B İ R

1.4K 83 30
                                    

"Ahh ol ama artık sen de!"

15 dakikadır takamadığım kolyenin sinirini kapıdan gelen "Girebilir miyim?" sorusunun sahibinden çıkarırmışçasına "Gel!" diye bağırdım. Pamir meraklı gözlerle içeriye girdi. Üstünde sadece tişört vardı, yüksek ihtimalle ceketini almaya gelmişti ama bu yüksek sesim nedenini merak etmiş olacak ki ceketi almak yerine kolyeyi takmak için şekilden şekle giren benim yanıma yaklaştı meraklı gözlerle.

"Bir sorun mu var? "

"Kolyemi takıyorum daha doğrusu TAKAMIYORUM!"

"Ver, ver."

Kolyeyi tutan ellerime ve enseme çarptı elleri. Yaptığı şeyle gelen ürpertiyle ellerimi çektim ellerimi hızlıca. Ne yapmak istediğini anladım ve saçlarımı önüme aldım kolyeyi takışını kolaylaştırmak için. Hava mı çok sıcaktı yoksa elleri mi bilmiyorum ama bu sıcaklık tüm vücudumu kaplamıştı bile. Nefesi enseme çarparken alnımdan akan terleri hissedebiliyordum. Aynadan arada bana baktığı için çok belli etmemeye çalışıyordum gerginliğimi veya hissettiğim şey neyse ama onun da bakışları da normalden daha farklıydı, içine çeken cinsten.

Kolyeyi taktığını ellerini önümdeki saçlarıma atıp arkaya almasıyla fark ettim. Böyle hissetmek çok garip hissettirse bile neden bilmiyorum ama bu an hiç bitmesin istiyordum sanırım.

Muhtemelen tüm bu düşüncelerin aklımdan geçmesi yaklaşık 5-6 saniye sürmüştü ve bu kadar sürede tüm bunları hissetmem anlam veremediğim bir durumdu. Yaptığı bu hareketten sonra arkamı dönerek aynadan baktığı gözlerimi, aynadan baktığım gözlerine çevirdim. İçimde bir şeyler kıpırdadı ama kendimi daha fazla sonu ve ne olduğu belli olmayan bu duruma kaptırmamak için aklıma gelen ilk kelimeleri döktüm, muhtemelen titreyen bir ses tonuyla. Tek dilediğim sesimdeki bu titrekliği, heyecanı fark etmemesiydi.

"Çıkalım mı artık?"

Bana bakan bakışlarındaki derinlik kaybolmamış beni duymamış gibi aynı derinlikle bakmaya devam ediyordu. Bende de aynı bakışların olduğunu bu sözümden sonra fark edip gözlerimi ayırdım. Kapıya doğru yönelirken yüzünde bir gülümseme olduğunu hissettim. Kapıdan çıkacakken onun da en az benim kadar etkisinden çıkamayıp belli etmemeye çalıştığı sesiyle ona döndüm.

"Bu ne?"

Masadaki gentlemen kartını eline almıştı. Kolyeyi kutudan çıkarırken kutunun altından çıkmış olmalıydı.

"Kart."

"Anladım o kadarını yani, niye, ne bu?"

Sanırım o benden daha fazla etkisinde kalmıştı o anın. Ya da ben öyle düşünmek istiyordum. Bu düşünceleri kafamdan silmeye çalışıp sorduğu soruya odaklandım.

"Tarıklara gittiğimizde, Ömer ile oyun oynarken göstermişti. Öyle özellikleri falan hoşuma gitmişti. Ödünç almıştım diyelim."

"Öyle diyelim de ne işe yarıyor ki bu? Yani neymiş özellikleri?"

"Hmm, centilmen kartı. Oyunun en özel kartıymış. Her girdiği savaşı kazanır, çok mücadeleci, her şeyi yaparmış kazanmak için de. Bir de..."

"Bir de?"

"Tüm kadınlar onun peşinde, ona aşıkmış ama o sadece prensesi kurtarmak istiyormuş."

"Güzel kartmış."

Başımla dediğini onaylarken elindeki kartı alıp masaya geri koydum ve arkamı dönüp "Neyse hadi çıkalım geç kalıyoruz kahvaltıya" diyerek kaçmak için hızlıca odadan çıktım. Sadece son 10 dakika içerisinde ikinci kez bu kadar terlemem normal değildi. Ellerimle yüzümü yelleyerek aşağıya inmeye başladım havalar gerçekten ısınmaya başlamış olmalı diye düşüncesiyle.

Princess and Gentleman • Naz&PamirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin