Beş- Ben? Bir elbisenin içinde? İmkanı yok.

222 17 1
                                    

Okul kütüphanemizdeki kurgu kitaplar bölümüne bakıyordum. Okumak için gerçekten eğlenceli bir şeye ihtiyacım vardı. Son günlerde evde oturuyor, sıkılıp duruyordum.

Başlıkarı tararken parmaklarım kitapların sırtlarında dolaşıyordu. Hiçbir şey gerçek anlamda gözüme çarpmıyordu...

Kitaplığın etrafından yürüdüm ve birine çarptım. Başımı aşağıda tuttum ve hızlı bir "Üzgünüm" mırıldandım. Kitaplara bakmaya devam ettim.

"Hey, Riley'di değil mi?" Yanımdaki ses bana sordu.

Döndüm ve Ryan'ı yanımda dikilirken gördüm. Bana gülümsedi.

"Evet." dedim yavaşça. Hızlıca gözlerimi kaçırdım ve bakışımı önümdeki kitaplarda tuttum.

"Pekala," diye başladı. "Belirli bir kitap mı arıyorsun?" diye sordu.

Kaşlarımı çattım. Neden Ryan Dixon benimle konuşuyordu ki? "Dinle." dedim. "Parkta konuştuk diye şimdi kanka olmuş sayılmayız. Daha önce birbirimizle hiç konuşmadık, peki neden şimdi başlayalım ki?" Ona sordum.

Küçük laf kalabalığımın arkasından bana dik dik baktı. Boğazını temizledi ve bana sırıttı. "Vay canına. Bu kadar...dobra olabileceğini bilmezdim."

"Evet yani, benim hakkımda bilmediğin bir sürü şey var." dedim gözlerimi devirerek. Kitaplara bakma işine geri döndüm.

Ryan bana bir adım yaklaştı. Hoşuma gideceğinden biraz fazla yakınımdaymış gibi hissettim. "Bu bir meydan okuma mı?"

Ondan uzağa adım attım. "Senin kız arkadaşın yok mu?" Ona gözlerimi kısarak baktım. Onun gibi erkekler midemi bulandırıyordu. Bir kız arkadaşları olurdu ama tüm kızlarla flört ederlerdi.

"Var mı?" Sırıttı. "Bu neden sorun olsun ki? Sadece seninle konuşuyorum."

Onu görmezden geldim ve önümdeki kitaplara baktım.

"Yani Callaway seninle okula yürüyebiliyor ama ben seninle sohbet edemiyorum öyle mi?" Sessizliği bozarak sordu.

Kaşlarımı çattım ve ona baktım. "Okula beraber yürüdüğümüzü nereden biliyorsun?"

"Sizi gördüm." Omzunu silkti. "Hem zaten Callaway'i de nereden tanıyorsun?"

"Biz biraz..karşılaşır gibi olduk." Yalan değildi. Aslında o benimle karşılaşmıştı, ama her neyse.

Kaşlarını kaldırdı. "Ah, anladım." Birdenbire cebine ulaştı ve telefonunu çıkardı. Telefona baktı ve iç çekti. "Alo?" diye cevapladı. Konuştuğu kişiden biraz rahatsız olmuş gibiydi. Bu fırsatı değerlendirdim ve başka raflara doğru yürüdüm. Başka bir bölümün önünde durdum, ama umursamadım. Sadece Ryan'dan uzaklaşmak istiyordum.

Onun etrafında rahat hissetmiyordum işte. Muhtemelen Bay Popüler olduğu içindi. Aiden da tanınmış biriydi ama yaptığı kötü şeylerle tanınıyordu.

Sonra Ryan'ı görmedim, ki buna minnettar kalmıştım. Tuhaftı ancak Aiden'la konuşmayı daha kolay buluyordum.

***

Eve geldiğimde annem koltuğa oturmuş telefonla konuşuyordu.Dış kapıyı kapattım ve sırt çantamı kapının yanına koydum. Sassy'nin kasesinde hiç yiyecek olmadığını fark ttim ve iç çektim. Annem Sassy'yi asla beslemezdi. Onunla gerçekten ilgilenen tek kişi bendim.

Kaseyi yerden aldım ve köpek maması almak üzere mutfağa gittim. Annemin her kimle konuşuyorsa o kişiye hoşçakal dediğini duydum. Kaseye mama doldururken annem içeri girdi.

"Okul nasıldı Riley?" diye sordu.

Omuz silktim. "Öbür günlerin aynıydı." Çok heyecan verici bir şey olmamıştı. Sadece Aiden benimle okula yürümüştü ve Ryan benimle kütüphanede konuşmuştu.

Tekrar konuşmadan önce bir saniye bana baktı. "Senden bir iyilik isteyeceğim Riley.."

Ah harika. Ona en son bir iyilik yaptığımda Star Wars posterlerimin birinden vazgeçmek zorunda kalmıştım. "Ne tür bir iyilik?" diye yumuşakça sordum. Saçma sapan bir şey olmamasını umdum.

"Yaklaşık bir ay içinde evlenecek olan arkadaşımdan bahsettiğimi hatırlıyor musun?" Mutfak masamıza oturup sordu.

"Davetli olduğumuz düğün, değil mi?"

"Evet o." Başını salladı. "Eee, gelin, arkadaşım Anna düğün için nedimelerinden birini kaybetti. Düğünde olup olamayacağımı sordu ama seçtiği nedime elbisesinin içinde tuhaf görüneceğimi söyledim." diye açıkladı. "İşte ben de bu yüzden seni bu işe gönüllü ettim."

Çenem yere kadar açıldı. "Ne?" gözlerimi büyüterek sordum. Ciddi olamaz. Ben? Bir elbisenin içinde? İmkanı yoktu. "Benimle bunun hakkında bil konuşmadan neden gönüllü oldun?" çabucak sordum.

"Bu sana yapacak bir şey verir diye düşündüm. Hiç dışarı çıkmıyorsun, ben de bunun dışarı daha sık çıkabilmen için iyi bir yol olduğunu düşündüm. Nedimeler geline her şey hakkında yardım eder, biliyorsun değil mi?" dedi. "Ve düğün yaklaşık bir ay içinde, yani çok uzun sürmeyecek."

Dudağımı ısırdım. "Bilemiyorum anne...elbiseler pek benim olayım değil gibi.."

"Eğer bunu yapmazsan, beşinci nedimesi olmadan kalacak. Birine ihtiyacı var Riley." Şimdi de bende suçluluk duygusu oluşturmaya çalışıyordu. Eğer ben bu işi yapmazsam, Anna da yeni biri aramaya devam edecekti.

Bunu söyleyeceğime inanamıyordum. "Pekala, yapacağım."

Annem ellerini çırptı. "Ah oley! Anna'yı şu an arayacağım ve senin bu işte olduğunu söyleyeceğim!" Arkadaşını aramak için salona koştu. Yemin ederim, annem bu evde bir ergen gibi davranıyordu.

Sassy'nin mama kasesine baktım ve birazını yere döktüğümü gördüm. Nefes verdim ve yarattığım kirliliği temizlemeye başladım. Bu da zaten muhteşem giden günüme tuz biber oldu.

***

Cumartesi sabahı birisi omzumu sallıyordu. "Riley, uyan! Riley!"

"Bırak beni." Homurdandım. Günlerden cumartesiydi. Uyanabileceğim kadar geç uyanmak istediğim gündü. Annemin sorunu neydi bilmiyordum.

"Kalk artık Riley! Anna'nın düğünündeki nedime elbisesini denemen lazım!"

Ah evet. Düğün.

"Riley Summers eğer otuz saniye içinde kalkmaz ve yataktan çıkmazsan , bütün t-shirtlerini dolabından çıkarıp yakacağım! Ve yeni kız kıyafetleri almak için tereddüt etmeyeceğim!"

Yataktan fırladım ve duvara yaslandım. "Kalktım." Gözlerimi ovuşturdum. Tanrım.

Bana gülümsedi. "Güzel. Şimdi giyin. Şimdi seni on beş dakika içinde Anna'nın evine götüreceğim ve sen de oradan elbiseyi denemeye gideceksin." Bunu demesiyle birlikte odamdan çıktı ve kapıyı arkasından kapattı.

Sassy yatağıma zıpladı ve bana baktı. Yanına oturdum ve iç çektim. "Senin gibi olabilmeyi isterdim Sassy. Dünya umrumda olmadan evin içinde tembellik ederdim."

Bana bakmaya devam etti ve ben de ayağa kalktım. Sassy'yle neden konuştuğumu bilmiyordum. Sanki benimle konuşacaktı. Dolabıma ilerleyip Guns N' Roses t-shirtim ile açık renk solmuş kot pantolonumu çıkardım.

Kıyafetlerimi ve converselerimi giyip koyu kahve saçlarımı taradım. Sonra dişlerimi fırçaladım ve alt kata indim.

Annem mutfakta dikiliyordu, bir kase gevrek yiyip gazete okuyordu. Bana baktı ve elbiselerimi süzdü. "Birgün, kıyafetlerini bir yere tıkacağım ve hepsinden kurtulacağım."

"Hayır yapmayacaksın." başımı salladım. "Benim için seçtiğin hiçbir kız kıyafetini giymeyeceğim."

İç çekti. "Hazır mısın?" Başımla onayladım ve oda kasesini lavaboya bıraktı." O zaman gidelim. Anna'nın evi yaklaşık on dakika uzaklıkta."

Kapıdan çıktık ve annemin arabasına bindik. Anna'nın evine doğru giderken pencereden dışarı baktım. Gözlerim yavaşça kapanırken Led Zeppelin'in Stairway to Heaven şarkısını dinliyordum.

Outcasts • Türkçe ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin