35

627 54 3
                                    


Sınıfa ikizler katılalı birkaç gün geçmişti. Sude'nin davranışları yavaş yavaş Güney'in gözüne batmaya başlamışken kızın ikizi olan Çakır ise Ferih'in gözüne batıyordu.

Aslında ikisi de gözüne batıyordu.

Son dersin bitmesine birkaç dakika kalmıştı, Güney heyecan ile zilin çalmasını bekliyordu.

Hasan abisi kendisi ile iletişime geçmiş, çıkışta onu alıp bir yere götüreceğini söylemişti. Güney aslında arabaya bineceği için heyecanlanmıştı.

"Bu sefer kırmayız inşallah arabayı." diye mırıldandı.

"Şşşt!"

Dönemin son sınavları yaklaşıyordu ve sınıfın çoğunluğu öğrencilere bahşedilmiş güç olan, "Sınavdan önce vahiy gelmesi." durumuna bel bağlamışlardı.

Saate dikkatlice bakınca iki dakika kaldığını fark etti. Hafifçe eğilip bir eline çantasını, diğer eline montunu geçirip zil çaldığı gibi kapıya koşmayı planladı.

"Güney bana şu soruda yardım edebilir misin?" diye sordu Güney'in önünde oturan Sude.

Evet, yerlerini değiştirip Güney'in önüne oturmuşlardı.

"Hocaya sor." kafasını bile oynatmadı.

"Yeliz hoca çok katı, korkuyorum."

Ferih anında elini kaldırıp Yeliz hocanın dikkatini kendisine çekti. Parmağı ile Sude'yi göstererek, "Hocam sorusu var." diye fısıldadı.

"Getir bakalım Sude." dedi Yeliz hoca, ipli gözlüğünü düzeltip gözlerini kısarken.

"Çakır, soru ver." dedi telaş ile.

"Yok ki." dedi Çakır. Önündeki tüm sorular mükemmel bir şekilde yapılmıştı.

"Çakır!"

"Ne fısıldaşıyorsunuz?" diye sordu Ferih gözlerini kısarak. İkisinin de Güney'i rahatsız etmesinden hoşlanmıyordu, hatta direkt olarak bu insanlardan hoşlanmıyordu.

"Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum Fetih."

Bilerek Fetih dediğini anlamıştı, yine de hiç sevmediği "Fatih" ismine yakın bir şey söylendiği için iğrenmiş bir ifade ile baktı Ferih.

"Ferih." dedi elinde olmayarak çıkardığı kalın ses ile.

"Aman neyse."

Zil sesinin duyulması ile Güney, kapıdan dışarıya çıkıp merdivenlere doğru koştu. Merdivenleri ne ara indiğini anlamamıştı bile. Aklında sadece abisinin ısmarlayacağı bedava yemek vardı.

Kendisini yemeğe çıkarır herhalde diye düşünüyordu.

Bahçedeki arabayı ve arabaya hafifçe yaslanmış Hasan abisini görünce sevinçle bağırdı.

"Hasan abi!"

Telefonuna bakan Hasan, kafasını kaldırıp kendisine doğru ellerindeki eşyaları savura savura koşan çocuğu görünce gülümsedi.

Ancak öyle dikkatsiz bir şekilde koşuyordu ki arabasına çarpacaüını düşünüp öne geçerek çocuğu durdurdu, "Hop dedik."

"Arabaya geç bakalım."

Çantasını ve montunu arka koltuklara koyup kendisi öne geçecekken Hasan abisi durdurdu, "Sen de arkaya."

"Küçüksün falan demeyeceksin, değil mi?"

Abisi beyaz dişlerini sergilercesine gülümserken Güney arka kapıyı açtı.

"Yooo öyle diyeceğim."

GÜNEY [BxB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin