𝑴𝒆𝒍𝒊𝒐𝒓𝒆𝒔 𝑨𝒄𝒕𝒖𝒔

7 1 5
                                    

İyi okumalar...

Çantamı da alıp amfiden çıktığımda Yoongi'yi karşımda dikilirken görmeyi beklemiyordum.

Sanırım dün'Son gülen iyi güler.' derken şaka yapmıyordu.Tam olarak sıçmış bulunmakta olabilirim.

Şaşkınlıktan açılan ağzımı,işaret parmağı yardımıyla çeneme baskı yaparak kapatmıştı,"Ağzını kapat sinek kaçacak."O konuşmaya devam ederken dediği hiç bir şeyi duyamıyordum.Sadece yüzünde takılı kalmıştım.Onun gözleri bu kadar güzel miydi?

Sırt çantamı omzumdan alarak kendi omzuna takarken beni dürtüp"Hadi gidiyoruz."dedi.Onun beni dürtmesi ile kendime gelip sırt çantamı almaya çalışsam da vermemişti.

Kurduğu cümle kafama yeni dank etmişti az önce,'Gidiyoruz' mu dedi o? Kaşlarımı çatıp saf bir merakla"Nereye gidiyoruz?"diye sordum.Yan gülümsemesini bana sunarak huysuzca konuştu,"Demin yiyecekmiş gibi yüzüme bakmasaydın,nereye gidiyor olduğumuzu bilirdin.Gidince görürsün."

Çatmış olduğum kaşlarımı düzeltip, uğradığım yenilgiyi kabullenir gibi Omzumu düşürüp dudaklarımı büzmüştüm.El mahkum ne yaparsın?

Önümden yürüyen Yoongi geride kaldığımı fark eder etmez bileğimden kavrayıp beni yanında sürüklemeye başladı.

Bu adam bu kadar hızlı yürüyor muydu ya?Başka zaman olsa kaplumbağa kovalıyormuş gibi yavaş gidiyordu.

Ne kadar garip bir cümle kurmuştum öyle.Bazen kendi içimden çatışmalara girmekte beni yoruyordu.

Otobüs durağına geldiğimizde merakla Yoongi'ye dönüp"Nereye gideceğimizi söylesen ölür müsün?"dedim.Yoongi hafif eğilerek başını benim başım ile hizalayıp onaylayıcı bir ses çıkarmıştı.Biraz öyle kalıp yüzümü inceledi.Benimde ondan geri kalır bir yanım yoktu.

Yüzü aşırı pürüzsüzdü,bir kadın olarak onun cildine sahip olmak isterdim.Burnunun üstünde ki küçük 2 tane beni aşırı hoşuma gitmişti,belki de utanmasam onlara dokunmak isterdim.

Gözleri daha önce de fark ettiğim gibi kedi gözü gibi küçük ve simsiyahdı ve istediği şey olduğunda o küçük gözleri parılıdıyordu.Uzun lafın kısası o çok kusursuzdu.

Yoongi kafasını sallayıp hemen eski haline döndü.Yoongi benden uzaklaştığında elimi yelpaze gibi sallayıp kendime hava vermeye çalıştım.Tabii ne kadar başarabildiğim tartışmaya kapalı bir konuydu.

Nereye gideceğimizi söylemeyeceğini anladığımda ayağımı hafif hızda yere vurup bileğimde ki papatyalı bileklik ile oynamaya başladım.

Bu bilekliği Busan'da iken papatyaları çok sevdiğim için babam almıştı.Bileğime takarken de"Papatyaları çok sevdiğini biliyorum kızım.Gözünden düşen her yaş işin bir tane papatyanın solduğunu düşün.Papatyaların ölmesini istemezsin değil mi?"demişti.

O gün her aklıma gelişinde duygulanıyordum.O günün akşamı üniversite için Seol'e gelmiş ve ailemi adam akıllı görememeye  başlamıştım.

Otobüs geldiğinde ikimizde tek tek otobüse binip kartımızı okuttuk.Çift kişilik yer bulunca da oturmuştuk.Yoongi sağ olsun bana öncelik tanımış ve cam kenarına oturmamı sağlamıştı.

Koltuklara oturduğumuz gibi Yoongi bedenini bana çevirip,bir şeyleri çözmek istiyormuş gibi yüzüme baktı,"Tae-ri istemeden seni kıracak bir şey mi yaptım?"

Yoongi'nin beni yanlış anlaması ile,elimi hızla sallayıp,"Hayır,hayır beni yanlış anladın.Yüzümün düşmesi senin suçun değil."dedim.

Yoongi içine rahat bir nefes çekip gülümsedi."Beni korkuttun,seni kırdığımı sandım."Onun gülümsemesine karşılık verip camdan dışarı bakmaya devam ettim.

Nereye gittiğimizi çok merak ediyordum.Hayatımda ilk kez bu denli bir merak bedenimi eline geçiriyordu."Gerçekten nereye gideceğimizi merak ediyorum."

Yoongi daha önce hiç duymadığım erkeksi kahkahasıyla beni adeta kendi etki alanına almıştı.Gülerken gözüken diş etlerini görmek bile başlı başına büyük bir şans iken, şimdide erkeksi kahkahasını duymak;cennette  olduğumu hissettiriyordu.

Müzik sesinin baskın olduğu bir ara sokakta otobüsten inmiştik.Sinir ile Yoongi'nin koluna sertçe vurup"Gidince öğrenirsin dediğin yer bar mıydı Yoongi?"

Yoongi avuç içini anlına vurarak, gözümün derinliklerine baktı."Sence ben seni öyle bir yere getirir miyim Tae-ri?"

Bıkkınlık ile kafamı geriye attım.Gerizekalının önde gideni idim Yoongi beni asla öyle bir yere getirmezdi.Ama böyle düşünmemin sorumlusu oydu,bana nereye gideceğimizi söyleseydi ona kızmazdım.

Yoongi biraz daha sokağın ortasında dikileceğimi anlayınca arkama geçip sırtımdan beni ittirmeye başladı.

Sonunda bir binanın önünde durduğumuzda,nereye geldiğimizi anlamak için kafamı kaldırdığımda bir düğün salonu
görmeyi beklemiyordum.

Yoongi çapkın gülümsemesi ile bana yanaşıp"Bu bir işaret mi?"Ona karşılık olarak belli belirsiz gülüp koluna vurdum.

Şuan ki merak konum,buraya niye geldiğimiz idi."Burada ne yapmayı planlıyorsun Yoongi?"

Yoongi eli ile elimi kavrayıp düğün salonuna doğru giderken konuşmuştu "Eğlenmeyi."

O zaman kadar sol elinin bileği üstünde ki dikiş izini görmemiştim.

Tae-ri için zaman tam olarak Yoongi'nin dikiş izi olan bileğini gördüğü an durdu.

Kendini çok çaresiz hissediyordu, günlüğün sahibinin Yoongi olmasını istemiyordu.

Tae-ri yanında dans eden Yoongi'yi masum masum izliyordu,tek temennisi o dikiş izinin sadece bir tesadüf olmasıydı.

𝑵𝒖𝒍𝒍𝒂 𝒓𝒆𝒔 𝒆𝒔𝒕 𝒖𝒕 𝒇𝒐𝒓𝒕𝒖𝒊𝒕𝒖𝒎...

𝑨𝑷𝑶𝑻𝑬𝑴𝑵𝑶𝑷𝑯𝑰𝑳𝑰𝑨 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin