10. BÖLÜM

123 15 0
                                    

                      Pomme - Soleil Soleil

Paris / 02.04.09

Küçük kız gururla başka bir çizgiyi çekerken babasının mutfaktan söylediği şarkıya gülüyordu. Genç adam kızına her gece söylediği çocuk şarkısına o kadar alışmıştı ki yemek hazırlarken farkında olmadan mırıldanmaya başlamıştı. Marinette bitirdiği ödevini babasına göstermek için eşyalarını toparlayarak mutfağa geçti.
Babası üstünde buharı tüten tencereye ismini bilmediği bir kaç baharat atarak kapıda dikilen kızına döndü. Marinette bitirdiği çizgi çalışmasını babasına göstererek gururla gülümsedi. Genç adam uzanıp küçük kızın ellerinden defteri aldı, ödevini kontrol ettikten sonra küçük kızının saçlarını karıştırdı. Marinette huysuz bir biçimde saçlarını düzeltirken gülümsüyordu.
"Şimdi yemek için masayı toparla lütfen."
Marinette babasının sözünü dinleyerek tek odalı evlerinin ikisine de yetecek kadar geniş salonun ortasına yerleştirilmiş ve üzeri okul gereçleriyle dolu olan masayı toparlamaya koyuldu. Siyah saçları belini aşmakta olan küçük kız bütün kitaplarını küçük pembe çantasına yerleştirdiğine emin olunca tabakları almak için tekrar mutfağa döndü.
Babası her zamanki neşesinden yoksun bir biçimde şarkıyı söylemeye devam ediyordu. Marinette babasının dalgınlığını farkına varmıştı ancak her zamanki gibi nedenini anlayamıyordu. Babası onun orada olduğunu fark etmemiş gibi tenceredeki çorbayı karıştırmaya devam ederken Marinette uzanıp tezgahın üzerindeki tabakları aldı.
Babası hala onun farkına varmamıştı. Küçük kız alışkın olduğu durumu yadırgamadan tabakları masaya yerleştirdi ardından bir kaç dilim bayat ekmeğin olduğu sepeti ve kaşıkları da masaya yerleştirerek babasını beklemeye başladı. Genç adam elinde tencere ile salona girdiğinde kurulmuş masayı görerek şaşırdı.
"Sen..."
Küçük kızın gülümseyen gözleri kendisine gelmesine yetmişti. Tencereyi kendi tarafına bırakarak kızın yanağına sulu bir öpücük bıraktı.
"Sen harika bir çocuksun Marinette."
Küçük kızın gülümsemesi mümkünmüş gibi daha da büyümüştü.
"Biliyorum."
Genç adam kızının yüzünde beliren bilmiş ifadeye gülerken yerini alıp ikisi için de tabakları doldurdu.
Küçük kız tabağına yumulmadan önce babasının ikisi içinde dua etmesini bekledi. Ellerini birleştirerek gözlerini kapattı. Genç adam Tanrıya şükürlerini dile getirirken gülümseyerek bekledi.
"Amin."
Marinette kaşığını alıp büyük bir hızla çorbasını mideye indirdi. Acıkmış değildi ancak babası en sevdiği sebze çorbasından yapmıştı ve küçük kız bunu ömrünün sonuna kadar içebilirdi. Genç adam kızının höpürtüleri arasında gülümseyerek onu izliyordu.
Kendisi daha kaşığını kaldıramadan çalan zil ikisinin bakışlarını da kapıyla buluşturmuştu. Gelenin ev sahibi olduğunu düşünerek akşamdan hazır ettiği kirayı almak için mutfağa gitti genç adam.
Marinette kapıdaki kişiyi bekletmemek için yerinden kalktı ancak o daha kapıya ulaşamadan babası geri gelmişti. Ancak genç adam kapıyı açtığında karşısında bulduğu kişi kesinlikle ev sahibi değildi.
"Merhaba Tom."
Tom korku bütün bedenini ele geçirirken elindeki parayı alelacele arka cebine tıkıştırdı. Karşısındaki yüz tanıdık bir simanın güvenilirliğinden çok eski bir düşmanın kabuslarını taşıyordu. Marinette kapının diğer tarafındaki kişiyi görebilmek için can atıyordu ancak babasının ikisi arasında kalan bedeni buna izin vermiyordu.
"Beni içeri davet etmeyecek misin?"
Tom titreyen eliyle içeriyi işaret ederek sonunda kapıdaki kişiyi içeri davet etmişti. Marinette uzun boylu adama baktı. Kahve gözleri kurnazlıkla parıldayan adam küçük kızın masum düşüncelerine bile ters bir enerji yayıyordu. Yabancı kendisini görür görmez büyük bir kahkaha atmıştı.
"Oh, şu güzelliğe bir bakın hele."
Uzanıp küçük kızın saçlarını okşamak istedi ancak Marinette kendini geri çekerek babasına baktı. Babasının endişeli gözleri kendisi ve yabancı arasında gidip geliyordu.
"O senin arkadaşın mı baba?"
Babası gergin bir şekilde kapıyı kapatmadan önce başıyla kızını onayladı. Yabancı rahat bir tavırla koltuğa otururken küçük kıza gülümsüyordu.
