Seungkwan için ona hisleri olduğunu fark ettikten sonrası çok sıkıntı değildi. Bir peri olarak bu hissi ilk defa yaşıyormuş gibi hissetmiyordu aslında. Lakin problem edindiği şey onun neden bu kadar acı çektiğini anlamamasıydı.
Etrafına duvarlar örmüş, kimseyi yaklaştırmayan onu tanımayı o kadar çok istiyordu ki bunu nasıl tarif edebileceğini bilmiyordu. Acısına deva olmak istiyordu ancak bunu nasıl başaracağına dair bir fikri dahi yoktu. Bu denemekten vazgeçeceği anlamına gelmiyordu tabi.
İlk önce onunla konuşmayı ve birazcık olsun bir şeyler yapabilmeyi denemek istiyordu. Bu düşünceyle Seungkwan defalarca onun yanına yaklaşmaya çalışsa da Vernon itinayla ortalıktan uzaklaşıyor veya onu görmezden geliyordu. Bu aklına tek bir çareyi getiriyordu.
Önceki gibi kulenin ucundan atlamak gibi bir plan yapmamıştı fakat Vernon'u kendi isteğiyle getirmenin tek yolu olduğunu biliyordu. Tehlikeye düşmeliydi ya da o öyle olduğunu sanmalıydı. Bu sebeple okul sınırları içerisindeki Sakin Ormana gitti.
Bu planın işe yarayıp yaramayacağından emin dahi değildi ancak denemekten bir zarar gelmeyeceğini düşünerek boş bir alanda durdu. Derin bir nefes aldı ve böyle bir hileye kalkıştığı için gram pişmanlık duymadan konuştu.
"Vernon, lütfen bana yardım et!"
Birkaç saniye bekledi.
"İmdat!"
Onu duyduğunu bilerek sakince beklemeye başladı. Gelip gelmeyeceğinden emin değildi. Karanlık Ormanda gelmemişti ancak denemekten zarar geleceğini sanmıyordu. Nihayetinde gerçekten tehlikede değildi ya.
Çok beklemesi gerekmeden uzaktan Vernon'un cayır cayır yanana kanatlarını savurarak geldiğini gördüğüne şahit oldu. Hemen bir ağacın arkasına saklanıp beklemeye başladı. Onun ayak seslerini duyana kadar iyice ağacın arkasına pustu.
"Seungkwan!"
Sesi çok yakından geliyordu. Seungkwan ağacın arkasından kafasını uzatıp baktı.
"Gerçekten geldin."
Vernon önce birkaç saniye bir şeyi var mı diye kontrol etmiş olmalıydı ki başta sakindi. İyi olduğunu anladığında ise bıkkın bir ifadeye büründü.
"Böyle bir şeye bir daha kalkışma."
Tam arkasını dönüp gidecekti ki Seungkwan arkasından koştu.
"Dur! Konuşmamız gerek."
Vernon kanatlarını açarken şunları ekledi.
"Konuşmamızı gerektirecek bir şey yok."
Seungkwan tam olarak ona yetişemediği için arkasından bağırdı.
"Sana âşığım!"
Sanki onu durdurabilecek tek şey buymuş gibi son gücüyle bağırmıştı. Ona nasıl ulaşabileceğine dair başka bir fikri kalmamıştı ve bunu son kozu olarak ortaya atmaktan çekinmiyordu. İşe yaramış olmalı ki Vernon duraksadı. Tekrar yere, Seungkwan'ın tam karşısına indi.
"Ne dedin sen?"
Seungkwan onun yüzünde gördüğü öfke ile şaşırdı. Bu kadar öfkeleneceğini tahmin bile edemezdi. Yine de geri durmadı.
"Sana aşığım."
Vernon olumsuz anlamda kafasını sallıyor, durumu asla kabullenmiyordu.
"Hayır, hayır bunu yapamazsın."
Seungkwan neler olduğunu anlamamış bir şekilde sakinleşmesini bekliyordu.
"Neler oluyor Vernon?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love, Myth and Gods | Verkwan
FanficDünyadaki dengeyi korumak üzere iyiler ve kötüler olarak ayrılarak Myth isimli bir okulda görevlerini yerine getiren soylular ve yaratıkların arasına kanatlarıyla ünlü peri Seungkwan gelir.