6

110 23 20
                                    

Hinata'ya evde giymesi için bir şeyler verdim ama bundan önce duşa girmesini söyledim. Doğalgazı da açtım çünkü ev soğumaya başlamıştı. O yıkanırken ben de etrafı toparladım ve odama çıktım. Gece hala uyuyordu. Hayatımda gördüğüm en tatlı kedi olabilirdi! Ama ben odaya girip dolabı açtığım an yerinden sıçradı. Onu yastığından alıp bacağıma yatırdım. Uzun uzun sevdim.

"KAGEYAMAA! BEN ÇIKTIM!" diye bağıran bir ses duydum. Çok yüksekti sesi. "Geliyorum Hinata!"
Birlikte aşağıya indik. "Acıkmışsındır bir şeyler hazırlayalım." Dedim. Uyanmıştı ya da mahçup olmuştu. Anlamadım. Sonuçta ona burada kalabileceğini söyleyen bendim. Tek başıma bu ev sıkıcıydı. Oikawa bunca zaman bu yalnızlığı hissetmeme engel olmuştu. Yani çoğu zaman.

Ben kahvaltılıkları çıkartırken o omlet yapıyordu. Dejavu. Oikawa da bana her zaman omlet yapardı. O an çok garipti. Hiç böyle hissetmemiştim. Sanki Oikawa'nın yerine başkasını koyuyormuş gibi hissettim. Saçmalık.

"Kageyama omlet hazır." Dedi. "Tamam, tabaklara koyalım."

Tabaklara koyduktan sonra oturduk ve yemeye başladık. Sessizliği Hinata bozdu. "Kageyama ben mal olabilirim bilmiyorum ama sana çok gereksiz güvendim. Neyse bana kendin hakkında daha çok şey anlat. Mesela o öldükten sonra... Nasıldın?"

"Hmm tek kelime ile kötü. O öldükten sonra kafayı sıyırmış gibi davranıyordum. Kendime zarar veriyordum, intihar girişimlerim yüzünden de hastaneye yatırdılar. Ama bunları atlattım. Yani yeni yeni anlarsın ya."

Şaşırmış gibi duruyordu. "Anlıyorum Kageyama. Biliyorsun intihar hassas noktam ve... Ve-"

"Biliyorum Hinata belki de sana bundan bahsetmemeliydim ama sadece... Bilmen gerekiyormuş gibi hissettim... Bilmiyorum."

"Sensin bilmiyorum!" Dedi. Şaşırmıştım. Aynı zamanda da komikti ağzımdan küçük kıkırtılar çıktı. Bu sefer daha da sinirlendi ve küçük bir çocuk gibi kollarını birleştirip bana sırtını döndü. Kıkırtılarım kahkahaya dönüştü. Bu sefer o da gülmeye başladı. Kahvesinden bir yudum aldı.

"O öldükten sonra sen nasıldın?" Dedim. Sessizlik oldu.

"Ben... Bildiğin gibi. Demiştim işte. Kendimi barlara attım, önüme gelenle yattım, saçma sapan insanlarla flörtleştim ama içimdeki boşluk hala... Aynı."

Onu anlıyordum ama tamamen farklıydık.
"Ben senin aksine eve kapandım. İçimdeki boşluğu sadece ölüm doldurabilirdi. Bu da benim depresif kişiliğimden kaynaklanıyor sanırım. Ama dolmadı içimdeki boşluk." İç çektim.

Hinata ağzına ekmek tıkarken konuştu. "Biliyor musun Kageyama, her iç çekişimizde kalbimiz bir damla kan kaybedermiş."

"Aa duymuştum sanırım." Dedim yumurtamı bitirirken. O çoktan bitirmişti.

"Öyle yani artık iç çekmeyelim, anlaştık mı?"
Gülümsedim. "Eski alışkanlıklar kolay bırakılmaz, bilirsin." Dedim sigara yakarken.

"Bilirim... Bir dal uzatır mısın? Ayrıca sana baya sigara borçlandım sana." Dedi

"Sorun değil." Dedim sigarasını yakarken. Benden çakmak istemek yerine ağzıyla sigarayı uzatıyordu. Hem tatlı hem de komik gözüküyordu.

"Peki Kageyama... Çocukluğun nasıl geçti?"




Bu bölümü Ankara'nın bağları esliginde yazdım.

cemetery/kagehinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin