7

888 104 72
                                    

selammm

aslinda cok onceden bolumu dusundum ama yazmak biraz uzun surdu

dun yayinlamis olmam lazimdi oyle demistim kusura bakmayin😔😭

neyse umarim begenirsiniz

iyi okumalar ⛓⛓

~~~~

Chan'la minik çaplı ateşkesimizin üzerinden iki gün geçmişti. Bu süre zarfında hemen hemen hiç karşılaşmamıştık. Koridorda verdiğimiz baş selamları hariç tabi.

O gün, öyle konuşması ve bana kendini bu kadar açması beklediğim bir şey tabiki değildi. Üstelik benimle yakın olmak istediğini, bunun için çabaladığını söylemişti. Herhangi bir adım atmamıştı sonrasında ama sadece vaktinin olmadığını düşünmüştüm.

Geldiğinden beri sürekli koşturduğunu görüyordum çünkü. Ben de sırf bu yüzden Felix'in yaptığı brownieden biraz da ona götürme kararı almıştım. Elimde küçük kutuyla uzandığı ağaca doğru yürürken de ne diyeceğimi düşünüyordum.

Acıkmışsındır desem çok mu umursuyor gibi dururdum acaba?

Ateşkesimizin tescillenmesi için desem ne olurdu? O zaman da onunla aramda savaş varmış gibi davrandığımı düşünebilirdi. Derin bir nefes alıp olayı akışına bırakmaya karar verdim.

Yanlarına yaklaştığımda adımı duymamla adımlarım kendiliğinden yavaşladı.

"Hyunjin denen çocuk peki? Sana kaç defa selam verdi. Ne zaman aranızdaki buzlar eridi?" isminin Jeongin olduğunu öğrendiğim çocuğun dedikleri içimde gülme isteği oluşturdu.  Gerçekten başta ne kadar da gergin yaklaşmıştım ona.

"Bir şey olduğu yok. Öyle normal olalım istedim. Bana karşı gereksiz hırslanıyor gibi geldi." Chan'ın dalga geçer gibi gülerek bitirdiği cümle kaşlarımı çatmama neden oldu.

"Dostunu yakın tut, düşmanını daha da yakın mı diyorsun?" Jeongin de alayla konuştuğunda kaşlarım daha da çatıldı. Ellerim, sözde arkadaşım için getirdiğim brownie kutusunu sımsıkı tutarken kafasına geçirmemek için zor duruyordum.

"Yani, öyle de denebilir." Chan'ın tekrar gevşek söylenmeleriyle daha fazla dayanamazken hızla arkamı döndüm. Dönerken sinirle yürüdüğüm için birinin omzuna çarptım. Çocuk inleyerek bana baktığında omzunu tuttu.

"Hyunjin, sen miydin? Bu ne şiddet dostum?!" çocuğun hafif sitemli sesiyle biraz mahcup olduğumda elimi bu kez nazikçe omzuna koydum.

"Kusura bakma Wooyoung. Önüme bakmıyordum." anlayışla kafasını salladığında arkamdaki şahsın adımı seslendiğini duydum.

Ancak duymazdan gelmeyi seçtim ve seri adımlarla orayı terk ettim.

~~~~

"Kaç defa diyeceğim daha. Prova almam gerek. Bana acil bir ekip bul!" yaklaşık yarım saattir telefondan kuzenimle konuşuyordum. Bana acilen üst sınıflardan dansçı ayarlaması gerekiyordu ama ne hikmetse kimseyi bulamayacağını söyleyip duruyordu.

"Hyun, sence olsa ayarlamaz mıyım?
Kafandaki koreografi sıkıntı. Kimse alt dönemlerden birinin sırtına basmasını istemez. Bizimkileri bilmiyor gibi konuşma!" o da en az benim kadar gerilmişti. Tam o anda kurtarıcımın sesini duydum. Biricik kuzenimin, biricik manitasının sesini...

"Ne diyor? Abartma sevgilim, kuzenin kendi döneminin bir numarası. Ona hayran olan çok kişi var. Ayrıca eğer kimse üstüne basmasını istemezse, ben bu görevi üstlenirim Hyunjin-shii!" sonlara doğru telefona yaklaşmış olacak ki sesini daha yüksek duydum.

Red Lights | HyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin