Aynı akşam
Serkan'dan,
Babam olacak adam güya iş seyahatinden dönmüştü, annem de 'mutlu' aile tablosu oluşturmak için hepimizi masaya toplamıştı. Babama hâlâ o kadar sinirliydim ki şu an yediğim her şey kâğıt yiyormuşum hissiyatı veriyordu. Annem bugün sanki daha da özenli giyinmişti, sarı saçlarını maşalamıştı ve sadece evdeki sıradan bir akşam yemeği için makyaj yapmıştı. Yetmezmiş gibi bir de elbise giymişti. Babamın pek umurunda değildi, anneme sadece uzaktan soğuk bir bakış atmış ve tek kelime etmemişti. Babamın kaba tavırlarını gördükçe annemi omuzlarından tutup sarsma isteğiyle dolup taşıyordum, 'Seni umursamıyor, anla artık!' demek istiyordum. Zorla yemekten bir kaşık daha aldım. O sırada annem konuştu,
"Size vereceğim çok güzel bir haber var." dedi. Gözleri ışıl ışıldı. Şu an bana verebileceği en güzel haber babamdan boşanma talebinde bulunması olurdu ama bunu yapmayacağını biliyordum. Babam yemekten gözünü bile ayırmadı.
"Bir süre önce hamile olduğumu öğrendim." dediğinde çorba boğazıma kaçtı. Nefes alamıyordum, deli gibi öksürmeye başladım.
"Ah Serkan iyi misin? Al su iç biraz." Annemin uzattığı bardağı alıp sonuna kadar içtim. Babam da eve geldiğinden beri ilk gerçek tepkisini verdi,
"Ne diyorsun Asya?" Kaşlarını çattı.
Annem masum bir şekilde gülümsedi,
"Hamileyim Okan, hep büyük bir aile istediğini söylerdin şimdi de 2. bir çocuğumuz olacak işte. Belki de hep arzuladığın gibi bir kızımız olur bu sefer." Koyu yeşil gözleri heyecanla babamın vereceği 'sevinçli' tepkiyi bekliyordu. Midemin bulandığını hissettim, boşanmak için 18 yaşına girmemi bekleyen babam için de pek güzel bir haber değildi bu.
"Asya, artık çocuk bakıcılığı yapacak kadar genç değilim. Nereden çıktı bu?" dediğinde yumruk atmamak için tırnaklarımı avcuma geçirdim. 'Elinin köründen çıktı.' dememek için kendimi zor tutuyordum. Ayrıca 'bu' da neydi? O senin çocuğundu, benimse kardeşim.
"Ben de yeni öğrendim zaten." Yemekten beri ilk kez konuştum,
"Kaç aylık anne?"
"2.5 aylık." dediğinde kahretsin demekten kendimi alamadım. Her şey daha da boka saracaktı şimdi. Öyle saçma sapan bir aile dramasının içindeydik ki kardeşim oluşuna sevinemiyordum bile. Bu aileye doğmakla zaten benimle aynı şanssız kaderi paylaşacağı baştan belliydi. Babam sakalını kaşıdı,
"3 ay olmadıysa aldıralım bence." dediğinde kulaklarıma inanamadım. Çocuğunun hayatından sanki iptal edilmesi gereken bir proje gibi bahsediyordu resmen. Kendimi tutamadım,
"Bu sadece senin kararın değil." dememle bana ifadesizce baktı. Babamın sözleriyle annemin yüzü solmuştu,
"Ben sevinirsin diye düşünmüştüm." dedi titrek sesiyle.
"17 yıldan beridir ilk kez hamile kaldığın için seni tebrik etmemi mi bekliyordun? Üzgünüm ama artık sevinecek ne enerjim ne de hevesim kaldı." Annemin gözleri dolmuştu,
"Baba bu kadar kaba olmak zorunda mısın? O hâlâ senin çocuğun. Nasıl bu kadar umursamaz olabiliyorsun?"
"Beni sorgulamak senin haddin değil." diyerek küçümser bir bakış attı.
"Okan..." sesi titriyordu. Babam annemin sözünü kesti,
"Eğer bana gerçekten iyi bir haber vermek istersen onu aldırıp öyle gel." diyerek annemin karnını işaret etti. "Ben doydum, size afiyet olsun." diyerek sandalyesinden kalkıp odadan çıktı. O gidince annemin gözyaşlarını dökülüverdi. Yanına gittim,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Kalan
Roman d'amour"İnan bana senin beni sevme ihtimalinden daha güzel olan bir şey varsa o da yüzündeki gülümsemenin sebebi olmamdır." Bu tek bir kişinin hikâyesi değil. Ateş, Selin, Ceyda ve Eda... Her şey dördünün arkadaş olmasıyla başladı. Zamanla hem arkadaşlıkl...