Eylül korku dolu gözlerle Doğan'a sokulurken onu koruyabilecek kadar yetenekli olmadığı için mahcup hissediyordu. Hayatının sonuna kadar birileri tarafından korunmak istemiyordu. Bundan çok sıkılmıştı.
Avcılar onları korumak adına yönlerini değiştirdiler. Kalabalık caddeden onları çıkarıp yalnız bir sokağa soktuklarında bunu neden yaptıklarını anlamamıştı Doğan. Bu tamamen bir intihardı. Sonuçta kalabalıkta daha fazla şansları olabilirdi. Ama şimdi bu durum en azından Doğan için bir ölüm fermanı imzalamakla eşdeğerdi. Ve bunun doğruluğunu kısa sürede anlamıştı.
Dört tane iblis çıkış yolunu tıkamıştı. Onlar karşısında bir şansları var mıydı emin değildi. Onları koruyan ikiliye güvenmesi gerektiğini bilse de bu tereddüde engel olamadı. Azra'nın yanında olmasını dilerken buldu kendini. O olsaydı böyle endişeli olmazdı. Ne olursa olsun Azra onu ve Eylül'ü korurdu.
İblis ateş kırmızısı gözlerini doğudan Doğan'a çevirdi. "Sonunda seni yeniden bulduk." Sesi zafer kazanmış gibi çıkması gerekse de boğulan birinin son sözleri gibi derinden çıkmıştı. Eylül, bir iblis ile doğrudan hiç savaşmadığından dolayı gergindi. İki avcının onları korumak konusunda yeteli olamayacağını düşünüyordu.
Ve dışarı çıkmamış olmayı diliyordu.
Doğan karşısındaki iblisleri izlerken dışarıya çıkma isteği şu an için gözüne o kadar saçma görünmüştü ki. Ama iş işten geçmişti. Son pişmanlık ne yazık ki fayda etmiyordu.
Önüne geçen ve devasa kılıçlarını çekip onları korumaya alan ikiliye minnettardı. Ama karşılarında duran iblislerin gülümsemeleri bunun çok da önemli olmadığını düşündürtmüştü ona.
"Hemen kuyruğunuzu sıkıştırıp buradan uzaklaşın" diye bağırdı avcı. Sesi ne kadar korkusuz çıksa da iblisleri etkilememişti bile.
Onlar gülmeye başladığında Eylül mümkünmüş gibi biraz daha geriledi. Bedeni Doğan'a çarpınca durmak zorunda kaldı. Doğan onu koruyabilecekmiş gibi bileğinden tutup arkasına geçmesini sağladığında Eylül hiç itiraz etmemişti. "Özür dilerim" diye mırıldandı arkasından. "Seni ikna etmemeliydim."
"Üzülme, kabul etmeyebilirdim. Sonuçta peşimde iblisler olduğunu biliyordum." Eylül yanıt vermedi. Ancak avcılardan birinin telefonla bir şeyler yapıp cebine koyduğunu gördü. Ama aklı korkudan bu görüntüyü bir şeyle bağdaştıramamıştı.
İblislerden biri ki oldukça insana benziyordu henüz. Tabi gözleri hesaba katılmazsa... "Bu söylentiye inandığınızı söylemeyin bana küçük melez." Arkasını dönüp kıçını salladı. Başka zaman olsa bu hareket komik gelebilirdi ama şu an değildi. "Bizim bir kuyruğumuz yok."
"Bir de o iğrenç yüzünüzü göster de o zaman bunu yeniden konuşuruz" dedi avcı korkusuzca. Doğan merak etmeden edemedi. Bu kadar korkusuz olmayı nasıl başarıyorlardı? Aldıkları eğitimin içinde cesaret veren derslerde mi mevcuttu? Henüz kendileri böyle bir dersin varlığına şahit olmamıştı ancak nasıl bu kadar kendilerinden emindi anlayamıyordu.
Sonuçta iblisler sayıca fazlaydı.
Biraz önce kıçını sallayan adam dönerek korkutucu gözlerle Avcıya baktı. Birkaç saniye önce normal bir insandan farkı olmasa da şu an kırmızı gözleri yanıp sönünce ikisini de tamamen ürkütmüştü. Aklına hemen Azra'nın evindeki görüntüler gelmişti.
Hırıltılar birbirine karıştığında artık karşılarında her anlamda dört adet iblis duruyordu. Yanık et kokusu burnuna dolmuş ve midesini bulandırmıştı. "Beğendin mi?" diye sordu artık ayırt edemediği siluetlerden biri. Uzun tırnakları tehditkâr bir şekilde havaya kalkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKLER KILICI
FantasyTürkiye sınırları içinde her asil ve ikinci derece melek asiller, onlara melez diyordu. Diğer adıyla Nefil. Melek ve insanların birleşmesinden ortaya çıkan bir ırk. Özeldiler ama meleklerin yanında melez olduklarını kabullenmek zorundaydılar. Onlar...