Zifiri karanlıkta sindikleri bir çöp konteynırın arında oturuyordu Azra ve Onur. Çöpten yayılan koku neredeyse kusmasına neden olacak olsa da yerlerinden kıpırdamadılar. Sokaklarda bir ay geçip gitmişti. Birçok iblis ele geçirilmiş ancak hiçbiri konuşturulamamıştı. Bu süre zarfında birçok kayıp vermişlerdi. Hala nedeni belli değildi. Bu durum herkesin canını sıkıyordu.
Üç gündür uykusuzdu. Yanlarında bir parça ekmek vardı ve bunu yiyerek ayakta kalmaya devam ediyorlardı. Peşlerinde oldukları iblisi kaçırmak istemiyorlardı. Çünkü o avladıkları ilişlerden farklıydı. Şeytanın yakınlarında yer alan biriydi.
Dışarıdan oldukça sıradan biri gibi dursa da aslında yakından bakıldığında onda bazı tuhaflıklar olduğunu anlamak zor olmazdı. Normal bir insan için oldukça iri bedeni, hantal tavırları, arada değişen göz rengi yeterli ipucunu veriyordu.
Onun değerli olduğunu üç gün önce ortaya aniden çıktığında fark etmişlerdi. Yakaladıkları iblisler konuşmayı reddedince onları yok etmek zorunda kalmışlardı. O sırada ortaya çıkmıştı. Neslinden arta kalan tozların içinde öfke ile sallanıyordu. Kendine yoldan geçen bir inanın bedenini kopyalarken hiç zorlanmamıştı.
Onu fark ettikleri andan itibaren peşlerindeydiler. Bu nedenle durup bir şeyler almak için zamanları olmamıştı. Yapacakları en küçük bir hata ile deşifre olabilirlerdi ve çoktan beri peşinde oldukları ipucuna dair çabalarını yok edebilirlerdi. Bu nedenle şartlar ne kadar zorlu olursa olsun peşini bırakmamışlardı.
Zorlukla açılan gözlerini kapanmaması için çabalarken iblis yeniden göründü. Bu kez yanlarında başka biri daha vardı. Bir araca biniyorlardı. Yanındakinin bir âdemoğlu olup olmadığını anlamak için yeterli süreleri olmamıştı ve onlar araca bindilerse çok bir şansları kalmamıştı.
Araç yanlarından geçip giderken yapabildikleri tek ey peşinden koşmaktı. Şansları mı yaver gitmişti yoksa tanrı mı onlara yardımcı olmuştu karar vermelerine fırsat kalmadan yana kırmızı ışıkta durmak zorunda kalmışlardı. Nefes nefese arkalarından koştururken Onur'un gözüne bir motosiklet ilişti.
Azra ne yaptığını anlamaya çalışana kadar o çoktan motora ulaşmıştı. Üzerindeki adama bir şeyler anlatırken kırmızı ışık çoktan sarı oluvermişti. Acele etmesini umarak gözünü araçtan ayırmadı. Onur cebindeki bir topar parayı motorun üzerindeki adama verip motora bindi. Azra'ya binmesini işaret edip aracın arkasından trafiğe karıştı.
Kovalamaca uzun süre devam etti. Mazot bitmeden bu yolculuğun bir nihayete ermesi için tanrıya kısa bir dua mırıldandı Azra. Araç şehir merkezinden çıkıp ara yollara girdiğinde amacının ne olduğuna dair derin düşüncelere dalmıştı. Burası Aruğ'e uzaktı ve ters yönde kalıyordu. Yani her nereye gidiyorsa bu yer kesinlikle Doğan ile ilgili değildi.
Karanlık yolda dikkat çekmemek için Onur motoru durdurup yolun dışına bıraktı. Araç kuru yolu ezerek uzaklaşırken Azra arkasından bakıyordu. "Sence nereye gidiyorlar?"
Onur, motorun görünmediğinden emin olduktan sonra Azra'nın yanına geldi. "İnan hiçbir fikrim yok. O kadar yorgunum ki beynim düşünmeyi reddediyor. Sadece uyumaya odaklı şu an."
Azra da yorgundu ama bu kadar yaklaşmışken teslim olamazdı. Yürüyerek aracı izlemeye başladılar. Karanlık alanda olduklarından aracın farlarını takip edebiliyorlardı. Koşarak onu yakalamaya çalıştılar. Araç birkaç yüz metre ötede durduklarında rahat bir nefes almışlardı. En azından çok fazla koşmaları gerekmeyecekti.
Oldukları yerden nereye gittiklerini göremeseler de en azından ellerindeki alan sınırlıydı.
Aracın yanına ulaştıklarında ikisi de perişan halde ve nefes alamayacak durumdaydılar. Çantalarında kalan son suyu içerek nefeslerini düzene sokmaya çalıştılar. Üniformanın kemerinden çıkardıkları bir el feneri ile etrafa bakındılar. Bir baraka, eski bir yapı ya da ona benzer bir şey görmek için uğraştılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKLER KILICI
FantasiTürkiye sınırları içinde her asil ve ikinci derece melek asiller, onlara melez diyordu. Diğer adıyla Nefil. Melek ve insanların birleşmesinden ortaya çıkan bir ırk. Özeldiler ama meleklerin yanında melez olduklarını kabullenmek zorundaydılar. Onlar...