Seungkwan gala binasının terasından düşmeye başladığı an daha ne olduğunu anlamaya çok bir anı olmamıştı. Yeni hatırladığı gerçekler arasında birçok duyguyu bir anda hissetmesi yetmezmiş yanında süzülen Sofia'yı görmek aklını yitirecekmiş gibi hissediyordu.
"Sana en başından basitçe anlatacağım aptal peri."
Seungkwan uzun zamandır ona arkadaşlık eden kıza baktı.
"Neden?"
Sofia on tiksinircesine bakarken Seungkwan tam o an zemine öyle sert çarptı ki tüm dünyası alt üst oldu. Yine de herhangi bir acı hissetmedi. Hem de hiçbir şey. Seungkwan çakıldığı zeminde öylece kalakaldı. Kıpırdayamadı. Sofia kanatlarıyla narince başucuna kadar süzüldü.
Hayat akışı normale dönmüş bir şekilde etrafta çığlıklar duymaya başladığında kimse Sofia'yı veya kanatlarını fark etmiyordu. Herkes yerde baygın yatan kan revan içindeki Seungkwan'ın bedeniyle ilgileniyordu. Lakin peri bunların hiçbirini idrak edemiyordu. O andan da dünyadan da soyutlanmış gibiydi.
"Anlamıyor musun? Kehanetteki kötülük abim değildi aptal peri. Abim seni sevdiği sürece hiçbir an kötü olamayacak."
Sofia başucunda yere mıhlanmış periye gülerek bakıyordu. Seungkwan o an hayatı boyunca onu takip eden o cümleyi hatırladı. Kötülük bir gün yolunu şaşırıp kanatlıyı kurtaracak. Kendi kehanetini ancak hatırlıyordu.
"Yolunu şaşıran kötülük benim. Hayatını kurtarabilecek tek kişi benim."
Çevresinde beliren sağlık ekipleri ilk müdahaleyi yapıp Seungkwan'ın bedenini ambulansa aldıklarında Kwan'ın uyanık olduğunu hiçbiri fark etmiyordu. Sofia hızla öten ambulansta sağlık çalışanının yanına oturdu.
"Ne kadar uğraşırsa uğraşsınlar seni kurtaramayacaklar."
Seungkwan düştükten sonra ilk o an konuştu.
"Ne yapmaya çalışıyorsun?"
Sofia güldü. Bir eliyle boynundaki madalyonla oynamaya başlamıştı.
"Abim için belirlenmiş iki kader vardı. Ya senin ölümüne şahit olup yedi evrenin en güçlü kötü varlığına dönüşecekti ya da seni meleğin madalyonu sayesinde hayat bulup abimi kötülükten uzak tutacaktın."
Seungkwan onu düşündükçe içinde beliren özlemi hissediyordu. Gözlerinin dolmasına inanamıyordu. Hatırladığı ve yaşayamadığı tüm hayatlar içerisinde tek istediği varlık oydu.
"Hades ben doğduğum andan itibaren abime engel olabileceğimi düşünerek beni bu aptal dünyaya hapsetti."
Sofia'nın yüzünde hissedilebilir bir nefret vardı.
"Oysa ben abimden daha da kötü biriydim. Lakin bana o fırsatı hiçbir zaman vermedi."
Komik bir şey varmış gibi kahkaha attı bu seferde.
"Ben de kehanetin gerçekleşip bana gelmen için yüzyıllarca bekledim Seungkwan. Koca birkaç asır sadece seni bekledim. Tabi bu sırada dünyadan nasıl kurtulacağımı buldum, madalyonu çaldım ancak bunlar önemli ayrıntılar değil."
Seungkwan mıhlandığı yerden kıpırdamaz bir şekilde beklerken Sofia üzerine eğildi.
"Şimdi kalbin duracak ve insan olmaya burada veda edeceksin."
Boynundaki madalyonu gösterdi.
"Kehanetteki gibi seni meleğin ruhuyla kurtaracağım ve olman gereken yere döneceksin."
Madalyonu geri çekti. Sofia onun elini tutup çekmiş gibi yaptığında Seungkwan bir anda bedeninden ayrılmış gibi hissetti. Son sürat giden ambulansın içinden yürüyerek basitçe inen ikili bir anda yolun ortasında öylece durmuştu. Seungkwan şaşkınca kendine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love, Myth and Gods | Verkwan
FanfictionDünyadaki dengeyi korumak üzere iyiler ve kötüler olarak ayrılarak Myth isimli bir okulda görevlerini yerine getiren soylular ve yaratıkların arasına kanatlarıyla ünlü peri Seungkwan gelir.