Kardeş Candır...

935 44 18
                                    

           Şu aptal, sıkıcı şenliklerden, partilerden nefret ediyorum ama maalesef kardeşim için anaokullarında yapılan çocuk şenliğine gitmek zorundayım.            
          Şenlikleri sevmiyorum çünkü insanları sevmiyorum, yapma gülücükleri sevmiyorum, eğleniyor-"muş" gibi yapan insanları sevmiyorum. Başka bir deyişle hayatı sevmiyorum...
          Bu yaşlarda çocuklara böyle şenlikler yüzünden hayat pembe ve mükemmelmiş gibi görünüyor.
Peki ya büyüdüklerinde?
Tam bir hayal kırıklığı!
          Sevgili anneciğim ve babacığım kardeşimi görevli olduğu okul şenliğine götürme görevini sanırım daha çok sosyalleşmem bana verdiler. Aman ne güzel!
          Bu tür şenliklerde tek yaptıkları Ece gibi minik ve tatlı çocukları öldürürcesine yormak ve ben bu durumdan küçüklüğümden beri nefret ediyorum ama ne yapalım karanlık hayatımı bir Güneş gibi aydınlatan kardeşim hatırına katlanacağım.

          Sadece onun bu gösterisini önemsediğimi belli etmek amacıyla Ece'nin seçtiği renkli çiçekleri olan, beyaz, uzun, kalın askılı ve tam bir bahar havası hissi veren elbisemi giydim ve evden acele acele çıktığım için esen soğuk rüzgara ve annemin dayatmalarına aldırmadam hiçbir hırka almadım.
          Aslında istemeyerek giyiyordum çünkü hiç beni yansıtmıyordu ve annemin zoruyla almıştım ama çocuk şenliğiydi sonuçta. Beni daha çok gri ve siyah tonları yansıtıyordu. Aslına bakarsanız giysilerimle de ne kadar somurtkan olduğumu belli ediyorum.
           Küçüklüğümde de böyle olduğum için ailem pedagoga götürmüşler ama onlar da bu durumu tuhaf karşılayıp benim hayattan nefret etmeme çare bulamamışlar.
            Hayatımda hiçbir tramva, kaza yaşamamama rağmen hayata karşı tabiri caizse antipatim var. Böyleyim işte; somurtkan, hayattan zevk almayan, nefret eden, sadece kardeşi için her saniye nefes alıp veren bir kızın teki diye düşünürken gözümü parlak ışıkların almasıyla birkaç kez kırpıştırıp Ece'nin tuttuğum elini bıratım ve o elimle ışığı siper ettim.
          Gözlerimin alışmaya başladığını hissettiğimde karşıma baktım. Sahnede sayamayacağım kadar çok çocuk eğleniyordu. Sahne kalp şeklindeydi, rengarenk balonlarla donatılmıştı ve bu beni rahatsız ediyordu. Fazla rahatsız. Herkes süslüydü, çocuklar da çok cici bici. Tıpkı kardeşim Ece gibi. Sanırım onca kalabalığın içinde en yalın ve sade bendim.
          Sanırsınız gösteriyi çocuklar değil veliler yapacak o derece (!)

"Abla burası çok güzel! Ben burada çok eğleneceğim ve gösterimi çok beğeneceksin. Buna eminim. Oley!" diye bağırdı Ece. Gözlerimi devirdiğimi fazla belli etmemeye çalışarak yanıtladım:

"Hadi fıstığım arkadaşlarının yanına." Daha gösteri başlamamıştı bile. Zaten genelde böyle olurdu;  saatler önceden çocuklar çağrılır ve uzunca bir süre bekletilirdi.

"Tamam ablacığım. Beni izle tamam mı?" dedi Ece gözlerimin içine odaklayarak gözlerini. Benim böyle şeyleri pek sevmediğimi o da biliyordu ama 12 yıl sonra bir kardeş edindiğim için onu ayrı seviyordum ve onu kıramıyordum.

"Tamam, fıstığım" dedikten sonra koşturan çocukların arasına dalan Ece'nin arkasından duymayacağını bilerek ama yine de bir umut ile "Çok uzaklaşma!" diye bağırdım.

