Kwon Soonyoung, o gün gre kategorisinin toplu eğitim günü olduğunu biliyordu. Bundan çok hoşnut olduğunu söyleyemezdi. Kendi türüyle yarışıp kazanmak için yeteri kadar hırsı varken rakiplerinin artması onu sinirli bir kaplana çeviriyordu. Daha önemli bir şey vardı ki bu eğitimden kısa bir süre önce karşısında gülümseyerek beliren saf Jun sayesinde belli oluyordu.
"Yine mi?"
Sinirle gerilen kuyruğu bir sağa bir sola sallanırken yoluna devam etmek istedi ancak Jun zıplayarak peşinden geliyordu.
"Evet, lütfen."
Hoshi ona hayır demek istiyordu ancak bunda o kadar yetenekli olmadığını fark etti. Her ne kadar dışarıdan asabi ve sinirli biri gözükse de içten içe karşısındaki insanlara sandığından daha fazla önem veren biriydi.
"Eğitimim var."
Jun önüne zıplayıp her zamanki saf gülümsemelerinden birini takındı.
"O zamana kadar bitmiş olur."
Soonyoung derin bir nefes vererek dediğini kabul etti nihayetinde. Jun ile birlikte Myth sınırları içerisinde en tenha köşelerden birine doğru geldiler. Okulun Karanlık Orman'a bakan tarafına kötüler dışında kimse gelmezdi. Gelenin de uslu durduğu söylenemezdi.
"Onu duyabiliyorum."
Jun bir şeye kitlenmiş gibi hızlıca adım atarken Hoshi hassas kulaklarıyla etrafı dinleyip hiçbir şey duyamamasına artık şaşırmıyordu. Bu tarafa geliyorlardı çünkü bir yaratık yaşamak için yalvarıyordu. Jun da bunu duyuyor ve kendine hâkim olamıyordu. Tek başına yanında bir ruh olmadan güçsüzleştiği içinse Hoshi'den yardım istiyordu.
Okul duvarının arkasında en köşede ince tiz çığlık atan küçük bir şeye karşı koşturdu Jun. Hoshi ise biraz ötede durup etrafı kolaçan ediyordu. Başlarına bir şey gelmeden buradan ayrılmaları gerekiyordu. Birkaç menzilden fazlasını rahatça duyabilen kulakları etrafa iyice kilitlenmişti.
"Ah... Çok canın yanmış olmalı."
Hoshi dönüp Jun'a baktığında kucağına aldığı kertenkele gibi bir şey halen ciyak ciyak bağırıyordu. Bu etrafı dinlemesini zorlaştırıyordu. Onların sesi etrafı bastırıyordu.
"Bir an önce sustur onu. İyi duyamıyorum."
Jun iyice yaralanmış şeyi elleri arasına alıp gözlerini kapattı. Birkaç saniye sonra ise Hoshi tekrar tekrar gördüğü o mucizevi şeyi görüyordu. Gözleri kapalı yerde iki büklüm eğilmiş Jun elleri arasındaki yaratığı kurmak için parıl parıl parlamaya başlamıştı. Bu öyle bir ışıktı ki giderek büyüyor ve etkileyici bir hal alıyordu.
Etrafa bakmayı unutacağı kadar o sahneye baktığında ışık gözlerini o kadar rahatsız edecek kadar parlaklaştı ki eliyle gözlerine siper etti. Parlaklığı etrafındaki herkesi kör edebilecek kadar yükseldiğinde kucağındaki kertenkele susmuştu.
İşte tam o sırada Hoshi solunda hızlıca koşan bir ayak sesi duydu. Bundan sonra her şey hızlı gelişti. Solundan gelen çakalı dibine gelene kadar duymamıştı. Tam olarak kafasını çevirip geriye sıçrayacaktı ki ona alayla sırıtan çakalın uçan tekmesi göğsüyle buluştu.
"Lanet olsun."
Hoshi göğsüne yediği darbe ile hızlı bir şekilde savruldu. Bu öyle bir savrulmaydı ki havada üç kere dönmesine sebep olup olduğu yerden elli metre kadar uzağa savurmuştu. Nihayetinde havada üç kere dönüp tüm dengesi alt üst olsa da arka ayakları üzerine düzgün bir şekilde inmeyi başardı.
Çakallar okuldan atılan tek yaratıklardı. Nasıl olur da okula girmiş olabilirlerdi aklı almıyordu. Ayakları üzerinde birkaç adım geriye kayarken duymayı başarıp ona sertçe vuran çakala baktı. Yüzünde alaylı bir gülüş ve sesinde tuhaf bir kıkırtı vardı. İkisi de birbirine bakıyorken Jun duvar dibine sinmiş kucağında kertenkele ile hareketsizce bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love, Myth and Gods | Verkwan
FanfictionDünyadaki dengeyi korumak üzere iyiler ve kötüler olarak ayrılarak Myth isimli bir okulda görevlerini yerine getiren soylular ve yaratıkların arasına kanatlarıyla ünlü peri Seungkwan gelir.