Bölüm 2

142 22 0
                                    


Üç genç, arka arkaya binadan çıkmışlardı. Önden giden oldukça enerjik görünen ikilinin aksine Azra, yorgun ve dinlenmeye muhtaçtı. Bu yüzden yüzünü asmamak için çaba harcıyordu. İstemediği bir yere gitmek zorunda olmaktan nefret etse de annesinin bir bildiği olduğunu düşünerek kendini avuttu. Çünkü onun Eylül ile gitmesini göze aldığına göre sorun onun huysuzluğundan daha büyüktü.

Eylül, sürücü koltuğunun yanına geçtiğinde, Azra'da arka kapıyı açarak geniş koltuğa yerleşti ve başını geriye yaslayarak camdan dışarısını izlemeye başladı. İşte başlıyorlardı.

Onların kendi aralarında konuştuğunu duyuyor olsa da dâhil olma gibi bir çabası yoktu. O sadece dinlenmek istiyordu. "Sen ne diyorsun Azra?" diye soru ona ulaştığında, konuyu dinlemediğinden "Ne?" deyivermişti. Yaptığı gafı fark etse de bu şu an çok da önemli değildi onun için.

Buray'ın gözleri dikiz aynasından gözlerini bulmuştu. "Kutlamadan sonra partiye bizim evde devam edeceğiz. Tabi oldukça az bir kitleyle. Eylül'ün yanımda olmasını isterim."

Ne demek istediğini anladığında çoktan hazırladığı itiraz cümlelerini sıraladı. "Kusuruma bakmayın. Bu gece size ayak bağı olmak istemesem de anneme karşı gelemedim. Ve benim dinlenmem gerektiğinden erken dönmem gerekiyor. O nedenle bu seferlik kısa kesmeniz gerekecek."

Eylül'ün homurdanmalarını duysa da taviz vermeye niyeti yoktu. Zaten yeterince kendinden feragat etmişti. "Madem öyle söyleyecek bir şey yok." Dese de onun da bu durumdan hoşnut olmadığını anlamıştı. Onları avutmak yerine camdan dışarısını izlemeye devam etti.

Hızla geçtikleri sokaklar sonunda oldukça ışıltılı bir binaya açıldığında, aracın durmasıyla son durağa geldiklerini fark etti. Buray, inerek hızla Eylül'ün kapısını açarken Azra kapı koluna uzanarak kendi kapısını açmıştı.

Buray "Ben açardım" dese de başını olumsuz anlamda salladı.

"Gerek yok. Kendi işimi kendim halletmeyi severim." Dedi hızla.

Bir vale koşarak yanlarına geldiğinde Buray, Eylül'le el ele binaya doğru yürümeye başladı. Lüks araç yanlarından uzaklaşırken Azra da hemen arkalarından yürüyordu. Kendini rotasını şaşırmış bir kaptan gibi hissediyordu. Buz dağına doğru ilerliyordu. Bu geceyi sorunsuz sonlandırmak tek arzusu oluvermişti.

Bu tarz yerlerden hiç hoşlanmıyordu. Gece kulübüne daha girmeden başlayan ağır müzik sesi kulaklarını tırmalamaya başlamıştı bile. Öndekiler gibi eğleniyor olmayı dilese de ne yazık ki eğlenemiyordu. Ellerini kaldırıp kulaklarını tıkamayı çok istiyor olsa da bunun abes kaçacağını bildiğinden, ellerini cebine sokup yürümeye öyle devam etti.

İki adımda bir duran çifti yalnız bırakarak, en ücra köşeye kıvrılarak oturuverdi. Eylül'ün bu ortamda onu görmeyeceğini biliyordu. Zaten annesinin onu ne diye buraya gönderdiğini de anlamış değildi. Şimdilik boyun eğmiş olması daha sonra acısını çıkarmayacağı anlamına gelmiyordu.

Önüne konan içecekleri alkolsüzlerle değiştirerek içiyordu. Müzikler değişiyor ve pistte eğlenenlerin hareketleri de müzikle uyumlu olarak değişiyordu. Kâh delicesine dans edip normal birinin yapmayacağı şekillere giriyor kâh da birbirine nefes alacak mesafe bırakmadan temas ederek dans ediyorlardı. Tüm bu olanlara rağmen sabit bir şekilde yerini koruyan sadece Azra'ydı. "Ah bu gençlik nereye gidiyor öyle?" diye sordu kendi kendine.

Oysa henüz yirmi yaşında genç bir kızdı kendisi de. En azından ademoğullarının dünyasında olan buydu. Hayattan zevk almak konusunda ademoğullarından farklı bir tercihi olsa da onun da zevk aldığı şeyler yok değildi. Mesela öldürdüğü her iblisten büyük bir haz alıyordu. Eğitimlerde rakiplerini yenmek, onun çok yetenekli olduğunu söyleyen eğitmenlerinden de büyük keyif alıyordu. Elbette bunu kardeşi ile paylaştığında homurtular ve anlamsız sözcüklere maruz kalsa da değişmek gibi bir gayesi yoktu. Olduğu kişiyi seviyordu.

GÖKLER KILICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin