Boo Seungkwan için insan olmanın en büyük özelliği hayal kurmaktı. Ancak hayal edebilen insanın gerçek insan olduğuna inanacak kadar katı bir görüşü vardı. Küçüklüğünden beri de bu inanışa sonuna kadar bağlıydı.
Onun için gerçeğin dışında hayal kurmak var olduğunu hissetmesini sağlardı. Yaşadığı dünyanın dışında hayal dünyasına ait hissediyordu kendisi. Bu hayalperestliği var olduğu sürece tüm hayatına yansımış ve hayallerine göre yaşamıştı.
Hayalleriyle yaşayabileceği bir iş yapmak istiyordu lakin buna ulaşmak sandığı kadar kolay ve basit değildi. Ne yapacağına tam olarak karar verememesinin yansımasıydı bu aslında. Hayallerini kelimelere rahatça dökebilmek adına edebiyat bölümü okumuş ve mezun olmuştu.
Fakat bunun sadece yazıya dökmenin kendisine yeterli olamayacağına inandığı için oyunculuğa dönmüştü ilgisi. Üniversiteden mezun olduktan sonra iki sene oyunculuk eğitimi almıştı. Şimdi hem hayatını hem de hayallerini idame ettirmek için şehir tiyatrosunda çalışıyordu.
O gün şehir tiyatrosuna gitmek için sabahın köründe kalkıp hazırlanmış ve her sabah koruduğu enerjisiyle yola çıkmıştı. Hayallerinin karakterlerini oynayabilmek için her gün büyük bir çaba gösteriyordu. O akşam sergilenecek gösteri için çok çalışmıştı.
Tiyatro salonuna geldiğinde girişte sürekli duran yaşlı görevliye selam verip içeri girdi. Sahneyi hazırlayan ekibin yanından geçip arka tarafa girdi. Büyük bir kalabalık etrafta dört dönüyordu. Sahneye çıkacak ekip son provasını yapmak için birazdan geleceklerdi.
"Seungkwan!"
İçeri girdiği gibi ona seslenen arkadaşına baktı. Elinde kostümleri işaret ettiğinde Seungkwan daha çantasını bırakmadan işe başlamış sayılırdı.
"Kostüm odasına götür, geliyorum."
Onun bu tiyatroda görevi kostüm dikmek değildi. Kısaca söyleyebilirdi ki Seungkwan her şeyle ilgileniyordu. Oyuncu olarak arka planda oynayabilmek için bile şefin onayını alması gerekiyordu ve bunun için gerçekten çok çabalıyordu. Eşyalarını bırakmak için dolabına gidip çantasını fırlattı. Programın şemasını çıkardığı listesini yanına alıp koşa koşa kostüm odasına gitti.
Bu akşamki serginin teması tamamen masal diyarına özeldi. Seungkwan için çalışırken bile zevkten dört köşe olduğu bir çalışmaydı. Onun için melekler, canavarlar gibi gerçeküstü her şey aşırı etkileyiciydi. Özellikle periler zaafıydı. Bir gün peri rolünü oynayabileceği bir turneye katılmak istiyordu.
"Kostümler denendi mi?"
Odaya girdiği gibi kostümleri giyilmeden hemen önce duracağı askılarına asan iş arkadaşına baktı. Yuri son kostümü de asıp saatine baktı.
"Oyuncu ekip birazdan gelip deneyecekler."
Listesini çıkarıp öncelikli olarak yapılması gerekenler için not aldıklarına baktı. Sahne hazırlanıyordu, perde ve ışıklar ayarlanmıştı. Temizlik ekibi seyircilerin kısmını hallediyordu. Oyuncu ekibi gelene kadar şu an tek aceleleri şefi bulmaktı.
"Şef gelmedi mi daha?"
Oyuncu ekibinden önce gelmesi için dua etti Kwan. Onun burada olmaması başlı başına bir kaos sebebiydi ki bunu sıkça yapıyordu.
"Sen varken erken gelir mi hiç?"
İmasına karşı arkadaşına bakıp göz devirdi. Seungkwan'ın her şeye yetişip şefin sadece son onayı yapmasına aşırı bozuluyor gibiydi. Şefin tüm işlerini ona yıktığını düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love, Myth and Gods | Verkwan
FanfictionDünyadaki dengeyi korumak üzere iyiler ve kötüler olarak ayrılarak Myth isimli bir okulda görevlerini yerine getiren soylular ve yaratıkların arasına kanatlarıyla ünlü peri Seungkwan gelir.