Yan Hikaye Dört "Cücenin Aklı"

196 36 1
                                    

Lee Jihoon hayatını hep çalışmaya ve öğrenmeye adamıştı. Bundan zevk almadığını söylemesi de yalan olurdu. Yaratılışı gereği bu çabası ve gayreti onu tatmin eden tek şeydi. Tüm hayatını bu konuda şekillendirmesinden mütevellit diğer konularda oldukça acemi kalmıştı.

Çok iyi bit zekanın en büyük dezavantajı kesinlikle duygularını bastırmasıydı. Zamanla kullanılmayan duygular köreliyor ve tamamen işlevini kaybediyordu. Bu cücelerin tabiatına ait bir şeydi. 

Yine de Jihoon'un buna karşı bir şikayeti yoktu. Perinin ölümünden sonra onu nasıl geri getirebileceğini bulmak için kendini kulübesinde yoğun bir çalışmaya vermişti. İnsan olarak dünyada devam eden yaşamını bir şekilde buraya aktarabilmeliydi ancak bunu nasıl yapabileceğine dair bir fikri yoktu. 

Bu fikirsizliği etrafa dağıttı yüzlerce kitap arasında kaybolmasına yansımış gibiydi. Önünde ruhlar alemiyle alakalı bir kitabı pür dikkat okuyordu. Okuyup öğrendikleri sayeside Jun'u ve güçlerini daha iyi kavrar olmuştu. Daha da fazlasını öğrenmek için bir sayfa çevirdi. 

Yaşam tanrısının nasıl bir güce sahip olduğunu ve laneti yüzünden nasıl güçsüzleştiğini daha iyi anlayabiliyordu. Okuduklarını tartarken her zamanki yaptığı gibi kendi kendine söylenmeyi de unutmadı. 

"Bu yine de kaplanın neden onu sayıkladığını açıklamıyor."

Cüce dediğin şeyin farkında olmadan okuduğu kitaba tüm ilgisini vermişti ki akabinde söylediğini idrak etmesi birkaç saniyesini aldı. Kitaptan kafasını kaldırıp boş duvara baktı. 

Ne?

İstemsizce kaşları çatıldı ve kitapta yazanlara olan tüm ilgisini kaybetti. Cücelerin bir şey okurken veya bir iş yaparken arka planda başka bir şey düşünebilecek kadar eşsiz bir düşünce yapıları vardı. Bu yine de neden kaplanın kabusunu düşündüğünğ açıklamıyordu. 

"Neden böyle bir şey düşüneyim ki?"

Bu sorusunun cevabını bulamadığı gibi ilk sorusunun cevabına daha çok takıldı. Gerçekten tapınakta kabus sırasında neden yaşam tanrısının adını sayıklamış olabilirdi bilmiyordu. Bir mantıklı sebepte bulamıyordu. 

"Bu çok saçma."

Mantıklı sebep bulamaması konuyu daha da eşelemesine merakının gittikçe artmasına sebep olıyordu. Elindeki kitabı olduğu gibi yere bırakıp boydan boya kitaplığına baktı. Yaratıklarla alakalı aradığı kitabı bulduğunda tamamen konuya kitlenmişti. 

"Onlar uyumlu bile değiller."

Kitabın kaplanlar hakkındaki kısmını açıp okumaya başladı. Ne aradığına dair bir fikri de yoktu aslında  Bir ayrıntı veya ipucu gibi bir şeye ihtiyacı vardı. Dino nasıl su canlısı olmasından dolayı su tanrısına düşkünse bunun gibi bir şey aramak istedi. 

"Jihoon!"

Tüm dikkatini verdiği kitabı dışarıdan seslenen elfin sesiyle panikleyip hızlıca kapattı ve kapı açılana kadar masanın altına fırlattı. Elf ve yanında kaplan içeri girerken neden bu kadar panik olduğundan da emin değildi. Bugün üzerinde ayrı bir tuhaflık olduğu kesindi. 

Kulübesine gelen elf ve kaplana tam dikkatini veremeden onları dinliyordu. Peri için bir şeyler yapmak istediklerini açıkça belirtirken cüce göz ucuyla masanın altındaki kitabı kontrol etti. Yerde çok fazla kitap olduğunun ve yakalanmasının mantıksız olduğunu fark edince rahatladı. Ne için yakalanabilirdi ki zaten. 

Tek keşfedebildiği madalyondan bahsedince konu iyice büyüyüp tek tek her yeri arama fikri başta bu üçlüyle başlayıp ardından tüm gruba yayıldı. Cüce o an için kaplanın ciddi bir şekilde ortamı organize edişine hayret etti. Koşturup durmaktan başka marifetleri olduğunu bilmiyordu. 

Love, Myth and Gods | VerkwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin