Annemlerin olduğu odaya girdim Yusuf abi de ne olur ne olmaz benimle girdi. Zaten bir iki poliste içeride annem ve babamın yanında duruyordu.
"Ya anne bu sefer ellemedim, açmadım bile gerçekten."
"Gerizekalı madem şüpheli bir şey gördün önce oradan ayrıl sonra ara ne bekliyorsun diplerinde ya seni fark etselerdi kaçabilecek miydin ya yanlarında kesici alet veya silah taşıyor olsalardı ne yapacaktın!"
"İyi de geldiklerini fark ettiğim an kaçsaydım da fark edip peşime düşebilirlerdi"
"BAK HALA CEVAP VERİYOR UTANMAZ!" Diye bağırdı babam. Soru soran sendin cevap verdim diye niye kızıyorsun. Yine polisler babamı sakinleştirdiler. İkisinin de iyi olduğundan emin olduğumuz zaman eve gittik. Eve girince babam yüzüme bile bakmadan odalarına çıktı annemde iki saat azar çekti. Halbuki bu sefer ellemedim bile sadece ihbarda bulundum. Vatanım için bir şey yapmışım -milli duygularım da tavandadır hep- suç mu?! Odama gidip üzerimi bile değiştirmeden yatağıma uzandım. O arada uyuyakalmışım gözümü açtığımda sabah olmuştu.
Aşağıya indiğimde annem ve babam evde değildi. Mutfakta da buzdolabının üzerinde bir not vardı.
"Bundan sonra okul çıkışı doğruca eve geleceksin. Ögle arası okulda kalacaksın. Tatilde de yanında biz veya öğretmenlerin olmadığı sürece dışarı çıkmayacaksın. Meclis tarafından da anahtarına el konulmuştur."
Sıçtım artık dışarı çıkmam bile yasak. Annem de baya sinirlenmiş belli ki. Ne kadar notta ironi yaparcasına yazmış gibi olsa da yasak koyduklarına göre baya baya sinirlenmişler. Daha öncesinde hiç yasak koymadılar bana, ceza verdikleri olmuştu ama genel olarak beni bu kadar kısıtlamazlardı. Karşı çıkamayacağım kesindi bu yüzden tek yapabileceğim evde oturup tıkılı kalmak. Canım sıkılmasın diye cips yapmaya karar verdim. Üç patatesi ince ince doğradım ardından baharatlı yağı ayarladım ve her iki tarafına da sürdüm. Fırına da on beş dakikaya 120 derece olacak şekilde ayarladım. O on beş dakikada da bir kaç sos ayarladım. En son hepsini alıp salona geçtim. Televizyondan Megalodon belgeselini açıp izlemeye başladım. Daha sonra diğer belgesellerini ve filmini de açıp bitirdim. Herhalde biraz fazla takılıp kalmışım çünkü aniden bir kapı sesiyle irkilip arkama döndüm. Annem ve babam gelmişti. Bir bana baktılar birde televizyona baktılar ardından odalarına gittiler. Ama bu bakış sinir bakışı değildi sanki daha çok ne biçim şeyler izliyor bu der gibiydi. Hayır yani filmin kapağında dev bir köpek balığının ağzında bir kadının cıbıldak (burada bilerek ağız kullandım:D) bir şekilde uzamasını isteyen ben miydim? Sizin türk dizilerinizden iyidir. Televizyonu kapatıp odama gittim. Bari yazık o kadar kaynak verdiler kolejde, diyerek bir kaç test çözmeye çalıştım. Gerizekalı da değilim yaptım bir şeyler işte, aynı performansı sınavlarda sergilesem sınıf birincisi çıkarım ama işte maalesef eğtim sistemimizde önemli sınavlarımızdan ziyade okul sınavlarımız daha zor olduğu için geçmekte baya zorluk çekiyoruz hatta bu sınıfta kalmaya kadar gidebiliyor. En sonunda kaynakları da kapatıp yatağıma yattım.Uyandığımda saat gece yarısını geçiyordu. Su içmek için aşağıya indim. Sonra da salona geçip oturdum. Daha sonra aklıma karakolda karşılaştığımızda Kerem'e numarayı neden vermediğimi düşünüp kendime kızdım. Mutfakta biraz atıştırdıktan sonra odama çıktım ve masama oturdum. Kullanmadığım bir defteri alıp içine okuldaki erkeklerin -hatırladığım kadarının- isimlerini yazmaya başladım. İlk Hakan'ın üzerini çizdim listede. O olmasının imkanı olmadığını düşünüyorum. Öğretmenlerin ismini de yazdım ama daha sonra neredeyse hepsini çizdim. Müdür ve birkaç öğretmen dışında. Ne olduğunu bilmiyorum ama müdür kesinlikle şüpheli listemde olmalı bence. Daha sonra listedeki iki isime gözüm kaydı. "Kerem Kırağı" ve "Ahmet Ayaz Caner" ne kadar iyi gibi görünseler de uzun zamandır tanımıyorum bu yüzden pek de güvenmiyorum. Bunu söylüyorum ama daha yarım saat önce telefon numaramı vermediğim için kendime kızdım. Kendimle çelişiyorum ama Kerim'in bir şeyler bilgine eminim bu yüzden iletişimde kalmam en iyisi olur. Ama okuldaki herkesi tanımadığım için doğal olarak listede eksik kişiler de vardı . Defterin kapağını kapatıp çantama koydum ve tekrardan yatağıma uzandım. Uyandığımda saat beşti bu yüzden formamı da alıp salona gittim. Annem ve babam daha odadan çıkmamıştı sanırım. Kilere gidip ütü ve ütü masasını alıp salona kurdum. Kirlileri makineye attıktan sonra kurumuş çamaşırları çamaşır askısından alıp koltukta katladım. Ütülenecekleri de ütülemeye başladım. Ben ütülerken babam uyanmıştı.