"Elbette öyleyim küçüğüm. Baban ve ben çok eski zamandan beri dostuz."
Marinette yabancıyı umursamadan yemeğini bitirmek için masaya oturdu. Onunla sebze çorbası arasına kimse giremezdi. Babası gergin bir tavırla sandalyesini yabancının önüne çekti.
"Burada ne işin var Gilbert."
Yabancı adam yüzünden eksilmeyen gülümsemesiyle küçük dairelerini incelemeyi bırakıp genç adama döndü.
"Eski bir dostu ziyaret ediyorum Tom."
Dost kelimesinde yaptığı vurgu küçük kızın bile dikkatinden kaçmamıştı.
"Kararını verdin mi?"
Tom önünde birleştirdiği ellerine baktı. Kararını vermiş miydi? Hemen arkasında kalan küçük kızını düşündü. Onu sakınmak için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Ardında kalan beş yıl boyunca kendini sadece Tanrıya ve küçük kızına adamıştı. Her şeyi geride bırakmış, olduğu kişiden olabildiğince kaçmıştı. Ancak geçmişin cilvesi onu yine enseniden yakalamış ve kararını verip vermediğini merak ediyordu. Yapamazdı. Artık bir babaydı. Yıllarını kendini düşünmeden ziyan etmişti. Ancak bu sefer düşünmesi gereken kendisi değildi.
"Şimdi olmaz Gilbert. Daha zamanı değil."
Gilbert gözlerine ulaşmayan gülümsemesiyle küçük kıza baktı.
"Anlıyorum."
Başını emin bir tavırla salladı.
"Zamanı geldiğinde tereddüt etmeyeceğine güveniyorum Tom."
Tom oturuşunu dikleştirdi.
"Bende anlaşmamıza uyacağına güveniyorum Gilbert."
Küçük kız, yabancı adamın boynundaki kara lekeye baktı. Mürekkep değişik şekillerde kıvrılıyor ve görmediği daha büyük bir şeyin bütününü oluşturuyordu sanki.
Adam neden kendini boyamıştı ki. Kendisi renkli kalemlerle eline desenler çizdiğinde babası çok kızmıştı. Onun babası kızmıyor muydu?
Yabancı kaliteli gömleğini ve pahalı duruşu olan ceketini düzelterek ayağa kalktı. Babası ona kapıya kadar eşlik etmişti. Kapıda duyamadığı bir kaç şey daha konuşup babasının kapıyı kapatmasıyla ayrılmışlardı.
Genç adam yorgun duruşuyla tekrar kızının karşısındaki yerini aldı. Bakışları küçük kızını bulduğunda neredeyse ağlayacaktı. Anlamasından çok korkmuştu. Küçük kızının bunca sene gizlemek için uğraştığı büyük sırrını anlamasından çok korkmuştu. Ancak anlamamıştı. Tanrıya şükürler olsun ki anlamamıştı. Derin bir nefes alıp soğumuş olan çorbasından bir kaşık aldı. Marinette çoktan yemeğine bitirmiş ilgiyle onu izliyordu.
"O tuhaf biri."
Tom yemeğinden bakışlarını kaldırmadan başıyla kızını onayladı.
"Onu sevmedim."
Lokması ağzında büyüdü.
"Neden?"
Küçük kız omuzlarına dökülen saçlarını savurup omuz silkti.
"Kötü birine benziyor. Ve babası kendisini boyamasına kızmıyor."
Tom anlamamıştı.
"Kendini boyamasına mı?"
Marinette cevap vermeden tabağını alarak mutfağa gitti. Kirli tabağı evyeye bırakıp bir bardak su almak için tezgahın üzerine çıktı.
Babasına bardakların çok yüksekte olduğunu bir çok kez söylemişti. Ancak genç adam bardakları almak için kendisine yardım edeceğini söyleyerek küçük kızı memnun etmişti. Şimdiyse kendisi almak zorundaydı çünkü en aptal insan bile babasının değişen ruh halini görebilirdi.
Marinette babasının arkadaşı olarak takdim ettiği adamı hiç sevmemişti. Çünkü o da tıpkı yeni patronu gibi babasının kötü hissetmesine yol açmıştı. Uzanıp çeşmeden su doldurarak bardağını yere inmeden önce önün bıraktı. Suyunu bitirip bardağı da evyeye koydu.
Küçük bir kıza göre kocaman bir hayal dünyası vardı siyah saçlı kızın. Ve o dünyada babasını üzecek kimseye yer yoktu. Saçlarını pembe pijamasının cebinde sakladığı uğur böcekli tokasıyla topladı. Karar vermişti. Artık kimse babasını üzemezdi. O babasını tüm kötü adamlardan koruyacaktı.
Küçük ellerini birleştirip bütün çocukların ve fakirlerin koruyucusuna dua etti. Babasını koruyabilmek için kendisine süper güçler vermesini istedi. Küçük kızın istekleri Tanrıya değil belki ancak kapıdan kendisini izleyen babasına ulaşmıştı.
Genç adam elindeki tabağı düşürmemek için büyük bir çaba sarf etti. Kararını verdi. Küçük kızını koruyabilmek için ne gerekiyorsa yapacaktı. Gerekirse Tanrıyı bile karşısına almaya hazırdı.

Juliet ÖlmeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin