Mahzene giden yolu yarılamışlardı. Azra odadan çıkmadan önce kanatlarını gizlemenin antrenmanı yapmıştı. Tamam Boel'i kışkırtmıştı ama diğerlerini de şoka uğratıp işleri olduğundan daha karmaşıklaştırmak istememişti. Önünden ilerleyen baş avcı kuru bir yaprak gibi sallanıyordu. Duyduklarının ağırlığı altında eziliyor gibiydi.
Özel bölüme girmeden önce yanlarında gelen avcıları bir baş hareketi ile gönderip yalnız kalmışlardı. "Nasıl bu kadar güçlü duruyorsun?" diye sordu daha fazla dayanamayarak.
Azra ona gülümsedi. "Güçlü olduğumu kim söyledi ki? Sadece öyleymiş gibi yapıyorum." Sesi doğru söylediğini kanıtlar gibi pürüzlüydü.
Kaoz devam etmedi. Elini panelin üzerine koyup kapıların açılmasını sağladı. Bir meşale alıp yollarını aydınlatarak yürümeye başladı. Azra'nın bu gelişi öncekinden farklıydı. O zaman uraya neden geldiğini bilmeyen bir avcıydı. Şimdi bir aş meleğin gücüyle mahzene giriyordu. Sonuna yaklaşıyordu. Abel'in yer yüzündeki son anılarının sahip olduğu yere.
Sonunda o devasa alana girdiklerinde Mikail'in kanatları görüş alanına girmişti. Onu koruyan camların son ziyaretinde açık olduğunu hatırlıyordu ama şu an yeniden kapalıydı. O çığlıkları duyuyor gibiydi. Bunun sadece bir anı olduğunu bilse de kulaklarını elleriyle kapatmamak için büyük bir güç sarf etti.
"Neden buraya geldik?"
"Burasının senin dışında kimsenin giremediği bir alan olarak adlandırmıştın. Hala bu konuda emin misin?"
Başıyla onayladı. "Eminim, burası güvenli ve korunaklı."
Azra kanatlara bakıyordu. "Onlar burada. Mikail yeniden doğarsa kanatlarına ne olacak?" daha önceki hayatında bir meleğin yok olup yeniden dünyaya geldiğine dair bir hikâye duymamıştı. Bunu öğrenmek de ilgisini çekmemişti açıkçası. O zamanlar pembe bir bulutun içinde tozpembe rüyalar görüyordu. Öyle ki burnunun dibinde duran düşmanlarını bile görememişti.
Kaoz onun baktığı yöne doğru. Yıllarca onlara bakarak günler geçirmişti. Onlar kutsaldı. Korumak da onun göreviydi. Bu mahzende ki her ayrıntıyı korumak olduğu gibi. "Bildiğim kadarıyla bunların bir önemi yok. Eğer Mikail yeniden doğarsa ki henüz böyle bir bilgi yok kendi kanatlarına sahip olacaktır. Sizde olduğu gibi."
Azra sırtında hissettiği ağırlığı düşündü. "Peki sana Mikail'in aslında yeniden dünyaya geldiğini söylersem ne dersin?"
Adamın rengi attı. "Buna imkân yok. Bunu ger gün kontrol etmediğimizi mi sanıyorsunuz?"
Bu aptallarla yıllarca çalıştığına inanmak zordu. "Siz sadece tek yönlü düşünüyordunuz. Ya ona benzemiyorsa ne olacak?"
"Bu işle öyle yürümüyor. Sizin nasıl bedeniniz eski görünüşünüze benziyorsa Mikail'de öyle olacaktır." Azra bıkkın bir nefes verdi. Ne zaman anlayacağını merak ediyordu. "Mikail yeniden doğdu" dedi yeni bir gerçeği keşfetmenin şokuyla. "Siz onu gördünüz."
Başıyla onayladı. "Öyle ve onu sen de tanıyorsun." Boş gözlerle yüzüne bakıyordu. Bir gün içinde çok fazla şok geçirdiği düşünülürse iyi bile dayanmıştı. "Doğan" dediler aynı anda.
"İblisler bu yüzden onun peşinde. Biz ona benzemediği için ayrıntıyı gözden kaçırıyoruz. Ve o benliğine ulaşmadığı için testlerde görünmüyordu." Sonra korkuyla gözleri kocaman açıldı. "Şeytan bunu biliyordu."
Azra onun her zaman çok zeki olduğunu bilirdi. Bu nedenle tüm cezalarına itaat eder ve ona karşı saygısızlıktan kaçınırdı. Gözleri kaç bin yıldır burada olan arşivi taradı. "Bu onu neden istediklerinin bir yanıtı değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKLER KILICI
FantasyTürkiye sınırları içinde her asil ve ikinci derece melek asiller, onlara melez diyordu. Diğer adıyla Nefil. Melek ve insanların birleşmesinden ortaya çıkan bir ırk. Özeldiler ama meleklerin yanında melez olduklarını kabullenmek zorundaydılar. Onlar...