BTS - Blue And Grey
Paris / 01.08.13
"Tamam, hazır mısın? Her şeyi aldın mı?"
Marinette yapmacık bir kızgınlıkla babasına baktı.
"Her şey tamam baba, hazırım."
Babası bir kendisine bir arkasında uzanan okula bakıyordu. Ortaokulun ilk günü olmasına rağmen pek heyecanlı hissettiği söylenemezdi. Büyük bir kız olmak büyük sorumluluklar demekti ve Marinette bu sorumlulukları yüklenmek istediğinden emin değildi. Yine de babasına güven veren bir gülümsemeyle bakıyordu.
"İyi olucam. Yeni arkadaşlar edinicem ve öğle yemeğimi bitiricem."
Babası memnuniyet ve endişe karışımı bir ifadeyle kızının yüzünü inceledi.
Bir anda nasıl bu kadar büyüdüğünü aklı almıyordu. Marinette uzayan boyu ve oturan vücut hatları ile genç kız olma yolunda ilk adımını atıyordu. Tom küçük kızıyla ne kadar gurur duyuyorsa onun için bir o kadar endişeleniyordu.
"Evet, yeni arkadaşlar edinecek ve öğle yemeğini bitireceksin."
Marinette siyah buklelerini yaylandırarak başını salladı.
Babası sonunda heyecan dolu bir gülümseme yerleştirmişti yüzüne. Uzanıp yanağına hızlı ama sulu bir öpücük kondurdu. Koşar adımları merdivenleri döverken karnında belirmeye başlayan kelebekleri görmezden geldi. Her şey iyi olucaktı. Bunu babası da söylemişti. Marinette son basamakta durup hala kendisini izleyen babasına el salladı. Endişelerini anlıyordu ancak Marinette cesur bir kızdı. Ortaokul onun için dert değildi. Babası acele etmesini işaret ettiğinde Marinette küçük bir kahkaha atıp okula girdi. Bahçe birbirlerini tekrar görmenin mutluluğunu yaşayan üst sınıflar ve kendisi gibi yabancı bir ortamı inceleyen çaylaklarla doluydu.
Marinette babasının dediğini yapıp zil çalıncaya kadar beklemek için bir banka oturdu.
Son sınıf gibi görünen iki kız yüksek kahkahalı sohbetlerinin arasından ona bir bakış atmışlardı. İlgilerini çekmemiş gibi tekrar konuşmalarına döndüler. Böylesi Marinette için daha iyiydi.
Bakışlarını toz pembe ayakkabılarına verip omzundan dökülen saçlarıyla oynamaya başladı. Zilin çalmasına 3 dakika kaldığını gösteren saatini düzeltip bileğini sıkan kayışı gevşetti. Yüzüne düşen perçemleri uğur böcekli tokasının altına sıkıştırıp çantasını omzuna asarak ayağa kalktı.
Müdürün odasını bulmalı, gerekli evrakları aldıktan sonra sınıfına gitmeliydi. Babasının yoğun çalışma temposu bunları onun için yapmasına engel olmuştu. Marinette yavaş yavaş sınıflarına dağılmaya başlayan öğrencileri izledi bir süre. Bahçe, sınıflarını arayan yeni öğrenciler dışında boş kalınca adımları müdürün odasını buldu.
Dış merdivenden ulaşılan ikinci kattaki odanın kapısını çalmadan önce bir kaç saniye bekledi. Gerginliği onu ele geçirmek için mücadele ederken derin bir nefes alıp buna müsade etmedi. O büyük bir kızdı. Bunun üstesinden gelebilirdi. Kapıyı kendinden emin bir şekilde çalıp girmesine izin veren sesi bekledi.
Gür ses girmesini söylediğinde titreyen eliyle kapıyı araladı. İçeri girmeden bulunduğu yerden gergin bir bakışla düşündüğünden daha küçük olan odayı süzdü.
"Marinette, lütfen içeri gir."
Marinette uzun saçlarını omzundan geri atıp odaya girdi. Sarışın bir çocuk masanın önündeki deri koltuklardan birine rahat bir biçimde yayılmıştı. Kendisine bakmıyordu ancak Marinette çocuğun gözlerinin yeşil olduğunu görebiliyordu. İlgisini müdüre yöneltip başıyla küçük bir selam verdi.
"Evrak işleri..."
Cılız çıkan sesine lanet edip boğazını temizledi.
"Babam bazı evraklar olduğunu söyledi."
Bay Damocles iri cüssesine tezat bir hızla yerinden kalkıp sol tarafında kalan kitaplığa ulaştı. Marinette sarışın çocuğun karşısında kalan koltuğa otururken Bay Damocles'in kapaklı bölmedeki dosyaları incelediğini görebiliyordu. Bakışlarını ayaklarında tutup derin bir nefes aldı. Gergin bedeni her an kalkmaya hazır bir biçimde koltuğun ucunda dengelenmişti.
Soğuk ter damlacıkları omurgasından aşağı bir yol çiziyordu. Marinette tek eliyle ensesindeki nemlenmiş saçları havalandırdı. İzlendiği hissi tüylerini diken diken ederken bakışları karşısında oturan ve kendisiyle yaşıt görünen çocuğu buldu. Yanılmamıştı. Çocuğun insanın içine işleyen yeşil gözleri küçümseyen ancak aynı zamanda meraklı bir ifadeyle onu süzüyordu.
Bakışlarını kaçırmadan aynı şekilde karşılık vermeye çalıştı. O utangaç veya zayıf bir kız değildi. Ve eğer bu sarışın bir meydan okuma istiyorsa kesinlikle alacaktı. Kaç dakikanın geçtiğini anlayamadığı bir anda Bay Damocles aradığı şeyi sonunda bulmuş olacak ki mutlu mırıltılarla tekrar masasına oturdu. Marinette ilgisini kaybetmiş gibi görünen çocuğu boş verip en sevimli gülümsemesiyle artık müdürü olan adama döndü.
"İşte burada Marinette, öğrenci belgen."
Marinette tek sayfa olan kağıdı dikkatlice dosyaya yerleştirirken bir teşekkür mırıldandı. Bay Damocles kocaman gülümsemesiyle yanındaki çocuğu gösterdi.
"Adrian senin sınıf arkadaşın. Sana sınıfa kadar eşlik edebileceğini umuyorum."
Sarışın çocuk umursamaz bir edayla omuz silkip ayağa kalktı. Marinette onu takiben ayağa kalkarken midesindeki düğümü görmezden gelmeye çalışıyordu.
Adının Adrian olduğunu öğrendiği çocuk kapıyı açıp geçmesi için tuttu. Bu Marinette'i şaşırtmıştı. Aslına bakılırsa çocuğun tavırları kapıyı suratına çarpıp onu orada bırakacakmış gibiydi. Marinette dudaklarına yuvarlanan minnet ifadelerini yutup başıyla küçük bir teşekkür işareti yaptı.
Müdür odasının kapısı arkalarından kapandığında derin bir nefes verip çoktan merdivenleri çıkmaya başlamış olan sarışın çocuğa yetişmek için adımlarını hızlandırdı. İki kere ayağının takılması ve düşme tehlikesi ile burun buruna gelmiş olmasına rağmen merdivenlerin sonuna varabilmişti.
Adrian, bukleleri dağılmış ve nemden alnına yapışmış olan kıza kısa bir bakış atmadan önce durup derin bir nefes vermişti.
"Hep böyle gergin ve sakar mısındır?"
Marinette beklediğinin tam tersi olan yumuşacık sesle afalladı. Adrian'ın sesi bir kaşık bal kadar pürüzsüz ve tatlıydı. Marinette karnındaki düğümlerle boğuşurken belli etmemek için elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Sırtını dikleştirip derin bir nefes aldı.
"Hayır."
Kısa ve öz. Adrian beklenmedik bir şekilde gülünce Marinette delicesine atan kalbinin kontrolünü yitirmişti. Tanrım, diye geçirdi genç kız içinden. Eğer varlığını inanmıyor olsaydım şu an bir ilah edinmiş olurdum.
Adrian sabah güneşinin vurduğu duvara sırtını yaslayarak Marinette'e bakmayı sürdürdü. Eğer genç kızın bedeninde ne çeşit afetlere sebep olduğunu bilseydi böyle bakmaya devam eder miydi doğrusu Marinette merak ediyordu. Yaşadığı şeyi isimlendirmek siyah saçlı kız için yeterince zor değilmiş gibi bir de daha ilk günden bunları yaşıyordu. Babası haklıydı. Ortaokul kesinlikle mayın tarlasıydı. Ve Marinette çoktan yolu şaşırmıştı.
"Ders zili çalalı çok oldu."
Adrian istifini bozmadan omuz silkti.
"Nolmuş yani?"
Marinette iyi kız tavırlarını bir kenara bırakıp sırtını dikleştirdi.
"İlk günden derse geç kalmak mı istiyorsun?"
Adrian sanki genç kız orada değilmiş gibi ilgisini telefonuna vermişti. Marinette aniden gerçekleşen bu değişime anlam veremezken Flappy Bird'ün o insanın bütün sinirini alt üst eden sesini duyması duruma son noktayı koymuştu.
"Ben sınıfa gidiyorum."
Adrian bakışlarını oyundan çevirmeden sadece omuz silkmekle yetinmişti.
Tabi Marinette'in sınıfın nerede olduğuyla ilgili en ufak bir fikri yoktu. Ama pekala okul o kadar da büyük değildi. Ayrıca öğrenci belgesinde sınıfı yazıyor olmalıydı değil mi?
Dolu çantasından güç bela çıkardığı dosyayı kırıştırmamaya özen göstererek belgede verilen bilgilerini incelemeye başladı. Ancak hayır sınıfı ile ilgili tek bilgi 5. sınıf olduğuydu. Bedenindeki gerginlik yerini öfkeye teslim ederken reverans yapmayı ihmal etmemişti. Marinette duygularının karmaşasına daha da öfkelenirken derin bir nefes alıp sakinleşmek için gözlerini kapadı.
"Hey..."
Korkuyla irkilmemek için verdiği mücadeleyi kazanmıştı siyah saçlı kız ancak aynı şeyi refleksleri için yapamamıştı. Bedeni aniden sesin kaynağına dönerken şaşkınlık ve merakla açılan gözlerinin açısına giren yüzle durdu. Kızıl saçlı çocuk yüzüne düşen perçemleri nefesiyle savurup sevecen bir ifadeyle genç kızı süzdü.
"Kayıp mı oldun?"
Marinette başıyla onaylamakla yetindi.
"Birinci sınıfsın öyle değil mi? Yenisin yani?"
Marinette gergin bir ifadeyle tekrar başıyla onayladı. Kızıl çocuk memnun bir ifadeyle gülümsedi.
"Ben Nathaniel. Ben de yeniyim. Ve sanırım sınıfımızın nerede olduğunu biliyorum."
Marinette derin bir nefes koyverdi.
"Teşekkür ederim. Ancak aynı sınıfta olduğumuzdan emin değilim."
Nathaniel küçük bir kahkaha atıp başını olumsuz anlamda salladı. Marinette bilmem kaçıncı kez Bay Damocles'e sınıfını sormadığı için pişman olurken kızıl çocuğun konuşmasını yakaladı.
"Bütün yeni öğrencileri Bayan Bustier'in sınıfına vermişler. Anlayacağın sınıf arkadaşıyız."
Marinette anlamamış olmasına rağmen başıyla onaylayıp gülümsedi. Nathaniel kendisini takip etmesini işaret ederek yürümeye başladı. Marinette kızıl çocuğun peşinden hızlı adımlarla sınıfına ilerlerken dağılan saçlarını düzgün bir topuz yapıp dudakları arasına aldığı uğur böcekli tokasıyla tutturdu. Eylül ayına rağmen sıcak devam eden havadan bunalan saç dipleri minettle serinlemişlerdi.
Nathaniel asma katın en köşesindeki kapıyı çalarak bekledi, içeriden gelen kadın sesi sınıfa girmeleri için izin vermişti. Marinette öğretmen masasındaki genç kadına kısa bir bakış atarak gülümsedi. Kızıl saçları turuncuya çalan genç öğretmen sıcak gülümsemesiyle iki öğrenciye sıraları işaret etti.
"Lütfen bir yer edinin. Biz de henüz başlamıştık."
Marinette'in bakışları sınıfın tamamını bulduğunda ön sırada oturan ve yüzündeki kocaman gülümseme ile kendisine bakan Adrian'ı görmesiyle durmuştu. Bu manzara bakışlarının yakaladığı tanıdık yüzlerin sevincini saniyesinde alıp götürmüş ve büyük ihtimalle dipsiz bir kuyuya fırlatmıştı.
Genç çocuk gerçekten eğlenen bir ifadeyle Marinette'e göz kırptığında, genç kız içindeki öfkeli sesi bastırmayı başarmıştı. Hemen yeşil gözlü çocuğun arkasındaki sıraya kahve rengi saçları omrelenmiş kızın yanına oturmuştu.
Yeni sıra arkadaşı meraklı gülümsemesi ve sıraya zor sığan uzun bedeniyle ona dönmüştü.
Derse başlayan öğretmenlerine ulaşmaması için fısıltıyla konuştu.
"Alya."
Marinette hafızasında yer edinen ve o andan itibaren kalıcı olarak sadece hafızasına değil kalbine de işleyecek olan ismi öğrenmiş olmuştu.
"Marinette."
Alya bir kaç saniye için bakışlarını tahtaya çevirip tekrar Marinette'e döndü.
"Paranormal yaratıklar ve yerler hakkındaki araştırmalarımla ilgili saçma ama ilgi çekici şeyler dinlemek ister misin?"
Marinette dudaklarını birbirine bastırıp dışarı çıkmak için can atan bir kahkahayı önledi. Heyecanla başını sallarken gülümsemesine yüzünde kocaman bir yer açmıştı.
Alya ilk defa onaylar bir karşılık almasının heyecanı ile tokuşturması için genç kıza yumruğunu uzattı. Yumruklarını tokuşturdular. Marinette gergin başlayan güne bu kadar tatlı bir joker oyuncu dahil olduğu için memnundu.
Bakışları ön sırasındaki dağılmış sarı saçları bulduğnuda içinden geçen sertçe çekme ve yumuşaklığını hissettemek için parmaklarını daldırma isteklerini göz ardı etmeye çalıştı. Daha ilk günden başına bela almak istemiyordu. Doğrusu daha sonrasında da bir bela istemiyordu. Hayatının merkezine yerleşecek olan bir belayı saçlarına dokunmadığı sürece kendisinden uzak tutabileceği ile ilgili çocuksu bir hissi vardı. Ancak hisleri büyük yanılgıları da beraberinde getirecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Juliet Ölmeli
FanfictionŞiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar, Ölümleri olur zaferleri, Öpüşürken yok olan ateşle barut gibi. En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir, Aynı tat isteği, iştahı köreltir. Onun için, ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin, Hedefe hızlı...