Eda'dan,
"Bu dediğin cidden klişeydi." dedim yüzümü buruşturarak. Serkan dediklerinden utanmış gibi zaten dağınık olan saçlarını daha da karıştırdı,
"Evet, sanırım cidden öyleydi." Kendimi tutamayıp güldüm,
"Bazen bir filmden çıkmış gibi konuşuyorsun."
"Olabilir ama en azından ağlamanı durdurmayı başardılar." dedi yüzümü işaret ederek. Gerçekten de bir iki sözüyle aklımı dağıtmayı başarmıştı, bu düşünce beni gülümsetti.
"Teşekkür ederim. Gerçekten." dedim içtenlikle.
"Her zaman." diyerek yanımdaki salıncağa oturdu. "Neden ağlıyordun?" dediğinde ona baktım. Koyu yeşil gözlerini uzaklara dikmişti. Ona bakarak bu konu hakkında konuşmakta zorlanacağımı bilir gibi beni rahatlatmaya çalışıyordu.
"Bilmediğin bir şey değil, sadece bu aralar resmileşti." Hâlâ onu sevdiğimi sesli dile getiremiyordum, eğer birine söylersem tamamen gerçek olacakmış gibi geliyordu. O zaman onu bırakamazdım, unutamazdım. Belki söylemezsem bir yaz rüzgârı gibi hızlıca geçerdi.
"Sevgili olmuşlar, evet ben de duydum." Tereddütlü gözlerini bana çevirdi, "Söylemeyi hiç düşünmedin mi?" Açıkçası buna cesaret edemezdim muhtemelen. Kendime güvenim sıfır bile değildi, eksilerdeydi. Bir de duygularımı açık edip arkadaşlığımızı riske atamazdım.
"Bana ilk gelenler onlardı, beni ilk koruyanlardı. Onlara karşı yanlış bir şey yaparsam sanki aramızdaki ilişki kırılacakmış gibi geliyor. Ayrıca tek taraflı değil yani istesem de söyleyemem."
"Ama mutsuzsun. Belki söyleseydin en azından rahatlardın." Kafamı çaresizlikle iki yana salladım,
"Anlamıyorsun, benim şu an bencil olmaya hakkım yok. Tek arkadaş grubumu kaybedemem." Alınmış gözlerle bana baktı,
"Ben arkadaşın değil miyim?" Yavru köpek gibi bakınca bir kahkaha attım.
"Tabii ki arkadaşımsın sadece fark hepsinin birbirine bağlı olması. Ceyda, Selin'in en yakını. Ateş de sevgilisi. Yani bir kişiyi değil 3 kişiyi kaybedebilirim. Ayrıca bu duygunun ne kadar süreceğini bilmiyorum bile. Belki de 1 ay sonra geçecek ama bizim aramızdaki dostluk zedelenecek." Bulutlanmış gözleriyle bana baktı,
"Ya geçmezse?" Bu benim en korktuğum olasılıktı.
"Geçmek zorunda, en azından unutmak için elimden geleni yapacağım." Bunun üzerine bir süre sustuk.
"Eda?"
"Efendim?"
"Başka bir şey var, değil mi? Anlatmadığın...Sadece bunun için okuldan çıkıp gitmiş olamazsın."
"Bugün bunu bir tek sen fark ettin, biliyor musun?" Burukça gülümsedim. Hüzünlü bakışlarını yere dikti,
"Sadece kalbi gerçekten yara almış olanlar bakışların anlamını bilebilir. Okumayı bilince bence gayet açıksın. Ne oldu?"
"Bugün benim doğum günüm." dedim dudaklarımı bastırarak. Şimdi gözlerimin dolmasının sırası değildi.
"Doğum gününden nefret mi ediyorsun?" Kaşlarını hafifçe çattı.
"Bir süredir doğum günlerimi sevmiyorum." dediğimde iyice kaşlarını çattı. Biraz daha beklersem yüzü kocaman bir soru işaretine dönüşecekti. Derin ama titrek bir nefes aldım,
"Bugün hem benim doğum günüm hem de ablamın ölüm yıldönümü ve ben bugün onun gittiği yaştayım." Sallandığı salıncağı ani bir hareketle durdurdu ve bana döndü. Gözlerinden birçok duyguyu okuyabiliyordum. Şaşkınlık, üzüntü, korku, endişe...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Kalan
Romance"İnan bana senin beni sevme ihtimalinden daha güzel olan bir şey varsa o da yüzündeki gülümsemenin sebebi olmamdır." Bu tek bir kişinin hikâyesi değil. Ateş, Selin, Ceyda ve Eda... Her şey dördünün arkadaş olmasıyla başladı. Zamanla hem arkadaşlıkl...