Yirmiüçüncü Bölüm

412 16 7
                                    

İyi okumalar...

Sokaklarda saatlerdir yürüyordum. Gözlerim kıpkırmızı olmuş artık acı veriyordu. Boğazım o kadar ağrımıştı ki ağlamaktan. Telefonumun belki de yüzüncü çalışıydı. Ama açamıyordum işte. Hoş açsam ne diyebilirdim ki? Ardı arkası kesilmez mesajlar geliyordu. Boş bir bank bulup oturdum. Gözlerimi sildim ve mesajları okudum

Altay:Ben senden vazgeçmem
Altay:Bana bunu yapma

İşte bu kelimeler beni mahvetmeye yetiyordu. Altay yapma diyordu ama ben inatla yapıyordum. Ona acı vemrekten başka bir işe yaramıyordum.
Eve de gidemiyordum sadece ağlıyordum. Hira'yı aradım ne yapacağımı bilemeyerek

"Neredesin sen Nisa? İyi misin?"

"Değilim. Hiç iyi değilim"

"Neredesin sen?"

"Oturuyorum bir bankta. Bilmiyorum neresi olduğunu"

"Bak ben eve gidiyorum şimdi istersen sende eve gel. Birlikte konuşalım"

"Tamam"

Telefonu kapattım. Yürümeye halim kalmamıştı. Zar zor adımlarımı atıyordum.
Sonunda eve ulaştım. Merdivenleri ağır ağır çıktım. İçeri girerken beni görmüş olacak ki Melahat Teyze kapıyı açtı

"Nisa kızım bir oğlan geldi sizi arıyordu. Geldiğimi söyleyin dedi. Altay mıydı adı?"
Kalbim ağrıyordu. Onun ismini her duyduğumda artık kalbim ağrıyordu. Elimi refleksle kalbime koydum

"Tamam sağ ol Melahat Teyze"

"Kızım sen iyi misin? Gözlerin kan çanağı olmuş"

"İyiyim ben" dedim ağlamaklı bir şekilde

"Yok yok sen iyi değilsin. O gelen çocukta iyi değildi zaten. Erkek arkadaşın mıydı tartıştınız mı ne oldu?"

"Bir şey yok teyze. Sağ ol haber verdiğin için. Hadi sen ayakta çok kalma tansiyonun fırlar falan"

"Doğru söylüyorsun. Ama Hira'ya söyle iyi baksın sana"

Kafamı aşağı yukarı salladım. Zile bastım, çok beklemeden Hira kapıyı açtı. Ağlayarak sarıldım ona. Salona geçtim o da mutfağa gitti bana su getirmek için. Furkan'da buradaydı. Onun yanına oturdum. Hiçbir şey söylemedi bende sesimi çıkarmadan bekledim.

"Ne oldu canım anlat bakalım" dedi elindeki suyu bana uzatarak Hira.
Birkaç yudum aldım sudan

"Ben Altay'dan ayrıldım"

"Ne! İyi de neden?"

"Yapamadım işte daha fazla"

"Açma dedin diye açmadım telefonlarını. Sabahtan beri arıyor" dedi Furkan

"Karşısına çıkmaya cesaret edemedim. Sabah evine gittim. Evde yoktu. Yemek yapmaya çalıştım. Kıyafetlerine sarıldım. Kokusunu son kez içime çektim. Sonra da bir mektup yazdım"

Furkan
"Neden böyle bir şey yaptın Nisa"

Hira
"Çok pişman olacaksın bunu biliyorsun değil mi?"

"Ya başka ne yapabilirdim ki. Onu mahvedemem"

"Şimdi mahvetmediğini mi düşünüyorsun peki? Daha çok bitirdin onu haberin yok"

Telefonum yine çalmaya başladı. Yine ekranda onun ismi vardı

"Sen şimdi ara Altay'ı ara Furkan ve onunla görüşmek istemediğimi söyle"

"Nisa saçmalamayı kes ve telefonunu aç. Sonra da eski halinize dönün"

"Dönemem artık. Babamı da aradım İstanbul'a gideceğim orada tedavi olacağım"

Aşkın Olayım  |  Altay BayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin