9. BÖLÜM

130 16 0
                                    

                        Meimuna - La Tristesse Du Diable  

Paris / 21.12.18

Nefesimi tutarak tekrar saate baktım. 01:34.
Olabildiğince sessiz bir biçimde aşağıda uyuyan Adrian'ı kontrol ettim. Uykusunun en derin yerinde gibi görünüyordu.
Yastığımı uzunlamasına yatağa bırakarak üstüne yorganımı serdim. Loş ışıkta işe yarar bir görüntü olmuştu.
Saçlarımı toplayıp, kalkıp çıkmak için hazırlandığımda olurda Adrian uyanır ve beni görürse sorgulamaması için giydiğim, lacivert eşofmanımın üstünü de alarak yavaş adımlarla merdivenden indim. Telefonum titreşimde ve arka cebimde hiçbir sese mahal vermeden bekliyordu.
Parmak uçlarımda kapıma ulaşıp açmak için çömelirken bir yandan da Adrian'ı gözlüyordum. Bu iş başımıza çok büyük bela açacaktı. Ve eğer biz bu beladan sıyrılmayı başarırsak rahibe olmayı planlıyordum. Bunu arkadaşıma da söylemiştim ancak Alya Adrian'la bir kez karşılaşmamın bile tüm yeminleri unutturacağı konusunda ısrarcıydı. Haklıydı.
Kapının yanında ne yapacağımı unutmuş bir biçimde camımdan içeri sızarak odayı aydınlatan sokak lambalarının ışığında yüzünün ne kadar güzel göründüğünü düşünüyordum.
Telefonuma kurduğum alarmın titreşerek vaktin geldiğini haber vermesi üzerine Adrian'ın yumuşacık görünen saçlarında ellerimi gezdirdiğim rüyamdan uyanarak aşağı indim.
Kapıyı özenli bir sessizlikle kapatarak hızlı adımlarla merdivenleri arşınlayıp kapıya ulaştım. En zor nokta buydu çünkü babam kapının menteşelerini yağlamayı unuttuğu için çıkan iğrenç gıcırtının nasıl önüne geçeceğimi bilmiyordum.
Kapıyı açmak için kolu aşağı indirdim. Alya tek seferde hızlı bir biçimde açarsam ses çıkmayacağı konusunda emin bir tavırla konuşmuştu. Arkadaşıma uydum. Kapının arkasındaki askılığa çarpmadan kapıyı tutup bekledim. Ses çıkmamıştı.
Yüzüme yerleşen gülümsemeyle elimde tuttuğum ayakkabılarımı ayağıma tam geçirmeden dışarı çıktım. Kapıyı geri kapatmam gerekti. İçimde bunu başaramayacağımı fısıldayan sese kulak vermemek için bildiğim bütün duaları fısıldamaya başladım. Kapıyı aynı hızla çekerek çarpmadan önce omzumla engelledim. Gıcırtı sesi yoktu ancak omzuma çarpan kapı hatrı sayılır bir ses çıkarmıştı.
Endişeyle dudaklarımı dişleyerek bekledim. Kendi hızlanan soluklarım dışında herhangi bir ses duymayınca derin bir nefes alarak kapıyı kapattım. Çıkan klik sesi artık özgür olduğumu söylerken hızla merdivenlere yöneldim.
Az önce evden kaçmıştım.
Durdum, ayağım ilk basamağın üstünde kalakalmıştım. Kendimi bildim bileli yaptığım her şeyden babamın haberi olurdu. Şimdi yapacağım şey sonucunda ölebilirdim. Ancak babam baş ucunda haç asılı olan yatağında uyurken ben buradaydım. Tanrıya beni bağışlaması için yalvararak kaybettiğim zamanı kazanmak ve yapmak üzere olduğumuz şeyin sonuçlarını düşünmemek için büyük bir hızla merdivenleri indim.
Nino'nun siyah arabası kapının önünde bekiliyordu. Ben kapıya çıkar çıkmaz Alya arka kapıyı açarak içeriden bana el salladı. Hızlı adımlarla arabaya ulaşıp yerimi alırken ön koltukta oturan Luka başıyla selam vermişti. Onu başımla onaylayıp devasa dosyası kucağında açılı olan arkadaşıma döndüm.
Alya başını kaldırıp dikiz aynasından kendisini izleyen erkek arkadaşına onay verince Nino aracı çalıştırarak hızla yola çıktı. Acele etmeliydik. Alya bu geceki buluşma yerinin şehir sınırındaki inşaat halinde olan denetleme karakolu olduğunu düşünüyordu. Tahminin doğru çıkması için dua ederek yol boyunca arkadaşımın talimatlarını dinlemiştik.
"Karakolun tamamlanmış olan zemin katında toplanacaklardır. Bu hem onlara kaçmak için avantaj sağlar hem de dışarıdan görülmelerini engeller."
Alya ikinci katta nasıl konumlanacağımızı ve unutmamamız gereken her şeyin üstünden bir kez daha geçti.
"Peki toplantı yeri hakkında emin miyiz?"
Alya gözlüklerinin üstünden bana bir bakış atıp ön koltukta oturan mavi saçlı çocuğa döndü.
"Eğer muhbiri hakkında doğruyu söylüyorsa, eminiz."
Luka onaylar biçimde başını sallayınca bakışlarımı dışarı yönelttim. Doğru söylememesi için her şeyi vermeye hazırdım.

Juliet ÖlmeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin