28. Bölüm-Sonsuz Anlar

34 5 0
                                    

Herkese merhaba, umarım iyisinizdir. Çok uzun bir aradan sonra yine buradayım o yüzden çok mutluyum. Maalesef çok seyrek bölüm atabiliyorum ama finallerim bittikten sonra daha sık burada olacağım. Gerçekten uğraştığım ve sevdiğim bir bölüm oldu, umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyor olacağım. İyi okumalar...

Selin'den,

Ateş tam Doğu'nun peşinden gidecekken kolundan tutup ona engel oldum.

"Ne yapıyorsun Ateş? Kafa atmak ne ya?" Ateş hırsla bana döndü,

"Sen neden bana hiçbir şeyi haber vermiyorsun?" Cevap veremedim. Sustum.

"Neden ben seninle ilgili şeyleri başkalarından öğreniyorum? O gece Doğu beni aradığında başına bir şey geldi sandım, çok korktum. Olmayacak şeyler getirdim aklıma. Delirecektim. Buna rağmen acın taze diye üzerine gitmek istemedim ama sen gittikçe aramıza duvar örmeye başladın. Neden haber vermedin diyorum cevap bile veremiyorsun. Neden Selin?" Baskısına dayanamayarak döküldüm.

"Yalnız kalmak istedim." dedim bakışlarımı kaçırarak. Sesinin çıkmamasıyla kafamı kaldırdım tekrardan. Gözleri hayal kırıklığı doluydu.

"Yalnız kalmak deyimine ben dahil değilim ama Doğu dahil mi yani?"

"Öyle değil...Tesadüfen karşılaştık." Tek kaşını kaldırdı,

"O kadar yer varken hem de?" dedi alaycı bir sesle.

"Evet, tesadüf işte." Sindirmeye çalışır gibi gözlerini yumdu bir süre.

"Peki bana neden haber vermedin? Eve nasıl döndün?"

"Bebek değilim Ateş, kendim dönebilirim eve."

"Zil zurna sarhoşmuşsun ama."

"Doğru ama-" Kaşlarım çatıldı, "Dur, bir dakika sen nereden biliyorsun benim sarhoş olduğumu? Ayrıca o fotoğrafı nereden buldun?"

"Tesadüfen biri daha oradaymış, sizi o çekmiş." İşi gücü yokmuş bizi mi izlemiş arkadaş?

"İtin birinin bile senden haberi var ama ben hiçbir şey bilmiyorum."

"Ateş, abartmıyor musun artık?"

"Selin, sen de beni biraz ciddiye alamaz mısın?" Tamam, haklı olduğumu iddia etmiyordum ama fazla pimpirikli davranıyordu.

"Ateş, acaba senin böyle tepki vereceğini bildiğim için söylememiş olabilir miyim?" Dudaklarının kenarı gülecekmiş gibi kıvrıldı önce ama sonra eski hâline döndü.

"Neden sinirlendiğimi bile anlamadın değil mi?" Avcuyla gözlerini kapattı bir süre. Sonra basbayağı kırgın olan bakışlarını bana çevirdi.

"Boşver Selin. Eğer bana söylemek seni rahatsız ediyorsa söyleme hiçbir şey. Ben boşuna endişeleniyormuşum, tamam mı?" dedi ve arkasını dönüp gitti. 

Neye kırılmıştı bu kadar? Ateş'i gerçekten bu aralar  anlayamıyordum. Gereksiz alınganlık yapıyordu. Ama şu an aklıma takılan Ateş değil Doğu'ydu.

Sinirden köpüren sevgilimin özür dilemeyeceğini biliyordum ve Doğu adamakıllı bir özrü hak ediyordu. O yüzden okulda onu aramaya başladım. En son dudağının kanadığını hatırladığımda lavaboda olabileceğini akıl ettim ve bizim kata çıktım. Erkekler tuvaletinin önünde durdum, umuyordum ki içerideydi yoksa burada olmam biraz tuhaf kaçacaktı. Birkaç dakikanın ardından Doğu'nun içeriden çıktığını gördüm. Kanı temizlemiş olmasına rağmen dudağının kenarı kızarmıştı.

"Doğu!" Boş bakışlarını bana çevirdi,

"Ne?" Bu üslubu muhtemelen geldiğinden beridir Mert'ten başka arkadaşı olmamasının nedeniydi. Gerçi şu anki durumda onu suçlayamazdım.

Karanlıkta KalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin