Ona itaat ederek peşi sıra yürümeye başladı. Koridoru geçerek ek binaya yöneldiler. Burası yetkisi olmayanların girebileceği türden bir yer değildi. Daha önce sadece iki kere girebilmiş olması düşünüldüğünde bu sefer ki girişi onu heyecanlandırmıştı. Burası tüm Nefillerin tarihinin yer aldığı, devasa arşivin bulunduğu kısımdı. Bu nedenle izinsiz geçişler yasaktı. Bir kişinin bile kazayla bir bilgiye zarar vermesi demek kaos anlamına gelirdi.
Cam kapılara ulaştıklarında kapının girişinde duran panele elini uzatıp kilidi açtığında görevliler kenara çekilerek başlarını öne eğdi. Böylesine özel bir yere girebilmenin heyecanıyla tüm sorunlarını unutuvermişti. Burası bambaşka bir yerdi. Büyülü, mistik bir havası vardı.
Ayaklarının altında uzanan mozaik koridor bile özeldi. Her mozaik ustaca yerleştirilerek devasa bir melek kanatları oluşturuyordu. Duvarlar, iblisler ile olan savaşa dair tablolarla doluydu. Hepsinin orijinal olması oldukça heyecan uyandırıyordu. Kaç bin yıllık tablolarla karşılaştığını bilmek bile apayrı bir histi. Ancak onlara dokunmak imkansızdı. Hepsi özel bir sistemle korunuyordu. Bir metre yanına yaklaşsa çalan alarm tüm merkezi başıma toplayabilirdi. Bunu biliyordu çünkü daha önce buna yeltenmişti ve neredeyse kovuluyordu. O nedenle bu kez ellerini uzak tutmak için cebine sokmuştu.
Loş ışıkları izleyerek dönemeçli koridorları aşıp merdivenlere geldiler. Bu kısma hiç gelmemişti. Zaten burası gördüğü kadarıyla sayılı kişinin girebildiği bir bölümdü. Kaos yeniden parmak izini okuttuğunda ne derece yeri kapladığını anlayamadığı koruma kalkanı devre dışı kalmıştı.
"Yürü" diyene kadar çevresine aval aval baktığının bile farkında değildi. Onu dinleyerek ilerleyip merdivenlerden inmeye başladı. Kaoz yeniden kilidi etkinleştirip öne geçti. Zaten nereye gittiklerine dair bir fikri olmadığından bunu sorun etmemişti.
Her basamakta daha fazla karanlığa gömülüp ışığa veda ediyordu. Bir yerden sonra aydınlatmanın devreye gireceğini düşünse de hiçbir şey olmamıştı. Merdivenlerin sonuna ulaştıklarında burnunun ucunu bile göremiyordu. Bu nedenle de adım atmak konusunda tereddütlüydü. Neyle karşılaşacağını bilmediğinden riske girme gereği de görmüyordu.
Kaoz sonunda onları aydınlığa kavuşturduğunda elinde tuttuğu meşaleye şaşkınlıkla bakakalmıştı. Kendini tutamayarak "Meşale mi o?" diye soruverdi.
Loş ışık altında kendisine çevrilmiş gözlere bakarken aniden kendini duvara yaslanmış halde buldu. Omzundan duvara bastıran kolu ne çok baskıcıydı ne de nazikti. Onu yerinde tutmaya yetecek kadar karalıydı.
"Buraya geldiğine dair bir kişiye bile tek kelime edersen neler olabileceğini söylememe gerek yok umarım."
Başını sağa sola salladı. "Pek konuşkan biri değilimdir."
"Umarım değilsindir Azra. Çünkü şu an senin yüzünden birçok kuralı yok sayıyorum." Onun için neden böyle bir zahmete girdiğini sormak istese de dilini tutma kararı aldı. "Şimdi sana göstereceğim şeyler sadece burada kalacak ve dışarıya adım attığın an unutacaksın. Anlaşıldı mı?"
"Anlaşıldı ancak madem bu kadar riskli bir durum beni neden buraya getirdiniz?"
Omzundaki kol geri çekildi. "Çünkü sana verdiğim o kan sayesinde deldiğim yasak başımı daha ciddi bir belaya sokacakmış gibi görünüyor. O yüzden emin olmam gerek."
"Neyden emin olacaksınız?"
Hiçbir şey anlatmıştı. Zaten anlatma gibi bir niyeti de yoktu. Yürümeye başladığında karanlıkta kalmamak adına Azra' da yürümeye başladı. Neyden bahsediyordu emin değildi ancak işlerin oldukça karıştığını görebiliyordu. Her ne oluyorsa bu Kaoz'u oldukça endişelendirmişti. Anlaşılan kendisine o kanı getirdiğinde böyle bir sonuç doğurabileceğini tahmin etmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKLER KILICI
FantasyTürkiye sınırları içinde her asil ve ikinci derece melek asiller, onlara melez diyordu. Diğer adıyla Nefil. Melek ve insanların birleşmesinden ortaya çıkan bir ırk. Özeldiler ama meleklerin yanında melez olduklarını kabullenmek zorundaydılar. Onlar...