Lord Huron - The Night We Met
Paris/17.12.13
Yağmuru seviyordu. Soğuk damlaların yüzünde bıraktığı hissi seviyordu. Soğuğu seviyordu. Aslında her şeyi seviyordu. Yetişmemiş bir filizin toyluğu her esintiyi bahar hissettiriyordu ona. Kollarını açarak kendi etrafında döndü. Çiseleyen yağmur saçlarını siyah bukleler halinde yüzüne yapıştırmıştı. 11 yaşının ilk günleriydi ve beşinci sınıf harika gidiyordu. Neredeyse Noel vakti de gelmişti. Tek sorun durmak bilmeyen yağmurlar gibiydi. Kar yağmasını diliyordu. Paris karla kaplıyken daha güzeldi. Hem kar yağmadan Noel gerçekten Noel olamazdı. Burun direğini sızlatan soğuk hava onu eve girmeye ikna edemiyor gibiydi. Binanın demir kapısı büyük bir gıcırdamayla açılmıştı ancak küçük kızın ilgisini çekmeye yetmemişti. Ancak başının üstündeki damlalar kesildiğinde kapalı gözleri aralanmış elinde şemsiyesi ile dikilen genç adama bakma zahmeti göstermişti.
"Hasta olacaksın."
Genç adamın sesi endişeden uzak aksine keyifli ancak uyaran bir tondaydı. Küçük kız yalancı bir somurtma ile babasına döndü.
"Yağmurumu kesiyorsun baba."
Şikayet eden hali genç adamı güldürdü.
"Peki ya hasta olursan ve bütün tatil boyunca yatakta kalmak zorunda kalırsan..."
Küçük kızın mavi gözleri kocaman açıldı.
"O zaman ağacın açılışını da göremeyiz."
Babası bu küçük tiyatroya devam edercesine dramatik bir ifade takındı.
"Ah çok yazık, çok yazık..."
Küçük kız kıkırdamalarını bastırıp babasını taklit etti. Küçük ellerinden biri alnına yaslandı, bir diğerinin parmak uçları göğsünün üstünde trajik bir şekilde yer edindi.
"Çok yazık, çok yazık..."
Babası hayranlıkla kızını seyrediyordu şimdi. Marinette doğal bir yetenekle şemsiyenin korunaklı alanından çıkıp ıslanan buklelerini savuruyordu şimdi.
"Görüyorsun ya baba."
Babasının izlediğinden emin olmak için birkaç saniye duraksamıştı. Seyircisinin tüm ilgisinin hala üzerinde olduğunu görünce daha abartılı bir şekilde devam etti.
"Hastalanacağım, ah çok geç belki de çoktan hastalandım. Ah hayır neden ben, neden ben!"
Babası şimdi dizleri üzerine çökmüş ve eteklerini sırılsıklam etmiş olan kızına kahkahalarla gülüyordu. Marinette'in tiyatroya olan sevgisi bu küçük ve abartılmış absürt gösterisinden ibaret değildi elbette. Küçük kızı yakın zamanda yeniden bir oyuna götürmeyi aklına not ederek elini uzattı.
"Hadi bu kadar yeter. Çok güzel oynadın ama gerçekten hasta olacaksın."
Marinette seyircisinin iltifatıyla yeşeren gülümsemesini bir an yüzünden düşürmeden uzatılan eli kavradı.
"Gerçekten iyi miydim?"
Genç adam bina kapısını omzuyla iterken yanıtladı.
"Olağanüstüydün hayatım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Juliet Ölmeli
FanfictionŞiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar, Ölümleri olur zaferleri, Öpüşürken yok olan ateşle barut gibi. En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir, Aynı tat isteği, iştahı köreltir. Onun için, ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin, Hedefe hızlı...