Seungkwan odaya kapatıldıktan sonra uzun bir süre orada kaldı. Bu sürede yanına ne arkadaşları ne de başka kimse gelmedi. Bu kesinlikle kendisi için daha tuhaf karşıladığı bir şeydi. Herhangi birinin bile onu merak etmemiş olmasını inanamıyordu.
Ya da merak etmediklerini düşünüyor olmaydı ki odasının kapısı açıldığında şaşkınca gözlerini dikti. Kapının arkasındaki Jeonghan ona baktı. Seungkwan en azından gelenin Jun olmasını bekliyordu açıkçası. Çünkü aralarında en saf niyetli kendisi ve Jun idi.
"Daha iyi misin?"
Seungkwan çöktüğü yerden kalkıp tilki dostuna baktı. Daha ılımlı yaklaşmaya çalıştı.
"Sadece bir şeyler tuhaf gidiyor ve bunu çözmeye çalışıyorum Jeonghan. Beni yanlış anlama ancak neyin gerçek veya neyin anı olduğunu çözemiyorum."
Jeonghan basitçe tebessüm etti arkadaşına. Dediklerini anlıyormuş ve onu destekliyormuş gibiydi.
"Jihoon uzun süre arafta kalan birinin böyle şeyler yaşayabileceğini söyledi."
Belki de sözlerinde haklıydı. Seungkwan dedikleri gibi o kadar uzun olayların hepsi bir anıdan ibaretse onlara bağlanmış olmalıydı. Kolundaki dövmeye baktı. Giderek silikleşmeye başlamıştı.
"Belki de haklısındır."
Tilki'nin sözlerine katıldığı andan sadece bir saniye sonra başka bir söz böldü onları.
"Hayır, bunların hiçbiri gerçek değil."
Sözlerle birlikte Jeonghan'ın göğsünün ortasından çıkan kılıçla irkildi peri. Tilki bedenini delip geçen katanaya bakarken Seungkwan bağırdı.
"Jeonghan!"
Jeonghan'a kılıcını saplayan Sofia geri çıkardığında tilki toz olur gibi tüm bedeni uçup dağıldı.
"Ne yapıyorsun?"
Sofia elinde katanasıyla adeta üzerine yürüdü.
"Aptal! Çoktan diğer tarafa dönmüş olman lazımdı, burada ne halt yiyorsun?!"
Seungkwan korkarak birkaç adım geri çekildi. İdrak edemiyordu.
"Ne demeye çalışıyorsun?"
Sofia katanasını elinde havalı bir şekilde döndürüp periye doğru kaldırdı.
"Yaşadığın her şey gerçek gerizekalı, dünyada öldün ve diğer tarafta uyanman gerekirdi ancak arafta takılı kalmışsın."
Seungkwan burada bir gariplik olduğunu biliyordu. Farkına varmıştı. Hiç kimsenin onca olayı hatırlamamasına inanması tamamen meleğin sözleri yüzündü.
"Ama melek bana böyle-"
Sofia dediklerine çıldırıyormuş gibi yerinde tepindi adeta.
"Anla artık melek gerçek değildi, arafta takılı kalan diğer ruhlar seni içeri tutmak için oyun oynamışlar."
Seungkwan onca acıyı yaşadığına mı üzülseydi yoksa sonunda delirmediğine mi şükretseydi emin olamıyordu. O an yaşadığı bu anıları Vernon'un da hatırladığını fark etti. Diğer gibi onun da hatırlamaması gerekmez miydi?
"Anlamadığım kısım diğer tarafa bağlanmana rağmen arafta kalmana sebep olan şey ne?"
Seungkwan kendisinden daha çok şey bilen Sofia ile bu ayrıntıyı paylaştı.
"Vernon, öldüğüm diğer anıları hatırlıyor."
Sofia katanasını indirdi ve sadece iki saniye, iki saniye sonra gerçeklikle elini alnına vurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love, Myth and Gods | Verkwan
FanficDünyadaki dengeyi korumak üzere iyiler ve kötüler olarak ayrılarak Myth isimli bir okulda görevlerini yerine getiren soylular ve yaratıkların arasına kanatlarıyla ünlü peri Seungkwan gelir.