Dokuzuncu Bölüm "Söylenmeyen Sözler, Yitirilmiş Ümitler"

266 67 38
                                    

Yoon Jeonghan o gün eğitimden çıktığında kendini bitkin hissediyordu. Bu halinin sadece kendisi değil herkes farkındaydı hatta eğitimden sonra Bayan Jiyo dinlenmesini özellikle tembihlemişti. Tilki aslında bu yorgunluğunun sebebini biliyordu ancak söyleyemezdi.

Nihayet gerçek aşkına kavuştuğu bu anda büyük bir pürüz çıkarmaktansa yorgun olmayı tercih ediyordu. Önceki kimseyi büyülemiyordu artık. Güçsüz olduğunu söylemek de zordu ancak kalbi çok yorgundu.

Ortak salona girdiğinde yorgunluğunun ayrı bir fark edildiğini diğerlerinin yüzündeki memnuniyetsizlikten anladı. Mingyu'nun etrafta olmamasına sevinerek oturdu. Cheol da bu durumun farkındaydı ve son zamanlarda adeta üzerine titriyordu lakin onun yüzünden bu halde olduğunun farkında değildi tabiki de.

"Bu yorgunluğuna bir çözüm aramamız gerekmiyor mu artık?"

Jeonghan ona merakla soran Joshua'ya karşı konuyu değiştirmek adına başka bir soru sordu.

"Seungkwan nerede?"

Joshua üstelemedi. Konuşmak istememesine karşı sakince sorusunu cevapladı.

"Vernon'un yanında."

Jeonghan ister istemez periye çok üzülüyordu. Çok ama çok uzun zamandır uyanmayan sevgilisinin başında usanmadan bekliyordu. Ancak kötü haberi daha kimsenin vermeye dili varmamıştı. Bu yüzden bir süre daha böyle vakit geçirmelerine müsaade ediyorlardı.

Onun adını aldıklarında masaya bir hüzün çöktü istemsizce. Jun yanında Minghao ile gelene kadar da bu hüzün sessizliği korumuştu. Bir de bu problemleri vardı. Yaşam tanrısının gün geçtikçe sönen yaşamı vardı.

Jun periyi kurtardığı için lanetlenmişti ve peri gerçek anlamda ölene kadar laneti gitmeyecekti. Bunu da kimse periye söyleyememişti. Daha doğrusu Jun söylenmesini istemiyordu. Perinin cebelleştiği bunca şeyden sonra bir de bunu dert etsin istemiyordu kimse.

"Peri nerede?"

Yaşam tanrısının sorusuna cevap vermediler çünkü tahmin ettiğinin doğu olduğunu biliyorlardı. Dino tamamen olayın ehemmiyeti olarak sormadan duramadı.

"Peki, ne olacak? Nereye kadar saklayabiliriz?"

Jeonghan derin bir şekilde soluklandı. Bilmiyordu. Gerçekten nasıl yapabileceklerini bilmiyorlardı ancak gittiği yere kadar saklamayı planlıyorlardı.

"Ne kadar zaman oldu?"

Dokyeom parmaklarını açıp bir şeyler sayarak cevap verdi.

"Birkaç yıldır bu halde ve gün geçtikçe peri daha da kötü gözüküyor."

Zamanın bu kadar hızlı geçmesine mi şaşırmalılardı yoksa bu kadar zaman kimsenin dememiş olmasına mı bilemiyordu. Kısa bir süre sonra Mingyu da ortalıkta belirdi. Geldiği gibi tilkiye bakıp suratını ekşitti.

"Yorgunluğun senden önce beni öldürecek."

Jeonghan hoşnut olmadığını Mingyu'ya belirtse de bu durumdan sıkılmış olmasından dolayı olsa gerek her şeyi ifşa etti.

"Cheol, tilki senin aşkını taşıyamıyor."

Herkes buna şaşırırken Jeonghan başını eğdi. Haklıydı. Jeonghan nihayet gerçek aşkına kavuşmuştu ancak Seungcheol bir güç tanrısı soyundan gelmesinden dolayı onun bu şiddetli aşkı kalbinin kaldırabileceğinden fazlasıydı. Hannie yine de onsuz bir hayat düşünemiyordu.

"Kendini ve aşkını dizginlemeniz lazım yoksa tilkiyi nasıl toparlayabilirim hiçbir fikrim yok."

Mingyu tüm birikmişliğini attığında bu sefer de yaşam soyuna döndü.

Love, Myth and Gods | VerkwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin