12

2.9K 193 26
                                    


Apo'yu peçete olarak kullanmanın cezasını yaklaşık olarak bir aydır çekiyordum. Hayır yani isteyerek de olmadı, ben uyarımı yapmıştım arkadaş!

Bir ay boyunca ne tripleri bitti ne göz kaydırmaları.

Bir ayda okula da alışmıştım. Ders süresince Ferih ile hocayı çekiştiriyor, teneffüslerde kantini esir alıyorduk. Şuanki gibi. Kaloriferin yanındaki büyük masada ben, Ferih ve İlyas oturuyorduk. İlyas ayağa kalktı. "İstediğiniz bir şey var mı?" sağımda oturan eniştenin bacağını çimdiklerim. Acı ile inleyip ayağa kalktı. Sinirle bana dönünce kafam ile kantinci ablayı gösterdim. "Ben giderim İlyas, sen otur." diyip gitti.

"Neden öyle birden ayağa kalktı ki, oturduğu yerde bir şey mi vardı acaba?" masum düşüncelerini sessizce dışarıya vurması hafif tebessüm etmeme neden oldu.

"Bir şey yoktu ama kalkmasaydı olacaktı İllet'im." yanağını sıktım.

"Dur yaa! Çocuk muyum ben!"

"Evet."

Tam İlyas yakama asılınca elindeki içecekler ile kurtarıcı enişte geldi.

"İçecekler geldi beyler!" dedikten sonra benim önüme bir bardak kahve, kendi önüne sütlü kahve ve İlyas'ın önüne bir bardak portakal suyu koydu. Önüne konulan portakal suyu ile İlyas bir süre bakıştı.

"Neden içmiyorsun gülüm?" diyip sırtını sıvazladım. İç çekti, kafasını omzuma yasladı. Bu durumu Ferih ve beni endişeye soktu. Ferih oturduğu yerden fırlayıp İlyas'ın diğer yanına geçti.

"İlyas'ım, ne oldu?"

"Annem abime küs..." diyip hıçkırınca gülme isteğimi içimde tutmaya çalıştım. Eğer gülersem kafamı kıracak bir enişte vardı çünkü.

"Sevgili kardeşim, o meseleyi dert etme. Bir çözüm buldum ben." elimi göğsüme vurup egoist bir şekilde çenemi kaldırmam ile şaşkınlık içerisinde bana baktı.

"Nasıl yani?"

"Öyle bir şey buldum ki, kollarıma atla-" telefonumdaki zil sesi sözümü böldü.

Ekrana bakınca gördüğüm isim ile sırıtıp oturduğum yerden kalktım. Kulağıma götürdüm.

"Alo, bal porsuğum?"

"Bal porsuğum ne Güney? Hani gergedandım?"

"Gergedan olmada sıkıntı yoksa öyle devam ederiz Hikmet bacı."

"Yok Allah korusun. Sen sadece Hikmet abi desen daha makul olur aslında ama..."

"Her neyse. İş falan mı var?"

"He iş var, malı getirdim depoya. Birinin alması gerekiyor. Dedim bu işi Güney'den başkası yapamaz."

"Yemin et! Ben diyorum işte mafyasınız diye. Nerede ben alırım!" aksiyon olacağı için vücudum adrenalin ile titremişti. Mafya değiliz diyorlar ama babadan zengin olamazlar. Kesin bir şey yapıyorlar. Bir ay boyunca yakalarını bırakmadım zaten. Yakınlaştık da.

Telefonun ucunda bazı itilip kakışma sesleri geldi. Ardından duyduğum ses ile gevşek duruşum otomatik olarak düzeldi.

"Güney." burnundan soluyordu Yalın'ım. Çok severdim kendisini.

"Efendim Yalın abi?"

"Abi diyen dili- Her neyse! Ne demek biz sizin evinizde işe başlıyoruz ha! Ne demek!"

Ehehe.

Bir hafta önce babamla konuşup ikisini de evimizde işe almak için ikna etmiştim. Yalın'ım haberi yoktu ama Hikmet abiye her şeyi ötmüştüm. Ayrıca kabul etmezlerse bir ay önceki olayın gerçekten bir kaçırılma olduğunu söylerim diye tehtid de edince Hikmet abi, Yalın'ım yerine de işi kabul etmişti.

GÜNEY [BxB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin