duymuştum.
"Madem sıkıldınız yapacak birşey bulun yapalım" Şimdi herkes susmuştu.
Biraz daha ilerleyince yüzlerini görebildim. Kız bana tanıdık gelmişti çünkü daha önce birlikte nöbetçi olduğum kişiydi. Yanlış hatırlamıyorsam on birinci sınıftı. Erkeklerden birinin adının Ayaz olduğunu duymuştum diğeri de Kerem'di sanırım, tuvalete karşılaştığım çocuk. Sanırım en sevdiğim yer kapıldığına göre eve gideceğim. Ama arkamı dönüp gideceğim zaman biri bana seslendi.

GİZPEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin