Minho ayaklarını resmen sürükleyerek okuluna ilerliyordu. Bugün kendini daha da yorgun hissediyordu. Ayrıca dün Hyunjin'in söylediği 'sürpriz' kafasına takılmıştı.
Bunları düşünerek ilerlerken arkasından gelen ve kolunu omzuna atan Daehyun'u fark etmemişti.
"Günaydın ezik. N'aber? Ölü gibisin bugün."
"Git başımdan Kim Daehyun."
"Bugün makyaj yapmadın mı, neden? Çok kötü görünüyorsun. Seni böyle aşağılamak hiç eğlenceli değil. Kızlardan makyaj malzemesi alıp sana getireyim mi?" diyerek iğrenç bir şekilde kahkaha atmıştı.
Minho dayanamayarak kolunu, omzundan itti ve hızlanarak okula girdi. Kendinden ne istiyorlardı acaba?
Zorlukla matematiğin ilk dersini atlatan Lee Minho, içinden ders programını hazırlayan kişilere küfür ediyordu. Kim sabah sabah matematik koyardı ki? O sırada gözü sınıfın kapısından giren Hyunjin'e takıldı. Rüyada mıydı? Hyunjin niye gelmişti birdenbire?
"Hyunjin? Ne yapıyorsun burada?"
"Seni almaya geldim bebeğim. Gezmeye gideceğiz."
"Gerçekten mi?" Çocuk gibi ellerini çırparak sevinmişti. Hyunjin, Minho'nun bu sevimli hallerine kıkırdamış ve kafasını sallamıştı. Çantasını topladı ve Hyunjin'in uzattığı eli tutup birlikte sınıftan dışarı çıktılar.
"Minho çocuk gibi davranıyor, şu hareketlere bak. Tam bir zavallı."
"Lee Minho, altına gireceğin yeni adam bu mu? Ne kadar istedin ondan günlük? Ah bir de okuldan alıp gidiyor, gerçekten bekleyemiyorsun galiba..." Çevredeki toplanan herkes buna gülmüştü. Hyunjin sinirlenerek Minho'nun elini bıraktı ve bu iğrenç şekilde konuşan kişiye ilerleyerek yakasını kavradı.
"Eğer acelem olmasaydı sana haddini bildirirdim fakat endişelenme, haddini bildirmek için artık daha fazla zamanım olacak." Bir yumruk attı yüzüne ve geri çekilerek herkese bakarken devam etti sözlerine, "Minho'ya yaptığınız her şey için bedelini ödeyeceksiniz, kısa bir süre sonra." Bunu dedikten hemen sonra Minho'nun elini tekrar tuttu ve öptü.
Dışarıya çıktıklarında Minho, Hyunjin'i durdurdu ve nereye gittiklerini sordu.
"Piknik yapmayı sevdiğin için ilk önce pikniğe gideceğiz. Daha sonra ise lunaparka!""Teşekkür ederim Hyunjin. Sen en iyi erkek arkadaşsın!" Hyunjin'e sarılarak ona teşekkür etti Minho. Hyunjin, Minho'nun saçını öperek gülümsedi. Elinden tutup otobüs durağına geldiler ve binecekleri otobüsü beklediler. Yaklaşık 10 dakika sonra otobüs geldiğinde ayaklandılar, otobüse bindiler.
Otobüsten indikten sonra 15 dakika kadar yürümüşlerdi. "Hyunjin daha gelmedik mi, neden daha yakın bir yer seç-" Minho cümlesini tamamlayamamıştı çünkü geldikleri yer onu büyülemişti. Ağaçların, çiçeklerin etrafında yemyeşil bir yerdelerdi. Kuşlar neşeyle cıvıldıyor, derenin sesi ile daha da huzurlu geliyordu.
"Hyunjin, burası mükemmel! Yürüdüğümüze kesinlikle değdi."
Hyunjin sepeti elinden bırakıp içinden örtüyü çıkarttı. "Otur hadi. En sevdiğin sandviçlerden yaptım."
"Okula gitmeyip bunlarla mı uğraştın? Keşke ben de gitmeseydim, seninle bir şeyler hazırlamak eğlenceli oluyor." Kollarını birbirine bağlayıp somurttu.
Hyunjin gülümseyip Minho'nun dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı. Sandviçleri, kurabiyeleri ve içecekleri sepetten çıkardı. Tabakları ve bardakları da çıkartıp kendi önüne ve Minho'nun önüne koydu.
"İstediklerini ye bebeğim, eğer başka bir şey istersen lunaparka giderken alabiliriz."
"Teşekkür ederim, sandviç çok güzel olmuş sevgilim."
"Afiyet olsun."
Sandviçleri bittikten sonra Hyunjin, Minho'nun dizine yatmıştı. Minho da Hyunjin'in saçlarını okşuyordu.
"Hyunjin, bugün okulda 'bundan sonra daha fazla zamanım olacak' falan derken ne demek istedin?"
"Ah, o mu? Hiçbir şey bebeğim, öylesine dedim."
"Anladım..."
"Gel hadi, lunaparka gidelim şimdi."
Hyunjin ve Minho tekrar otobüs durağına yürüdüler. Otobüsleri geldiklerinde Hyunjin kafasını Minho'nun omzuna koymuştu.
"Hyunjin eve gittiğimizde kurabiye yapabilir miyiz, yeni bir tarif buldum."
"Tabii ki yapabiliriz, sormana gerek yok."
Lunaparkın yakınında otobüsten indikler ve girişteki kısa kuyruğun en sonuna geçtiler. Minho heyecanla nelere binmek istediğine bakıyordu.
"Hyunjin hangilerine binmek istediğime karar veremiyorum."
"Sorun değil, hepsine binebilirsin Minho."
"Yaşasın! Teşekkürler, seni seviyorum."
Hyunjin jetonları alıp Minho'nun yanına gitti. İlk başta çarpışan arabalara binmek istemişti Minho.
"Hyunjin çekil, sana çarpmak istemiyorum!"
"Bebeğim bunun amacı çarpmak zaten."
"Hayır, sana çarpmak istemiyorum."
"Çok tatlısın ama ben sana çarpacağım şimdi!" diyerek Minho'nun arabasına çarpmıştı.
"Hyunjin, hayır..." diyerek kıkırdadı Minho.
Sırayla tüm oyuncaklara binmişlerdi, bazılarında Hyunjin korkudan Minho'nun elini sıkmış, bazılarında ise Minho'nun yükseklik korkusu nedeniyle o, Hyunjin'in elini sıkmıştı.
En sonunda birazcık dinlenmek için dönme dolaba binmişlerdi.
"Hyunjin 360'da çok komiktin, bağırışlarını unutamıyorum.
"Komik değildi, korktum." Hyunjin somurtarak sırtını Minho'ya çevirdi. Minho gülümseyip Hyunjin'in sırtına sarıldı ve omzunu öptü. Hyunjin hemen yumuşayarak Minho'ya döndü.
"Ayıcığınla çok tatlı gözüküyorsun, fotoğrafınızı çekeceğim gülümse."
Hyunjin birkaç poz çekti, Minho da onu çekmek istedi. Daha sonra birlikte çekindiler ve dönme dolaptan indiler. Birlikte evlerine doğru ilerlediler.
"Bugün çok yoruldum ama seni mutlu gördüm, mutluyum şu an."
"Seni seviyorum Hyunjin."
"Ben de seni seviyorum Minho. Her şey güzel olacak bebeğim."
_____________
bunlar simdi soft falan ama ileride ortaligin ebesini belleyecek bi cift
arkadaslar saka falan ama 700 kelimeyi gecti bu bolum
nasil olmus bu bolum, dusunceleriniz neler
sizi seviyorum kendinize iyi bakin mwwwaah <888
ŞİMDİ OKUDUĞUN
look what you made me do | hyunho ✔️
Fiksi PenggemarOkulunda zorbalık görüp okuldan ayrılan Lee Minho; 2. dönem okuluna geri dönmüştü, sevgilisiyle birlikte.