27

1.1K 96 22
                                    


"Uçak geliyor Savaaş, aç ağzını hadi. "

"Çek şu kaşığı önümden! Gitsenize, gelmenizi istemiyorum!"

"Apo zorlamayalım bence..."

"Karışma sen Güney. Bok yolunda gitmek isterken iyiydi, yiyecek şimdi bunları."

Savaş'ın önündeki yemek tabağını çekip yandaki masaya koydum. Geldiğimizden beri Apo ısrarla Savaş'ın ağzına yemek sokmaya çalışıyor, Savaş da yemiyordu.

"Güney'e yazdığın mektuptan haberim yok sanma Savaş. Ne güzel aşk sözcükleri yazmışsın öyle..."  kinayeli bir biçimde fısıldadı.

Savaş sadece baktı. Benimle konuşmuyor, Apo ile de tartışıyordu.

"Ne halt yersen ye be!" Apo sonunda pes etmiş bir şekilde elindeki kaşığı kabın içine attı.

"Hasta ziyaretinin kısası makbuldür. Güney hadi gi- Senin yüzüne ne oldu?"

"Yüzüme ne oldu?"

"Ben de onu soruyorum."

Muhtemelen babamın vurduğu yer morarmıştır, ki bunu bilmesine gerek yok. Duvardaki aynaya baktığımda haklı olduğumu gördüm, gözümün altı morarmıştı.

Aslında havalı da görünüyordum  ha; dudağım da patlak olsaydı bir de saçımı geriye doğru atsaydım tam olurdu. Bad boy!

Ancak gönlüm bu saf ve narin vücudun kavgacı bir tip olmasına razı gelmiyordu, o yüzden önümüzdeki senelerde de sakin ve olaysız duracağıma dair ant içtim.

"Mahalle kavgasında oldu."

"He ben de yedim, senin kavgayla ne işin olur örnek öğrenci?" diye güldü. Lakabımı onun ağzından duymayalı epey bir süre geçtiği için şaşırdım.

"Niye? Ben kavga edemez miyim?"

"Bırak kavgayı, senden cüsseli birisini görünce yanına bile gidemezsin."

"Sen öyle san."

"Çıksanıza dışarıya." diye söylendi Savaş.

"Aman, çok da meraklı değildik sana bakmaya!"

Apo sinirli adımlar ile bir hışımla odadan çıktı.

Beni unuttu...

"Bana bir şey demeyecek misin?"

Benimle Nuh diyip peygamber demeden konuşmayan Savaş'dan geldi bu soru.

Muhtemelen mektup ile ilgili ona kızmamı veya çıkışmamı bekliyordu.

Bu durumda sadece bir şey söyleyebilirdim.

"Geçmiş olsun. Umarım çabuk iyileşirsin."

Kaşlarını çattı, hayal kırıklığı ile bakıyordu.

Ne yapmamı bekliyordu bilmiyorum, kendimi suçlamaya devam mı etmeliydim? Ya da beni affet, senden ayrılmayacağım mı demeliydim?

Birbirimize iyi gelmiyorduk, onun bana değil abilerine ihtiyacı vardı. Umarım hastane süresince bunun farkına varırdı.

"Çıkıyorum ben. Yalın abi de gelir az sonra."

Kapıda Yalın abiyi görmemle rahat bir nefes verip oradan ayrıldım.

Ayrıldığımda garip bir şey fark ettim, etraf kararmaya başlamıştı. Biz geldiğimizde sabah değil miydi ya?

▪️▪️▪️
İlyas'ın ağzından

"Yenge bırak saçını kurbanın olayım, adamın başında saç kalmadı!"

"Bırak lan kolumu! Bu eşgal bana hesap verecek! Oğlumu kaçırıyor sonra da neden uyanmıyor dediğimde 'Uyuyor' diyor. Ben gerizekalı mıyım?" 

"Yok efendim..."

Annemle aynı arabayla gelmemiz rağmen annem onların yanına daha önce varmıştı.

Ben anca vardığımda gördüklerime inanamadım, kaos ortamı vardı resmen.

Annem Yalın abinin saçlarını çekiştiriyor, Hikmet abi da annemi durdurmaya çalışıyordu.

Annemin 'Güney' yanına şahit oluyordum, şaşırtmayı ne zaman bırakacaktım orası da kesin değildi.

Güney abim aramıza geldi geleli annem özünü bulmuş gibiydi, yengemi davetlerde zehirlemeye çalışmak dışında hiçbir zararı yoktu.

Güney etkisi herhalde, sıcak bastı kadını...

Abimler kendi hallerinde annemi görmezden gelmeye çalışıyorlardı. Babam ise... Aşk dolu bakışlar ile izliyordu.

Annemi, birilerini döverken görüp öyle aşık olduğuna inanmamıştım; haklıymış galiba.

Onlar kendi aralarında eğlenirken iyi çocuk olup abimi görmeye karar verdim.

Pek de gizli olmaya çalışmayarak doğruca odaya doğru yürüyüp kapıyı açtım.

Gördüğüm dağınık saçlı çocuk ile gülümsedim.

"Abi dışarıda senin için kavga ediyorlar ya, bir el at."

"Silmişim kavgasını ya ne kavgası? Bir dakika noluyor, küfrüm sansürleniyor!" gözleri tam açılmamıştı ve üzerinde uyku sersemliği vardı. Birden kolumda hissettiğim baskı ile duvarla  bütün olmam bir oldu.

"Güney?" Fatih abim şok ile bakıyordu.

Abi beni ezmeseydim iyiydi ya, el kadarım zaten. Yok oldum hepten.

"Fatih abi?"

"Siz niye bu kadar şaşırdınız ya?" ortam ile hiç alakası olmayan bir soru sormuştum gibi bakışlar üstümde kısa süre gezindi. Sorumu takmadılar...

Annem, babam, Yalın abi ve Fatih abi içeriye bodoslama dalınca diğerleri mecbur kapının dışından izlemek zorunda kaldı.

Hasta vardı içeride, ayıp.

"Var ya bir kâbus gördüm, süt çocuğu gibi bir şeydim. O neydi ya?" hatırladığı gibi yüzünü ekşitmesi ile kahkahamı tutmaya çalıştım. Bu ortamda gülmemem gerekiyordu...

"Kâbus değildi yalnız o." diye düzeltti Yalın abi.

Güney abim bir süre düşündükten sonra yüzü aydınlanmış gibi oldu. "Doğru, şimdi birden hatırlayınca benim frekanslar karıştı."

Bunu da hatırladın mı Güney? " diye sordu Yalın abi, yatakta yatan çocuğa bağlı kabloları gösterirken.

Güney abim kafasını olumsuz anlamda salladı. Çocuğun bileğini tutup çevirdi." Sadece bunu hatırlıyorum." dedi kesikleri gösterirken.

Kafamı başka yere çevirdim, kan olmasa bile etkileniyordum. Bahadır abim kafamı okşayıp yanına çekti. "Gel abim, dışarıda bekle sen." sesi oldukça nazik geliyordu.

Hassas olduğumu biliyordu.

Teşekkür edip Dilara ablamın yanına gittim.

Aklıma sevgilim gelince telefonumu çıkardım. Haber vermem gerekiyordu değil mi?

_______________________

Güney'in yıllar önce çok suskun ve düzgün olup günümüzdeki haline dönüşmesi. İyi bence, susmamak iyidir. Şimdiki Güney avazı çıktığı kadar bağırır, eski Güney ise kimse bilmesin diye susardı...

Neyseee

Şu Kuzey, Doğu ve Batı meselesi halâ aklımda jjfkfkfkkflf

Aklıma bir kurgu geldi bile ama Güney bitsin sonra yazacağım.

Hadi bysss🌼🌼

Bu arada cuma gününe kadar yeni bölümleri düzenli olarak atacağım çünkü bir hafta ortalıkta olmayacağım. Gittiğim yerde zaman bulabilirsem sizleri unutmam hkfkfkfkkf

Yine byy🌼




GÜNEY [BxB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin