hope günler sonra okula gelmişti. sir marcellio'nun bugün geleceğini ve ilk dersini vereceğini biliyordu ilk dersini kaçırmak istememişti heyecanla sınıfın önüne yürümeye devam etti sınıfa yaklaşmıştı tam köşeyi dönerken karşısına bir anda yoongi çıkmıştı
tam karşısındaydı kendisine kısık kedi gözleriyle bakıyordu son günlerde fazla konuşmamışlardı
çünkü hope okula birkaç gündür gelmiyordu. ama yoongi de hiç arayıp sormamıştı.dikkatle kendisine bakan suga'yı inceledi gerçekten saçını boyamıştı.bu haliyle mandalina'ya benziyordu
hope onun en azından hayal kırıklığına uğradığını anlaması için "saçını boyamışsın" dedi üzgün bir sesle.
suga mahcubiyetle "ya biliyorum söz vermiştim ama jimin sevinsin diye yaptım hoşik sen de bir gün aşık olursan beni anlarsın"
onun bu sözleri hope'u sinirlendirse de yüz ifadesini değiştirmemiş iyi bir oyunculukla sahte bir gülüşle "ah sorun değil ben de değiştirmeyi istiyordum zaten ilk senin değiştirmen beni rahatlattı" dedi
suga bu dediğine şaşırmıştı kendisi değiştirse de hope'un değiştireceğini düşünmemişti
hope aceleyle "neyse dediğim gibi önemli değil derse geç kalacağım görüşürüz" dedi
tam yanından geçecekken suga kolunu tutup "jimin de derste olacak mı" diye sordu
bu soruyla hope dayanamayıp sinirle kolunu çekti "ne bileyim suga bana sürekli jimin'i sorup durma koruması mıyım ben" dedi soğuk bir ses tonuyla.
" neyin var senin bugün ayrıca niye bana suga diyorsun aramız mı bozuk"
"aramız niye bozuk olsun demek istediğim için diyorum dersim başlıyor cidden gitmeliyim"
"peki görüşürüz sonra" dese de hope kendisine bakmadan çoktan sınıfa girmişti neyi olduğunu anlamamıştı hope sinirliden çok umursamaz gibiydi ve bu hali daha önce suga'nın görmediği bir tarafıydı
suga saçı yüzünden mi bozulmuştu acaba diye düşündü ama sorun değil demişti hem zaten kendisinin de boyatmak istediğini söylemişti.
düşüncelerini yanına gelen jimin'le derine gömdü jimin kendisine yaklaşıp "yoongişş saçlarımız çok güzel olmadı mı böyle" dediğinde yoongi başını sallayıp "evet civcivim ben de çok sevdim" dedi gülerek.
jimin kocaman gülümseyip "sen givendaki mafuyu'ya benzedin"dedi
"sen de minik bir mandalinaya benzedin"
"yaa yoongi hyung"
"derse gitmeyecek misin"
"ayy ben unuttum geç kalacağım hoşçakal yoongi hyung" telaşla elini sallayıp sınıfına girdi
yoongi kafasını iki yana sallayarak onun şaşkın tavırlarına gülüp "tatlı" diye mırıldandı ve yürümeye başladı
birkaç adım uzaklaşmıştı ki ani bir karar değişikliğiyle adımları dans prova sınıfına yöneldi. kapıyı açıp sessizce en arkalarda bir yere saklanıp ısınanları izledi.
içeri birkaç dakika sonra şu son günlerde kampüsün kızlarının konuştuğu sir marcellio denen herif girmişti.
girer girmez herkesin odağı olan adam aynı şekilde hope'un da odağındaydı dikkatle adamı süzdü melez olan adamın yarı italyan yarı latin olduğunu biliyordu
hope içinden genlere bak yuh diye düşündü. adam esmer kavruk teni dalgalı kumral saçıyla dergi kapağından fırlamış gibiydi.
ortama girdiğinden beri odada hissedilen eril enerji tavan yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANCE | SOPE
Fanfictiontw/yeme bozukluğu Neden ben değil? Neden o? bu iki soru kafamda devir yaparak kendini tekrar etti uzun bir süre. Yıllarca elleri ellerime yakışır mı acaba ya da yanında güzel durur muyum diye düşünmüştüm. Durmazmışım. Ben Yoongi'ye hiç yakışmazmışım...