Yoon Jeonghan gerçeği periye söylediğinde bunun olacağını biliyordu. Hepsi farkındaydı ancak yine de kendisine söylemekten alıkoyamadı. Perinin yerinde kendisini düşündüğün zaman buna dayanamayacağını hissediyordu.
Cheol'ün ondan uzakta durması bile yeterince zor bir durumken böyle bir şey ile karşı karşıya kalmasını asla istemezdi. Bunu söylemenin de kendisine düştüğünü hisseder gibiydi. Onu karga ile baş başa bıraktıktan sonra korka korka gitti ortak salona.
Başta onlara bir şey söylememek için sakince oturan herkesin arasına yerleşti. Kafasını kaldırıp baktığında Cheol'ün ona tedirgin bakışlarını gördü. Nasıl hissettiğini bildiğinden böyle olduğunu biliyordu. Endişesini gidermek için ona gülümsediği bir anda yanındaki Minghao bir anda ayaklandı.
Jeonghan beklenen anın geldiğini bilerek burnunun sızlamasını da gözlerinin dolmasını da aldırış etmek istemedi. Ölüm soyu hiçbir şey söylemeden gittiğinde herkes şaşkındı. Ne olduğunu idrak etmeye çalıştıkları sırada Hannie kafasını eğdi.
"Bir saniye."
Mingyu'nun sesi merak dolu o sessizliği böldü.
"Perinin acısını hissedemiyorum."
Telaşla diğerlerine baktığında artık hepsi perinin başına geleni az çok tahmin edebiliyordu. Asıl olay aşk perisi gözlerini kendisine diktiğinde başladı.
"Hayır! Ona söylemiş olamazsın!"
Mingyu bir anda ortalıktan kaybolduğunda tilkinin gözünden ilk yaş damladı. Dino inanmamış gibi ona bakıyordu.
"Gerçekten Seungkwan'a onun öldüğünü söyledin mi?"
Jeonghan kafasını kaldırıp bakamadı bile. Bunu birinin eninde sonunda yapmak zorunda kalacağını bilerek tüm suçu üstlenmiş öylece başı eğik ağlıyordu. Joshua elini tuttuğunda ancak kafasını kaldırdı tilki.
"Senin suçun değil, bu perinin kararı."
Jeonghan öyle olduğunu biliyordu ancak perinin hayatının da buna bağlı olduğunu biliyordu. Onu ölüme götürecek sözlerin kendisinden çıktığını da biliyordu. Durumu kabullenmeye çalışan yaşam tanrısına baktı.
Peri konusunda ne kadar hassas olduğunu bilerek onun onayını almayı canı gönülden istiyordu. Jun ona tebessüm ederek baksa da gözlerinin nasıl titrediğini ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırışına şahit oldu.
"Daha fazla acı çekmeyecek."
Sözlerinin arkasında aslında hiçbiri onu suçlamıyordu. Aksine bunu söylemeye cesaret edebilen tek kişinin o olabileceği bilincindeydiler. Dokyeom ayaklandı.
"En azından onu son kez görmeliyiz."
En yüksek kulenin tepesine tırmandıklarında görecekleri manzarayı bilerek girdiler içeri aslında. Yine de karganın bedenine sığınmış bir peri görmek kolay kolay kaldırabilecekleri bir şey değildi. Jeonghan eserini gördüğünde düşecek gibi oldu. Onu güçlü kollarıyla sarıp sarmalayan Cheol idi.
Bu bir asır sonra ilk temasıydı.
Mingyu duvarda kanla yazılmış yazının önünde dizi üzerine çökmüştü. Elini yumruk yapıp defalarca göğsüne, kalbinin üzerine vurdu.
"Artık kalbimde dayanılmaz bir acı yok ve ben buna sevinemiyorum."
Jeonghan periye bakmaktan okuyamadığı yazıyı ancak o zaman okuyabilme yetisinde bulundu.
Yaşamın bize vermediği mutluluğu ölüm bizi birleştirene dek arayacağız. Vernon'un kalbi tilkiye, benim ruhum Jun'a armağandır.
Nihayetinde onlar eninde sonunda kabullenildi. Bu yaşamın onlara vermediği mutluluğun yasının üzerinden asırlar geçti. Jeonghan yeni kalbine, Jun da ruhuna kavuştu. Her şey hiç olmadığı kadar basit ve rahat bir hale indirgendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love, Myth and Gods | Verkwan
FanficDünyadaki dengeyi korumak üzere iyiler ve kötüler olarak ayrılarak Myth isimli bir okulda görevlerini yerine getiren soylular ve yaratıkların arasına kanatlarıyla ünlü peri Seungkwan gelir.