Bölüm 13

72 12 0
                                    


Doğan, kolları arasında olan kıza bakıyordu. "İyiyim sakin ol." Dedi Azra doğrulurken. Kalbi hala heyecanla atıyordu. "Sadece yorgunluktan başım döndü hepsi bu."

Çok fazla uzaklaşmadan "Emin misin?" diye sordu. Hala her an düşecek gibi yorgun görünüyordu. Kendini sıcak kollardan kurtardı. Kalbi hala hızla attığından duymasını istememişti.

"Çok fazla kafa yoruyorsun Âdemoğlu. İyiyim ben." El ele yanlarına gelen yeni çift, onun kadar endişeli değildi. Azra ne kadar kendine engel olmaya çalışsa da Doğan'ın gözlerine bakmaktan kendini alamıyordu. Gördükleri bir işaret olmalıydı.

Madem o işaret gelmişti, şimdi ne yapması gerekiyordu? Boynuna sarılsa saçma olurdu. O zaman aynı kollarla bir de kendisini boğmak zorunda kalırdı. Tanrının buyruğuna daha fazla direnemezdi. Kendisi gibi bir melezin bile dileğini bu kadar hızlı şekilde yanıtladıysa nasıl ona ihanet edebilirdi. Artık yapacağı şey boyun eğmekti. Nasıl yapıldığını bilmese de...

"Madem iyisin biraz yürüyelim mi?" diye sordu Eylül.

Bu aslında bir soru değildi. Eylül bunu yapmak konusunda oldukça istekli görünüyordu. Daha önce hep ademoğulları ile birlikte olduğundan bir nefille olmanın nasıl bir şey olduğunu tecrübe etmek istiyordu. Bunun için Azra'yı kendi amacı için kullanmakta kararlıydı. Belki bu sayede Doğan'a karşı biraz yumuşardı. Onu seviyordu. Azra'ya olan koşulsuz sevgisine hayrandı. Tanıdığı hiçbir âdemoğlu bu kadar aşağılanmaya ve hakarete rağmen peşinden öylesine koşmazdı.

Azra sesli olarak bir cevap vermemişti. Ancak bu bile kabullendiğini göstermeye yeterdi. Birlikte ormana doğru yürümeye başladılar. Aruğ 'un bahçesinden yükselen ağıtın sesi oldukları yere kadar geliyordu.

İyiden iyiye merkezden uzaklaşmışlardı. Azra'nın yerine kadar gelmişlerdi. Önlerinde gölden yansıyan yakamoz görünüyor, kurbağaların ve göremedikleri kuşların sesi duyuluyordu. Eylül ile Onur onlardan biraz daha uzağa yürüdüler. Azra yalnız kalmak istediklerini düşünerek karışmamıştı ama şimdi kendisi de Doğan ile yalnız kalmıştı.

Onur eline bir çakıl taşı alarak göle doğru fırlattı. Çakıl taşının suya değiş sesini duydular. Onur ile birçok defa burada yarışmışlardı. Şimdi kendi yerinde kardeşi vardı. Bundan yana mutluydu.

"Seni elbise içinde görmek garip."

Azra üzerine baktı. Onun için de garipti. Yılda bir kez sadece Kurtuluş Gününde giyinirdi. Bugün olduğu gibi. Sonra bir sonraki seneye kadar görmemek üzere kaldırırdım. "Sana katılıyorum. Bana yakışmıyor."

Başını sağa sola salladı. "Bence çok yakışıyor."

Nedense bu iltifat hoşuna gitmişti. Başka zaman olsa ona biri bu şekilde konuşmasına izin vermezdi. Şimdi oturmuş Doğan'ın ona iltifat etmesine izin veriyordu.

Yanaklarının kızardığını hissediyordu. Yüzü ısınmaya başlamıştı. Gözlerini ondan kaçırıp kardeşinin olduğu tarafa çevirdi. "Nereye gittiler?"

Azra aniden ortadan yok olan Onur ve Eylül'ü görmek için ayağa kalmıştı. Bu detay bile Doğan ile yan yana geldiğinde dikkatinin ne kadar dağıldığını gösteriyordu. İki kişi yanlarından ayrılmıştı ve o fark etmemişti.

Önündeki dalları kenara iterek geçecekken Doğan kolundan durdurdu. "Bence gitme. Görmek istemediğin bir şey görebilirsin."

Azra ne demek istediğini anlamamış gibi şaşkın bir yüzle ona bakıyordu. "Anlamadım."

Doğan biraz utanmıştı. Bir kadına bunu nasıl anlatabilirdi ki? Üstelik o kız kardeşiydi. Ortadan aniden kaybolan bir çift olunca bu onun dünyasında tek bir anlama gelirdi. Ama dili bunu Azra'ya söylemeye varmıyordu.

GÖKLER KILICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin