Üç

249 23 5
                                    

Evime vardığımda, annemin aracını caddede görünce biraz şaşırdım. İçeri girdim ve mutfaktan gelen sesleri duydum. Mutfağa sekerek girdim, annem Ritz krakerlerinden atıştırıyordu. Bana gülümsedi.

"Selam tatlım. Okul nasıldı?" bir paket krakeri bana uzatırken sordu.

Başımı salladım, krakerleri reddettim. "Okul okuldur." omzumu silktim. "Evde erken vakitte ne yapıyorsun sen?"

"Bugünün geri kalanında ve yarın işe gitmemeye karar verdim. Son zamanlarda çok bitkin hissediyordum ve dinlenmeye ihtiyacım vardı." Bana küçük bir gülümseme bahşetti. "Ayrıca, birlikte çok zaman geçirmedik."

Anneme gerçekten bakabilme fırsatını yakaladım. Yıllar onun üzerinde hiçbir etki bırakmamış gibiydi. Koyu kahverengi saçları gevşekçe omuzlarının etrafına yayılıyordu. Gözleri yorgun gözüküyordu, ama bu muhtemelen işten kaynaklıydı.

"Eee, okulda ilginç bir şeyler oluyor mu?" diye sordu.

"Bilmem, tam anlamıyla ilgili değilim."

"Riley, bu senin lisedeki son senen. Bu seneyi unutulmaz yapmalısın."

"Deneyeceğim, sanırım."

Annem dudaklarını büzdü, konunun ilerlemeyeceğini anladı. Sonra birden gözleri parladı. "Ah, neredeyse sana söylemeyi unutuyordum. Bir düğüne davetliyiz."

Tek kaşımı kaldırdım. "Kim evleniyor?"

"Adı Anna, iş yerinden bir arkadaşım." dedi. "Düğün bir ay içinde olacak."

Hiçbir zaman giyinip kuşanmaya ve düğün gibi olaylara ilgi göstermemiştim. "Ah, kulağa eğlenceli geliyor." ne diyeceğimi bilemeyerek cevap verdim. " Gidip ödevlerimi bitirmem lazım, odamda olacağım." diye anneme haber verdim. Mutfaktan çıktım ve Sassy'yi yerden aldım. Odama girdik ve onu yere bıraktım. Çantamı yatağıma fırlattım ve gidip ödevime başladım.

Saat beş gibi, Sassy'yi yürüyüşe çıkarmaya karar verdim. Rahat etmek istedim böylece vişne çürüğü eşofman altımı ve Beatles t-shirtlerimden birini giydim. Sassy'nin tasmasını da boynuna taktıktan sonra birlikte aşağı kata indik. "Anne, Sassy'yi yürüyüşe çıkarıyorum!" dış kapıyı açarken bağırdım.

"Tamam! Lütfen dikkatli ol!" diye geri bağırdı.

Evden dışarı çıkmak ve temiz havayı solumak güzeldi. Ne kadar evde kalıp kitap okumayı sevsem de, temiz havaya ihtiyacım vardı ve Sassy'yle yürümek bunun için iyi bir fırsattı. Hayatımın büyük bir çoğunluğunda bu mahallede yaşamıştım ama hala sokağımda oturan insanların yarısını tanımıyordum.

Tüm mahallenin ortasında bulunan parka vardık. Çok aşırı bir şey değildi, yalnızca çimlerden oluşan yarı geniş alanla çevrili bir oyun alanıydı. Burada ve ileride birkaç çift bank vardı. Banklardan birine oturdum ve Sassy'nin tasmasından kurtulmasına izin verdim. Hemen telefonumdan saate baktım. Kafamı telefonumdan kaldırdığımda Sassy'yi etrafta göremedim. Etrafa bakarken kalp atışlarım hızlandı.

"Sassy?" gergince seslendim. "Sassy, hadi gel." Ayağa kalktım ve oyun alanının etrafında dolaştım. Daha ve daha fazla endişelenmeye başlıyordum. Derin bir nefes alarak kendime sakin olmamı söyledim. Ama nereye gitmiş olabilirdi ki?

"Bu senin köpeğin mi?"

Arkamı döndüm ve bir çift mavi gözle karşılaştım. Ryan Dixon kollarında Sassy ile önümde dikiliyordu. Rahatlayarak nefesimi verdim. "Evet." Onu bana uzattı ve hızlıca tasmayı taktım. Ryan'a tekrar bakmadan önce onu yere bıraktım. "Teşekkürler." dedim tuhaf bir biçimde.

Bana ufakça gülümsedi. "Sorun değil."

"Dixon! Hangi cehenneme kayboldun?" Bir ses bağırdı.

Aiden, Ryan ve benim yanıma vardı. Bu ikisi burada beraber ne yapıyordu? Aiden'la göz göze geldim ve yüzünde beni tanıdığını gösteren bir ifade parladı. "Led Zeppelin'ci kız." Dedi bana. Doğru, ona ismimi hiç söylemedim ki.

"Selam." Ona garipçe el salladım. Onun etrafında hala tedbirli davranıyordum. Özellikle bu sabah koridorda şahit olduğum şeyden sonra.

"Birbirinizi tanıyor musunuz?" Ryan, Aiden ve benim aramda gözlerini gezdirdi.

Aiden hafifçe sırıttı. "Daha önce karşılaştık."

Buna yorumda bulunmak istedim ama sonra yapmamaya karar verdim. "Pekala, bu ilginçti. Ama gitmem gerek." Dedim onlara. Sassy Ryan'a doğru yürüdü ve o da onu sevmek için eğildi.

"İsmi ne?" diye sordu.

"Sassy." dedim. Aiden ve ben onu izlerken köpeği sevmeye devam etti.

Ryan bana baktı. "Adını hatırladığımı sanmıyorum."

Sana söylemedim de ondan. "Ben Riley."

"Güzel isim." Ryan gülümsedi.

Kendimi aptal konumuna düşürmeden önce geri geri yürümeye başladım. "Teşekkürler, Imm, şimdi gitmem gerek."

Aiden Ryan'a, sonra bana baktı. "Sonra görüşürüz, Riley." Bana oyuncu bir gülümseme gönderdi.

Başımla onayladım ve arkamı döndüm, evime giden kaldırımda yürüdüm. Fairfield'daki en bilindik iki çocukla konuştuğuma hala inanamıyordum. İçimde bunun, Ryan ve Aiden ile olan son konuşmam olmadığını söyleyen bir ses vardı.

Outcasts • Türkçe ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin