"İşte şimdi bitmiştim. Haftalardır saklamaya çalıştığım şey sonunda öğrenmesini en son isteyeceğim kişilere söylenecekti. Zar zor bulduğum arkadaşlarımı tamamen kaybedecektim hem de onlar beni olduğum gibi severken. Bu işten nasıl sıyrılacaktım?"
***
Ders zili çaldığında kütüphaneye gitmek için ayaklandım. Koridorda yine ve yine karşılaşmak istemediğim o grupla karşılaştım. Beni tedirgin ediyorlardı, ben kimsenin yoluna çıkmadan devam ediyordum işte neden beni de diğerleri gibi görmezden gelmiyorlardı ki sanki? Görünmez olmak için fazla güzel olduğumu düşünebilirsiniz ama aslında tam tersi. Ayrıksı ve asosyal tavırlarım belki de göze batan şeyler ve ben güzel değilim, maalesef. Ben Eda. Her okulda olan, kafasını dersle bozmuş o kız. Benim hakkımda edindiğiniz ilk ve muhtemelen en son düşünce bu olur. Kimse beni tanımaya çalışmadı, her ne kadar eskiden arkadaş edinmeye çabalasam da 3. Tekerlek olduğumu fark ettiğim zaman artık çabalamaktan vazgeçtim ve enerjimi en azından karşılığını alabildiğim şeylere verdim: Derslere.
Betül, her zamanki o ukala gülümsemesini suratına yerleştirmişti ve hamlesini yapmaya hazırlanan bir kaplan gibi bekliyordu. Tam yanından geçip gidecekken, "Ders çalışmaya ayırdığın vakti biraz da dış görünüşüne harcasan fena olmazdı. Haksız mıyım Öykü? Şunun göbeğine baksana, boyu desen zaten şöyle böyle. O kadar kiloyu taşımakta zorlanmıyor musun şekerim?" Öykü de onu onaylarcasına mırıldandı. Kıpkırmızı olmuştum. Neden herkesin içinde bunu yapıyordu ki? Birkaç kişinin bana acıyan gözlerini gördüm. Bazıları ise bıyık altından rencide oluşumu izleyerek eğleniyordu. Böyle durumlarda taş kesiliyordum, elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemiyordum. Tek kelime bile edemiyordum utancımdan. Yine öyle oldu. Bu sefer duymamış gibi yapıp kütüphaneye gitmeyi başardım ama sözleri aklımdan çıkmıyordu. Tamam aşırı denecek kadar kilolu değildim ama normal kiloda olduğumu da söyleyemezdiniz. Boyum kısaydı o yüzden olduğumdan fazla gözüküyordum. Her kıyafet yakışmıyordu ve gerçekten kendime yakıştırdığım az kıyafetim vardı. Evet ben de kilo vermek istiyordum ama yapamıyordum. Uzun sürmüyordu diyetlerim bu yüzden pes etmiştim. Kafama takmayıp olduğum halimle devam etmeye çalışırken bir de dışarıdan gelen bu sözler gerçekten moralimi bozuyordu. Bazen gerçekten hüngür hüngür ağlamak istiyordum. İnsanların benimle ilgili gördükleri ilk şeyin kilom olmasını istemiyorum ama bu tamamen algı ile ilgili bir şey. Keşke insanların birbirlerinde ilk baktıkları şey kim oldukları olsa ama bu beyhude bir hayal sanırım. Böyle şeyler ancak masallarda veyahut şiirlerde olur. Ben de oraya aidim sanırım, biri beni yanlışlıkla bu dünyaya göndermiş olmalı. Düşüncelere boğulmuşken zilin tekrar çaldığını duydum. Al işte, onlar yüzünden yine odaklanamamıştım, oysa soru çözmem gerekiyordu. Bıkkınlıkla kitaplarımı alıp kütüphaneden ayrıldım.
Sınıfa girdiğimde hâlâ hocanın gelmemiş olduğunu gördüm. Sessizce cam kenarındaki sırama oturdum. Allah'tan Betül bu sınıfta değildi de rahat bir nefes alabiliyordum. Tam o sırada sınıfımızın prensesi içeri girdi. İstisnasız çok güzel bir kızdı Selin. Herhalde tüm okul bu konuda birleşebilirdi. Benim siyaha dönük saçlarıma nazaran onun çikolata kahvesi dalgalı saçları vardı. Açık yeşil gözleri ilkbaharı anımsatacak kadar parlak ve güzeldi. Kirpikleri doğal olarak uzun ve kıvrıktı ama tabii ki benim onu bu kadar hoş bulmamın nedeni görünüşü değildi. Çok iyi kalpli biriydi. Yardımsever ve nazikti, içinden gelerek davranırdı. Onun yanında kendinizi huzurlu hissederdiniz. Sakın onu kıskandığımı düşünmeyin! Ona imreniyordum, rol modelim gibi. Yakın arkadaşı Ceyda'nın anlattıklarıyla gülümsüyordu. Selin'e baktığınızda ulaşılamayacak bir kız olduğunu görürdünüz. Ceyda ise ona nazaran daha çok ölümlü gibiydi. Sarıya dönük hafif kıvırcık saçları, açık kahve gözleri ve bence onu çok tatlı yapan çilleri vardı. Küçüklükten beri yakın olduklarını duymuştum, sanırım anneleri arkadaştı. Keşke benim de böyle bir çocukluk arkadaşım olsa diye düşünmeden edemedim. 1 tane bile olsa bana yeterdi. Önceleri onlarla arkadaş olmayı elbette ben de düşünmüştüm ama yapamamıştım. Yanlarına gitsem beni asla terslemeyeceklerini biliyordum ama yine de bazen kendinizi bir resme ait hissetmezsiniz ya, öyle bir çekingenlik beni bundan alıkoyuyordu. Düşüncelere dalmışken Ezgi hoca içeri girdi. Bu kadar güler yüzlü ve nazik birinin kızının neden Betül gibi biri olduğunu cidden anlayamıyordum. Evlatlık deseler ancak açıklanabilir bir durum olurdu. Annesine benzeyen tek özelliği koyu mavi gözleri ve gözünün hemen yanında olan küçük bir bendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Kalan
Romansa"İnan bana senin beni sevme ihtimalinden daha güzel olan bir şey varsa o da yüzündeki gülümsemenin sebebi olmamdır." Bu tek bir kişinin hikâyesi değil. Ateş, Selin, Ceyda ve Eda... Her şey dördünün arkadaş olmasıyla başladı. Zamanla hem arkadaşlıkl...