          Daha gösteri başlamamıştı ve ben hemen bitip gitmeyi istiyordum. Etrafa boş gözlerle bakarken havanın bu elbiseyi giymek için pek uygun olmadığını, havanın aldatmacalı olduğunu anladığımda içimden "ah Ece ah senin aklına uydum şu halime bak" diyerek kollarımı göğsümde birleştirdim ve arkama yaslandım. Sonra içten içe çocuğun bir suçu olmadığını savundum kendimce.
          Gelen ses ile gösterinin başladığını fark ettim. Kardeşim o kadar tatlı olmuştu ki onun yaşında bir erkek olsam ona âşık olurdum sanırım. Of ne diyorum ben ya! Ama yine de tatlı olmuştu ya da ablası olduğum içi bana öyle geliyordu.
          Açık mavi, tüllü ve kabarık balon bir etek, üstüne ise cici bici, beyaz, üstünde mavi kalpleri olan tatlı bir kazak giymişti Ece. Başına da mavi, papatyalı bir taç takarak çok hoş görünmesi sağlanmıştı.
         İtiraf etmeliyim giysilerini seçen kişi işinde ustalaşmıştı. Herkesin çocuklara tekrar tekrar bakmasını sağlayacak şeyler seçmişti.
           Bir süre sonra çenemin titrediğini hissettim, tabii açık alanda yapılırsa hem çocuklar hem de veliler donarız diye düşünürken benim Rahibe Terasa annem aradı. Uzun bir nefes verip telefonu açtım.

"Efendim anne" dedim baygın baygın.

"Anneciğim vardınız mı? Üşüdün sen tabii değil mi hava çok soğuk? Kardeşin nasıl? Kayıp mı ettin yoksa? Orada sigara içen insanlar ve serseriler varsa onlardan uzak dur bir tanem ama seninle gelince konuşacağız çünkü beni arayıp durum raporu vereceğini söyledin ama vermedin. Kızgınım sana!"

"Anne her şey yolunda, vardık ve üşümedim ayrıca kardeşim iyi, kayıp etmedim, son olarak serseriyi bırak sigara içen sinek bile yok!"

"Helin, gerçekten fazla şakacısın, gerçekten fazla."

"Teşekkürler anne. Hoşçakal anne" dedikten sonra telefonu yüzüne kapattım. Biliyorum kötü bir şey ama gerçekten fazla korumacıydı, gerçekten fazla. Benim Ece'ye çok önem verdiğimi, onu asla kayıp etmeyeceğimi, serserilerin olduğu yere adımımı atmayacağımı bilmesine rağmen bunları sorması sıkıyordu.

          Sahneye baktığımda kardeşimin keyifle, en başta dans ettiğini ve benim ona bakıp bakmadığımı görmek için beni pür dikkat izlediğini gördüğümde gülümsedim ve el salladım.            
         Görmeseydim büyük ihtimalle çok kırılacak ve bana küsecekti. Kardeşimle aramızda hiçbir sır yok çünkü o benim hayat arkadaşım, yaşam kaynağım, dostum, ailem...
          Bu yüzden hayatımda en çok sevdiğim kişi o.
          Biliyorum, belki 5 yaşındaki bir çocukla nasıl bu kadar yakınsınız diyeceksiniz ama öyle değil çünkü o kimi zaman benim yaşımda biri gibi olgun, kimi zaman da iki yaşındaki bir çocuk gibi mızmız olabiliyor.
         Ona nasıl katlanıyorum bilmiyorum ama bildiğim tek şey ona olan sevgimin hiçbir zaman azalmayacağı...

         Hayatımda gerçekten değer verdiğim insanların ilki desem yalan olmaz. Her şey onun için. Bu şenliğe de gelmemin sebebi hiç şüphesiz o. Şenliklerden nefret etsem ve alışkanlıklarımı, sınırlarımı asla bozmayacak biri de olsam Ece için her şeyi ama her şeyi yaparım. Ece benim hayatımda beni ilk defa doğduğu an gülümseten insan. Şimdi ufacık bir tebessüm edebiliyorsam onun sayesinde. O benim karanlık dünyamdaki güneşim oldu, o benim yaşama nedenim oldu, o benim hayatımın anlamı, beni minik bir gölcükten hayata, koca bir okyanusa sürükleyen o oldu... 

          Helin Karaylı şimdi bir tebessüm edebiliyorsa kardeşi sayesinde... Kardeşimi seviyorum, gökyüzündeki yıldızlar kadar hayatı sevmiyorum ve hayatı sevmediğim kadar Ece'yi, kardeşimi çok seviyorum...

GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin