Baskından iki gün sonra yeniden kuzeye doğru yol almaya başladık. Horrocks’la buluşacağımız yere yaklaşıyorduk, Jamie arada bir kendini her şeyden soyutluyordu, belki de bu adamın ona neler söyleyeceğini düşünüyordu.
Hugh Munro’yu bir daha görmedim ama bir gece uyandığımda Jamie yanımda yoktu. O dönene kadar uyanık kalmaya çabaladım ama ay batmaya başladığında uykuya yenik düştüm. Sabah Jamie yanımda uyuyordu, battaniyemin üzerinde ince bir kâğıda sarılı, ağaçkakan tüyüyle bağlanmış ufak bir paket duruyordu. Onu dikkatle açtım. Bunun içinde iri, kehribar bir kutu vardı, yüzeylerinden biri düzeltilmiş ve cilalanmıştı. İçinde ebedi yolculuğuna çıkmış bir yusufçuk duruyordu.
Üzerine sarılmış kâğıdı düzelttim, bir şeyler yazılmıştı, şaşırtıcı güzellikte olan bir yazıydı bu.
“Ne diyor?” diye sordum Jamie’ye, harfler oldukça garipti ve bir takım işaretler vardı. “Sanırım
İskoçça.”
Dirseğinin üzerinde doğrulup kâğıda baktı.
“İskoçça değil. Latince. Munro köle olmadan önce, öğretmenlik yapıyordu. Catullus’dan bir alıntı,” dedi.
... da mi basin mille, diende centum, dein mille altera, dein secunda centum...Çevirirken kulak memelerinden yukarı bir pembelik yayılmaya başladı.
Bana aşk dolu öpücüklerini ver
Dudaklarımız konuşmaya başlasın Sonra bin tane ve yüz tane daha ver Sonra yüz tane ve bin tane daha.“Şans kurabiyelerinde yazanlardan biraz daha uzun,” dedim, hoşuma gitmişti.
“Ne?” Jamie irkilmiş görünüyordu.
“Boş ver,” dedim telaşla. “Munro Horrocks’u bulmuş mu?”
“Evet. Ayarlandı. Onunla Cruime Gölü’nün biraz daha yukarısında bulunan tepelerin arasındaki ufak bir yerde buluşacağım. Bir terslik olmazsa dört gün sonra...”
Bu “bir terslik olmazsa” lafı sinirimi bozmuştu.
“Sence bu doğru mu? Yani Horrocks’a güveniyor musun?”
Olduğu yerde doğruldu, gözlerini kırpıştırarak uykulu halinden kurtulmaya çalıştı.
“Bir İngiliz firarisine mi? Elbette hayır. Bulduğu ilk fırsatta beni Randall’a satacağından eminim ama biliyorsun ki o da İngilizlere pek yaklaşamıyor. Firar edenleri asarlar. Hayır, ona hiç güvenmiyorum. Bu yolculuğa Dougal’la birlikte çıkma sebebim zaten bu. Yoksa onu görmeye tek başıma giderdim. Eğer adam bir şeylerin peşindeyse en azından yalnız olmayacağım.”
“Ah.” Dougal’ın varlığının yeterli olacağından pek emin değildim, Jamie’nin dayılarıyla ilişkisi ortadaydı.
“Eğer sen öyle diyorsan,” dedim şüpheyle. “Dougal’ın seni vurma fırsatını değerlendireceğini sanmıyorum, bu da bir şeydir.”
“O beni zaten vurdu,” dedi Jamie gülerek, bir yandan da gömleğinin düğmelerini ilikliyordu. “Hatta o yarayı sen sarmıştın, bunu gayet iyi biliyorsun.”
Elimdeki tarağı düşürdüm.
“Dougal mı? Ben seni vuranın İngilizler olduğunu düşünmüştüm!”
“Evet, İngilizler bana ateş etti,” diye sözlerimi düzeltti. “İşin aslında Dougal’ın beni vurduğunu söylemem yanlış olur, bu kişi büyük ihtimalle Rupert’dı - o Dougal’ın adamları arasındaki en iyi nişancıdır. İngilizlerden kaçarken Fraser topraklarının dibinde olduğumuzu fark ettim ve şansımı orada denemeye karar verdim. Dougal’ın ve diğerlerinin etrafından dolanıp hızla sola döndüm. O sırada pek çok kişi ateş ediyordu ve beni vuran kurşun arkadan geldi. O sırada arkamda Dougal, Rupert ve Murtagh vardı. İngilizlerse tam önümdeydi. Attan düşünce tepeden aşağı yuvarlandım ve neredeyse kucaklarının ortasına düştüm.” Getirmiş olduğum kovaya su doldurup yüzünü yıkadı. Gözlerini açabilmek için başını salladı, sonra bana göz kırparak sırıttı, sular parlayarak kaş ve kirpiklerinden aşağı süzülüyordu.
“Dougal beni geri alabilmek için onlarla savaşmak zorunda kaldı. Ben yerde yatıyordum, o tam tepemde durmuş bir eli kemerimde beni ayağa kaldırmaya uğraşırken, diğer elinde kılıcıyla yarama kesin deva olacağını düşünen bir atlıyla kapışıyordu. Adamı öldürüp beni kendi atına aldı.” Başını salladı. “Ondan sonra olanları çok net hatırlayamıyorum. Ama öyle bir tepeyi o kadar yükle tırmanmanın çok zor olmuş olabileceğini düşünüyorum.”
Arkama yaslandım, adeta donmuştum.
“Ama... İsteseydi seni o zaman öldürebilirdi.”
Jamie başını salladı, bu arada Dougal’dan ödünç almış olduğu usturayı çıkarmıştı. Kovayı hafifçe eğdi, yüzünün aksini suda görebiliyordu, yüzü tıraş olan bütün adamların yaptığı gibi garip bir şekil aldı ve o yanaklarını tıraş etmeye başladı.
“Hayır, o kadar adamın önünde bunu yapmazdı. Ayrıca Dougal’la Colum’un benim ölmemi istemek gibi bir dertleri yok, özellikle de Dougal’ın.”
“Ama...” Kafam yine karışmaya başlamıştı, bu İskoç ailelerinin garip ilişkileri söz konusu olduğunda hep böyle oluyordu.
O sırada tam çenesini tıraş ettiği için Jamie’nin konuşması biraz bozuldu çünkü kafasını arkaya eğmişti.
“Lallybroch,” dedi, boştaki eliyle geride bir şey kalmış mı diye kontrol ederken. “Toprağın verimli olmasının yanı sıra orası tam dağ geçidinin başındadır. Dört bir yana gitmek isteyen kişiler için en kullanışlı geçittir. Yani oradan her yeri kontrol etmek çok kolaydır. Evlenmeden ölseydim topraklar Fraser ailesine geri gidecekti.”
Boynunu sıvazlayarak sırıtmaya devam etti. “Gördüğün gibi MacKenzie kardeşler için bir sürü problem oluşturuyorum. Bir taraftan genç Hamish’in gelecekteki reisliğini tehlikeye atıyorum ve bu nedenle ölmemi istiyorlar, diğer taraftan ise sahibi olduğum bölge bir savaş anında onlar için çok önemli bir yer ve benim, yani mülkümün hayatta kalması gerekiyor. Orası Fraserlara geçmemeli. Bu nedenle Horrocks işinde bana yardımcı oluyorlar. Yasadışı yaşarken Lallybroch konusunda çok fazla bir şey yapamıyorum.”
Battaniyeleri toplamaya başladım, bu entrikalar beni dehşete düşürmüştü ve Jamie bu durumla çok eğleniyordu. Birdenbire artık tek sorunlarının Jamie olmadığını fark ettim ve kafamı kaldırıp Jamie’ye baktım.
“Evlenmeden ölseydin toprakların Fraserlara geri verileceğini söyledin, artık evlisin. Peki, şimdi kim...”
“Bu doğru,” dedi başını yana eğip gülmeye devam ederek. Sabah güneşi saçlarını altın gibi parlatıyordu. “Eğer öldürülürsem, Lallybroch senin olacak Saksonyalı.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı
RomanceSene 1945. Eski bir savaş hemşiresi olan Claire Randall, evine dönmüştür. Tekrar bir araya geldiği eşiyle ikinci bir balayına çıkar. Salisbury Düzlüğü'nde bulunan tarihi taş çemberini ziyaret ederler. Bu taşlardan birine dokunan Claire birden kendin...