"Ne oldu kendini affettirmek için ev işi yapmaya mı başladın?"
"Kötü bir şey yaptığımı düşünmüyorum ama dikkatsiz olduğum için özür dilemek amacıyla yaptığım doğru." Yanıma gelip enseme bir tane yapıştırdı.
"Bir de hala hatasız gibi konuşuyor! Bırak yakacaksın şimdi konuşurken." Zaten sinirlendirdiğim için bir şey demeden mutfağa geçtim.
Ben gidince babamda arkamdan bağırdı."Düzgün kahvaltı hazırla zehirleme bizi." Maşallah sinirli olunca ne de güzel eleştiriyor canım babam. Normalde yemek yaptığımda güzel olmuş deyip tümünü yemeyi de biliyor. Kahvaltılıkları çıkartıp bir omlet yaptım ve masaya koydum. Mutfaktan çıkıp üzerimi giyinmeye gidecekken annemle karsılaştım. Anlımdan öptü ve "Şımarık velet seni" dedi. Suratsız suratsız bakınca da mutfağa girip masaya oturdu bende üzerimi değiştirip yanlarına gittim. Yemeği yedikten sonra odamdan çantamı ve telefonumu alıp evden çıktım. Serviste Furkan yanıma oturdu.
"Günaydın"
"Sana da"
"Dün yine karakolluk olmuşsun diye duydum, bu sefer niye?"
"Sen nereden öğrendin lan"
"Ayaz söyledi kahkaha atarak anlatıyordu"
"Hemen de yaymış şerefsiz"
Ben bunu deyince kahkaha attı. Komik mi lan hepsi sicilime işliyor. Gerçi yine yapmaya devam eden de benim. Gülmesi bitince tekrardan konuşmaya başladı."Eee Kerem'le nasıl karşılaştınız?"
"Gene karakolluk olduğumu duyunca koşa koşa dalga geçmeye geldi sağolsun."
"Ciddi misin?"
"Yok lan amcasını ziyarete gelmiş."
"Haa tesadüfen karşılaştınız yani."
"Evet" Furkan'ın okuluna ulaşınca vedalaştık. Okula girdim. İstiklal marşı için sıraya dizildiğimizde birinin bana seslendiğini duydum. Arkamı döndüğümde seslenenin Ayaz olduğunu farkettim.
"Yine ne bok yedin de karakolluk oldun lan?" Dedikten sonra gülmeye başladı. Öbür şerefsiz de yandan yandan gülüyordu.
"Çok komik mk" ben bunu deyince daha da gülmeye başladı az daha yere düşüyordu gerizekalı. O sırada Hakan yanıma geldi.
"Yine niye karakolluk oldun!"
"Önemli bir şey değil ama az kaldı katil olacağım"
Ben bunu deyince duran gülmesi yine başladı Ayaz'ın. Öleceksin dur artık. Görende beni komedyen sanar. İstiklal Marşı'nı okuduktan sonra sınıflara çıktık. Öztuğ'un geldiğini görünce sırtıma vurmaması için duvara yaslandım."Lan ne bok yedin karakolluk oldun? Hiç çağırmıyorsun da don,atlet getirirdik." Deyip dalga geçti.
"Az daha bağırın tüm okul duysun."
"Güzel miydi bari maphus"
"Çok güzeldi ya kesinlikle tavsiye ederim. Herkes en az bir defa tecrübe etmeli bence. Salak mısın oğlum hapislik bir durum yoktu."
"He he inandık, inandık." Dalarım ben bu çocuğa.
"Ama bak bu sayede kızların dikkatini çekmeyi başardın hep gözleri senin üzerinde maşallah."
Bir anda sınıftaki kızlar buna bağırmaya başladı ne alaka, salak vb. diye."Dövmek içindir o" diye mırıldandım. O sırada yandan Hakan'ın kıkırdığını fark ettim.
"Gül, gül çekinme ya alıştım ben ne de olsa." Gerçekten gülmesini beklemiyordum. Vay be yanımda ne hainler gezdirmişim. Birkaç dakika sonra öğrenci zili çaldı bu yüzden herkes yerlerine geçti. İki ders matematik, bir ders bilişim ve iki ders fizik işledikten sonra öğle arası oldu sonunda.
~• •~ ~• •~ ~• •~ ~• •~
Beğendiyseniz oylamayı unutmayın✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZPEŞ
Short StoryKimseye tavsiye vermek bana düşmez ama eğer etrafınızda esrarengiz bir poşet bulursanız oradan uzaklaşın. Ne de olsa içinde ne var bilmiyoruz. Belki çöp, belki kayıp bir oyuncak belkide bir ceset. Benim payıma da belkide tahmin ettiğiniz gibi en k...